Karşısında dikilen ölü adam, Bill'in içini acıtıyordu. Kalbi, kardeşim dediği kişinin elinde kendi kanına bulanmış kılıç ile dikilmesinden, bedeni ise o kılıçtan aldığı derin darbe yüzünden acı içindeydi. "Sen ölmüştün" dedi Buck isimli bu haine bakarak. "Sen ölmüştün. Seni ellerimle öldürdüm. Seni ben öldürdüm sen ölmüştün! Bu imkansız!"
"İmkansız, çok büyük bir kelime, kardeşim" dedi adam pişkin pişkin. Dizleri üzerinde kan kaybetmekte olan kaptanın etrafında dolanıyordu. "Beni kestin kardeşim. Sana tüm açık yürekliliğim ile sunduğum teklifi reddettin, kardeşim. Beni, boğdun kardeşim"
Gözlerinin içine bakarak kurduğu bu cümle, kaptanı bir anlığına geçmişe sürükledi. Karada yaşayan soylu kesimi yöneten kişilerin askerleri ile birlikte çalışma teklifini reddettiği ve Buck'ın bunu kendine yediremeyip isyan çıkarmaya çalıştığı zamana döndü. Kanlı bir mücadele olmuştu. Kılıçlar konuşmuş, kardeşler birbirlerini öldürmeye kalkışmıştı. Yüzündeki o kocaman kılıç izi o günün hatırasıydı. "Seni adi hain" diye tısladı kaptan dişlerinin arasından. "Seni o gün köpek balıklarına bırakmak yerine bizzat boğmalıydım"
"Belki de" diye sırıttı adam. "Ama senin reddettiğin teklif, denizlerin hakimi olmayı gerçekten çok isteyen ve bu yolda her şeyi mübah gören bir başkasının çok ilgisini çekti. Keşke beni boğmuş olsaydın kardeşim. Hatta keşke, okun boğazıma saplanması ile yetinmeyip gırtlağımı kesseydin" dedi kılıcını kendi boğazına dayarken. "O zaman, en büyük rakibin olan Hanry beni gemisine alıp, cesedimden medet umamazdı"
Adam doğruldu ve ellerini arkasına koydu. "Beni suda buldu ve hayata geri gelmem için elinden geleni yaptı, inanabiliyor musun? Yani sonuçta Hanry'den bahsediyoruz. Senden daha psikopat bir adam ve yaşını da hesaba katarsak çok daha tecrübeli. Ama işe bak ki, ölü bedenimin bile büyük bir potansiyel sakladığını hissetmiş olmalı."
Bill inlememek için kedini sıkıyordu. Eli kılıcını arıyordu. Jasmine ise, hareket eden dalları takip ederek okçuyu aşağı indirmenin peşine düşmüştü. Kafasında hesaplar kuruyordu. "Asla iyi bir nişancı olmadım ama bugün durum farklı. Hadi kızım. Dikkatini çeksen yeter. Aşağı indir şu pisliği"
Cübbeli adam yapmaya çalıştığı şeyin farkına varmıştı ve takip mesafesini bozmadan, elinden geleni yapmak üzere harekete geçti. Odaklandı ve enerjisini yönlendirmeye başladı. Jasmine, içinde aniden hissettiği yükselme hissi ile etrafına bakındı. Adam, kızın fark ettiğini anlamıştı ve bu durum yüzünde hafif bir gülümsemeye neden oldu. Enerjisini iletmeye devam etti.
"Pekala" dedi Jasmine nişan alırken. "Hey!" diye bağırdı ağaca doğru. "Aşağı in de kolunun kuvvetini görelim seni iğrenç yaratık!"
Okçu ağacın tepesinden aşağı bir göz attı ve kendisine taş fırlatmak üzere olan kıza bakıp umursamaz bir tavırla gülümsedi. "Amma da cesursun küçük piliç" diye seslendi. "Piliç mi?" dedi Jasmine dişlerinin arasından. "Gerçekten piliç miyim yoksa ejderha mıyım öğrenmek istemez misin korkak kedi?" dedi ve taşı fırlattı. Fırlatırken, taşın tam adamın diz kapağına çarpacağını ve adamın dengesini bozacağını düşünmüştü. Düşündüğü gibi oldu. Dizine çarpan adamın sendelemesine neden oldu ve okçu bir anda kendini yerde buldu.
"Gelsene!" dedi Jasmine tıslayarak. Öfkesi arttıkça içindeki enerji dalgasının büyüdüğünü hissediyordu. Cübbeli adam, kendi verdiği enerjinin bu defa kıza doğru çekildiğini hissetti. "Sakin ol. Bırak ihtiyacı kadarını alsın, sakin ol" diye kendini telkin ederken, kontrolü kaybetmemeye çalışıyordu. Okçu, belinin arkasından çıkardığı kısa bıçağı tutarak Jasmine'e doğru hamle yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Önceki Hayatımda
FantasyBugünü yaşamak için, geçmiş ile olan tüm hesapları kapatmak gerekir. Tekamülü tamamlamak, hayat amacına erişmek gerekir. Sonucuna ulaştıklarına kırmızı kurdele taktıkça, yeni hayaller kurmak gerekir.