Kızarık ve sulu lâcivertleri ile birlikte duvarı izliyordu Mete.
Doktorun dediğine göre akşam saatine dek burada kalması ve ilaçlara karşı herhangi bir alerjik semptom geçirmemesi adına gözlem altında kalması en mantıklısıydı.Mete ise kendisine serum bağlayan ve sakinleştirici yapan hemşireyi biraz ittirip ayaklarında galoş ve hastane elbisesiyle çıkışa adımlamıştı telaşla.
Elbette güvenlik tarafından kucaklanıp odaya geri getirilmesi dakikalar içerisinde gerçekleşmişti.Mete ayağındaki galoşlara ya da hastane elbisesine bakmadan ağlaya ağlaya iğne ve serumlardan kaçmaya ,sokak sokak gezip Dağhan aramaya yeminli bir biçimde sinir krizlerine girdiğinde Azra telefonun bir ucunda volta atarak endişeyle çemberler çiziyordu koridorda.
Mete yüzünü kimse görsün istemiyordu.
Yüzünü ilk Dağhan görsün istiyordu.
Ve Dağhan öpücükler koyup ,iyileştirsin....Lakin Dağhan hariç herkesin doluştuğu odada tek yaptığı sokaklarda avare bir biçimde gezinerek onu aramak istemekten başka şey değildi.
Mete yastığa yüzünü kapatıyordu."Arkadaşım..."dedi Mete sayıklarken hemşirenin kolunu tutup.
"Başına bir şey geldi...Kesin..."Mete hararetle yeniden yutkunuyor hüzünle titreyen nefesiyle birlikte inliyordu.
"O beni bırakmazdı habersiz...bir şey oldu...Azra...Azra bir şey oldu..."Azra telaşla yeniden telefona dönerken Mete buruk bir iç çekip hıçkırdı yeniden.
Kolundakileri zibilyonuncu kez çözüp,yalın ayak sokak sokak onu aramak istiyordu.Ayaklarına kapanmak ve af dilemek.
Onu ne kadar çok sevdiğini söylemek.
Bütün hayatını ikisinin de mutlu edeceği üzerine yeminler vererek,korkmadan dağ eteğinde biriken kar gibi gönlüne yerleşerek orada kalmak...
Ve erimemek istiyordu.
Boş odada bu seferde lâcivertlerini üçüncü kat klinik odasından aşağı dikmişti Mete.
"Bırakmam ki.."diye acıyla yutkunmuştu çarşaf ve yorganı eliyle dağıtarak.Üçüncü kat penceresine yorgan ve çarşafları birbirine bağlayarak,sarkarak kaçacaktı.
Tüm sokaklarda sevdiğini aramak üzere gerekirse dağları kaldırması gerekecek olsa dahi.
Galoşlu ayakları,ince hastane elbisesi ve birbirine bağladığı çarşafla birlikte duraksadı.Edirne ayazı yüzüne vururken sargıdan sonra nefes alan cildi belli belirsiz bir sızı ile var olan hücrelerini ona hatırlatırken Mete yavaşça çarşafı yatak demirine düğümleyerek bacağını sarkıttı pencereden....
"Bebeğim?"dedi kapıda beliren endişeli ses.
Badem biçimi gözleri irice açılırken hayret ve korkuyla birlikte izliyordu kanlanan lâcivertleri."G-Gamzeli!"diye inledi Mete hıçkırıp.
Dağhan aceleyle pencere pervazında asılı duran bedene ilerlerken elindeki devasa buket çiçekleri ve poşetleri bir kenara fırlatıp yutkundu.
İnce belli oğlanı soğuk rüzgarlarla perdeleri savrulan pervazdan çekip kucaklarken "Ne yapıyorsun Mete !"diye inledi telaşla.
"Hani kendine zarar...""S-seni..."dedi Mete sıkıca sarıldığı boyna burnunu gömerken.
"Seni aramama izin vermediler...Hastaneden çıkmama...Kaçtım ama geri getirdiler...""Güzelim.."dedi Dağhan endişeyle beyazlaşan yüzüyle.
"İlaçtan başın dönse..Düşsen...""Seni görememek kadar acıtmazdı..."diye inledi Mete acıyla.
"Neden yoktun? Yapayalnız hissettim...Kork..Korktum çok...""Bebeğim..."dedi Dağhan kumral tutamlara sesli bir öpücük kondurup.
"Ameliyattan iki saate çıkar denilince ben de...""Ne-neredeydin.."diye hıçkırdı Mete sımsıkı kucaklarken.
"Çok korktum ben...""Sadece sana en güzel çiçekleri getirmek istedim..."diye yanıtladı Dağhan burukça.
"Taze ve güzel bütün çiçekçileri gezdim...Şehrinin en güzel çiçeğine en güzel buketi vermek için ama..."Mete'yi kucağına çekip okşarken fısıldadı Dağhan tebessümle.
"Güzel çiçek bulamadım çiçeğimden ben de... Gidip ay çiçeği tarlalarına girdim...."Mete kucak dolusu ay çiçeklerine bakarken yutkunup sıkıca sarmaladı Dağhan'ın boynunu ve elleriyle yüzünü okşarken dikti lâcivertlerini.
"Öp..."dedi Mete çocuk gibi bir sesle.
"Yine güzel oldu? Öpmiceksin mi?"Mete yüzünü çevirip Dağhan'ın dudaklarına uzatırken Dağhan parmak ucuyla çenesini zarifçe okşayıp fısıldadı.
"Zaten hep güzeldi...Benim güzelim.. ""Senin..."diye yineledi Mete yutkunup.
Dağhan'ın dudakları Mete'in yanağında gezerken Mete dünyanın en kutlu insanı olarak huzurla lâcivertlerini yumup iç çekti.
Dağhan önce yel esen cereyanlı pencereyi o üşümesin diye örterken nazikçe bedenini yatağa uzandırdı.Botları hala çamur izleri doluydu ve elleri belli ki yabani otlara girmekten zedelemişti çizik çizik.
Mete kucağına verilen sapsarı iri çiçeklerle birlikte yutkunurken Dağhan alaylı bir gülüş kondurdu yüzüne."Onlar sadece güneşe başlarını dönüyor,aynı benim sadece sana başımı çevirmem gibi..."dedi Dağhan poşete uzanıp.
"Bunları da...""Bunlar ne ?"dedi Mete bedenini iri cüsseli oğlandan bir an olsun çekmeden.
"Lavanta,Portakal çiçeği..."diye mırıldandı Dağhan dalgınca minik şişeleri gösterirken.
"Yani...İyi geliyormuş iz falan kalırsa. Geçiriyormuş nane yağı,okaliptus...."Mete hıçkırıp yavaşça Dağhan'ın dudaklarına bir buse kondururken "İyi gelen sensin..."diye fısıldadı.
"Çok korktum..."Dağhan oğlanın alt dudağını emip dişlerken "İstanbul'a dönelim mi bu gece bebeğim?"diye fısıldadı.
"Niçin?"dedi Mete yutkunup.
"Hemen mi?""İyi hissetmiyorsan yarını bekleyebiliriz."dedi Dağhan dalgınca.
"Ama biliyorsun Atınç tek ablamlarda...""İşlerin de aksadı benim yüzünden..."dedi Mete suçlulukla yüzünü gömerken.
"Home Office de toplayabilirim iki mesleğim var..."dedi Dağhan alayla.
"Bilişim ve...emlak.""Çok alaka..."dedi Mete alayla.
"Senin nutellaya turşu banarak yemen gibi..."diye dağıttı Dağhan güzel kumralları elinde.
"Dengesiz Mete...""Tamam...Hazırlanayım gidelim o halde !"dedi Mete heyecanla.
"Normale dönüyoruz..."dedi Dağhan buruk bir gülüşle camdan dışarı bakarken.
"Yine çok güzelsin,yine koca bir şehrin tüm sokaklarını podyuma çevirecek kadar ilgi çekiyorsun ve...""Çok aşığım.. "dedi Mete yutkunup.
"Sana çok..."Dağhan hafif bir tebessümle başını sallarken.
"Normale dönüyoruz o halde ha?""E-evet..."dedi Mete dalgınca.
"Ne düşünüyorsun?"dedi Dağhan kaş çatıp.
"Duvarlara bakıp...""Şimdi ben sana mı kalmaya geleceğim ama sen aslında senin olan evine bana mı..."dedi Mete kikirdayip.
"Sen bize gelirsen çocuklar travma yaşar ama ben size gelirsem alt kattan ablamlar travma yaşar ve..."Dağhan sıkılı yumrukları ile kendi dudaklarını dişlerken Mete sesleniyordu.
"Hey ! Gamzeli ben kime diyom ya ?aloooo! Kırk saatir ne anlatıyorum sana...""Keşanlı..."dedi Dağhan tavana bakıp derin bir nefes verirken.
"Normale dönüyoruz? Yine çok güzelsin....""....sonra diyorum ki Azra gündüzleri işe gidince ben de bir yerlerde bir şeyler yapayım hem otuza merdiven dayadım sigortam yok,tam bi pislik torbası gibi yaşamak yerine çocuklara da güzel bir gelecek...Hem sana doğum gününde çok güzel bir hediye alabilirim bir kaç hafta sonra..."
Dağhan başıyla onayladı.
Mete gülücük kondurup dalgınca sayıklarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntizar
RomanceHayranlık ile nefret arasında ipten ince bir çizgi vardır Lakin... "Sana intizara kıyamıyorum..."