"Dalgalandım da duruldum. Koştum ardından yoruldum. Binlerce güzel sevdim de...En son sana vuruldum."
En uzun yaz gecesinin en güzel koynunda mevsim rüzgarları esiyordu. Bu oldukça tanıdık bir histi.Henüz vakit cömertken,hayat bir yerlerden yaralar açmamışken de dahi bir sert bir tatlıydı havalar.Şimdi dönüp baktığında bir ızdırap gibi gelecek olan gecenin sabahı henüz doğmamıştı oysa.O yaz gecesini anımsadı Mete çatının ucuna yorganı sererken."O ağacın altında" buluşmaları gerektiğini sıkıca tembihleyen nutukları hala ilk gün olduğu gibi kulağında çınlıyordu.
Acının tebessümünü hissediyordu yıldızlı uzun bir yaz gecesinde Dağhan ellerinde bira şişeleriyle çatıya adımlarken.
Şimdi ne gizlice evden kaçmaları gereken iki çocuktular henüz on yedileri bitmemiş ne de o gözü karalık vardı içlerinde."Aman diyecekti sekiz sene evvel ki Mete Dağhan'a sinirle. Aman uyandırma ablanları,annenler kalkmasın."Şimdi ne Dağhan'ın ablasının uyanmalarına korkuları vardı ne de başka bir şey.İçleri içlerini kemiriyordu sekiz sene evvelsinde. Zira kasa boşalınca Mete'nin babası Keşanlı'yı Keşan'ın ortasında döve döve adam ederdi duyulsa.Şimdi ise her nefsin tattığı ölümle birlikte soğuk toprak altındaydı Mete'nin babası. Değil ondan korkmak, parasını çalmaktan utanmak....Kefenin cebi dahi yoktu ki korkuları kalmış olsun.
Sekiz sene evvel bu gecede Mete ,odasının camından atlayarak evden kaçan Dağhan'ı alıp götürecekti buralardan sözüm ona.Evet,onu kendisinden alıp uzaklara götürmüştü.
Mete o sabah aydınlanırken bir daha onun gül yüzündeki gamzeleri soldurmamak üzere ebediyen gittiğine emindi oysa.Dağhan da bir daha onu gördüğü yerde canına almaya yeminliydi kara sevdasına rağmen.
"Komik."dedi Mete ,Dağhan'ın boyun girintisine sokulup çatıya uzanırken. "Bir kaç sene önce seni bu saatlerde terk edeceğim."
"Komik."diye mırıldandı Dağhan gözlerini yumup oğlanın koyu kumrallarını okşarken. "Bir kaç sene önce bu saatlerde senin ölmen için tanrıya yakaracağım."Ama durum buydu. O gece hiç yaşanmamıştı. Evden hiç kaçmamışlardı, Mete hiç ortadan kaybolmamıştı yalanlarla. Dağhan hiç nefretle beklememişti takvim yapraklarından günlerce.
Sanki o geceler yaşanmadan önceki Gamzeli ve Keşanlı birbirini yine bulmuşlardı bir şekilde,bir yerlerde.Bazen felaketler,beterlikler bile kar dolu bir yolu aydınlatan güneş olabiliyordu. O kaza hiç yaşanmamış olsa ve Mete çocuklar için buralara geri dönmemiş olsaydı misal. Ya da Dağhan umursamadan o şehre gitse ve daha sonrasında ne Edirne'ye ne de İstanbul'a adımını atmış olsaydı hani...Hala birbirini unutamamış ama birbirini anmamaya yeminli iki eski dostun ezeli kininde kavrulacaktı Keşanlı ve Gamzeli.
Mete,Dağhan'ı yıkmıştı.Dağhan, Mete'ye nefret beslemişti.Ama içerilerde bir yerlerde Keşanlı ve Gamzeli yıllar boyu çatıda uzanıp yorganlarını yıldızlar yapan iki çocuk olarak kalakalmışlardı ki devam edebilmişlerdi bir yerlerden.
"Üniversiteyi şehir dışında okuyalım desem."dedi Mete biradan bir yudum alıp sevdiğinin gamzelerine dudaklarını gömerken. "Bana ne dersin ?"
"Otur oturduğun yerde derim."diye mırıldandı Dağhan oğlanın saçlarını karıştırırken.
"Keşanlı'nın Gamzeli."diye mırıldandı Mete uzun bir soluk çekerken ciğerlerine.
"Gamzeli'nin Keşanlı.."diye yanıtladı Dağhan onu sanki sekiz senedir hiç görmemişçesine yine yeni ve yeniden göğsüne sıkıca bastırırken.
"Biz hala yıldızları yorganları yapan,Balkan rüzgarlarının estiği çatılarda sabahlayan o iki oğlanız."diye fısıldadı Mete titrek bir nefesle. "Bu dünyada daha güzel bir şey kazanamazdım, üstelik yaptığım her şeye rağmen."
"Sağlıklısın."diye mırıldandı Dağhan uzun bir öpücükle. "Sağlıklıyım,sayende."diye fısıldadı. "Dahası hala yaşıyoruz ve bu sefer eskisinden de güçlüyüz, daha güzel bir şey kazanamazdım."
"Dokuzuncu sene."diye fısıldadı Mete lacivertleri gecenin rengine boyanırken. "Ve biz hala Keşanlı ile Gamzeli'yiz."
"Tek farkla."dedi Dağhan Mete'yi kucağına sıkıca sarmalayıp yıldızlı gökyüzüne bakarak tebessüm ederken. "Çatılı gecelerin laciverdini gözlerinle doldurmuyorum,gözlerin yanıbaşımda şimdilerde."
"Acı yok; intizar yok; eskide kaldı hasret
Devrini tamamladı endişe, korku, hayret
Buz ve köz tarih oldu; bitti zaman ve mekân
Zaman biziz, mekân biz; imkânsıza yok imkân
Ömrün ne sonundayız, ne de henüz başında
İçim sensin bu ilde; dışım sensin Rüveyda
Rüveyda, ben sendeyim; sen bendesin Rüveyda..."
Mete tebessüm etti Gamzeli'nin berrak sesinden okuduğu şiire
Öyleydi.Şimdi artık intizara kıyamadan gecelerin laciverdine boyanmasına ihtiyacı yoktu Keşanlı'nın Gamzeli için.
Tüm lacivertler Mete'nin baktığı her yerdeydi.
-------------S. O . N --------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntizar
RomanceHayranlık ile nefret arasında ipten ince bir çizgi vardır Lakin... "Sana intizara kıyamıyorum..."