Ter,şehvet,ter,şehvet,tutku,daha fazla ter...
Ve daha fazla şehvet.
Sabahın aydınlığında rüzgar ayak diplerinden eserken Mete acı bir feryat ile yeniden tırnaklarını Dağhan'ın boynuna geçirdi. Tüm tırnak diplerine Dağhan'ın teni dolana kadar durmak istemiyordu. Tırnak diplerine çoğunlukla ölü deriler dolduruyordu. Onun teninde bıraktığı tırnak izleriyle birlikte irili ufaklı tüm izler hoşuna gidiyordu. Tıpkı şuan dudaklarına kapanan dudakların hoş mayhoşluk hissi vermesi gibi.
"Keşanlı.."diyordu sabah seherinde Dağhan'ın boğuklaşan uykulu sesi.Mete'nin lacivertleri iri harelere tutunurken Dağhan'ın parmak uçları sıkıca oğlanın avuçlarına geçmişti yeniden. İçinde hissettiği şiddetli baskı ve zevkli uyuşukluk ile birlikte dudaklarını ısırdı Mete.Sıranın kendisine gelmesi için nefesini tutarcasına bekliyordu.
"Sana tapıyorum."diye mırıldanmıştı Dağhan kontrolden çıkan sesiyle. Mete'ye her baktığında başının döndüğüne emindi. Tıpkı dünyanın tur atması gibi Dağhan da Mete'nin yüzüne bakınca güneşin etrafında tur atmış hissediyordu.Mete dilindeki şiddetli sancıyla birlikte gözlerini yumdu.Zira Dağhan'ın dudakları arasında şiddetle emilen dil neredeyse yerinden koparılacak kadar sertçe muamele görüyordu.
Dilinin bağındaki acıyla birlikte Mete hırs ve alevlenmiş şehvetiyle yeniden Dağhan'ın dağ misali duran sırtında kendine ait çizimlerini oluşturdu tırnaklarıyla. Tırnaklarının arasına onun teninin girmesi bile onun için akıl almaz bir zevk nedeniydi.
Tüm geceleri ve sabahları böyle bitirmek istiyordu.
Sevişmelerinin henüz başındayken karıncalanan kasıklarının ve alevlenen kalbinin takati kalmayınca dahi sönmeden ilerlemesini. Buna monotonluk demek ancak bir aptalın gözlerine inmiş kibir perdesi demekti. Monotonluk olamayacak kadar heyecanlıydı zira. İnsanın dokunduğu ten gerçekten aşık olduğu insanın teni olduğunda hiç bir sabah sıkıcı değildi,hiç bir gece kısıtlı değildi. Değil bir defa da doymak defalarca kez tenine dokunsan dahi ilk dokunuş kadar iç titretiyordu.
Dağhan henüz Mete'nin içindeyken Mete onun üstüne çıkmanın hayalini kuruyordu yahut Dağhan'ın içindeyken bir an önce oradan çıkıp altına geri girebilmeyi umut ediyordu.Bu en sevdiğin yemekten asla bıkmamak gibi bir histi.
Dağhan içinde sertçe gitgellerini sürdürürken Mete'nin hem soyut hem de somut anlamda nefesini kesmişti. İri yarı elleri onun kuğu boynunu kelepçe olarak sarmalarken Mete tuttuğu soluğuyla birlikte gözleri kararana dek karıncalandığını hissediyordu. Hem orgazmın doruklarına yaklaştığını hissediyordu hem de nefessiz kalmanın ona vermiş olduğu panik havasıyla birlikte daha da şiddetleniyordu taşıdığı hisler.Zevk ve acının aynı tınıda çınladığı bir inlemeyle birlikte dişlerini sertçe geçirmişti Dağhan'ın omzuna. Öyle ki acı içinde inlerken de dahi yüzünde bir tebessüm bırakacak denli mutluydu.
Lacivert gözleri geriye kayarken ve hazdan parmak uçlarına kadar çınlarken de dahi inletiyordu "Gamzeli."diye ismini.
Bu herhangi bir tende avunmaya benzemiyordu, bu tek bir dokunuşla insanın aklını başından alabilecek kadar yoğundu.Dağhan içine sıcak sıvıyı bırakırken de dahi Mete tüm şiddetli yorgunluğuna rağmen tırnaklarını bir pençe gibi yapmış sertçe Dağhan'ın göğsüne bastırmıştı. Nefes nefese ve ciğerleri şişmekten derbeder haldeydi. Bedenlerinin kontrolünü kaybettikleri anlardan birindeydi.
Fark etmezdi.
Tırnaklarını saplamış ve Gamzeli'yi yatağa sertçe ittirirken onu altına alarak göğsüne soluklanmak üzere yüzünü bastırmıştı.
Çıplak tenlerinden litrelerce ter çarşafa dolanırken ve sabahın serinliği terlerini ıslıklı bir rüzgarla teğet geçerken mırıldandı Mete. Dili damağına yapışana dek kurumuştu,gırtlağı ise Dağhan'ın eli iziyle yanıp yankılanıyordu.
"İnanması güç."diye mırıldandı Mete şakaklarından ter damlarken nefes nefese.
Dağhan'ın çıplak bacaklarını kendi boynuna atarken çıplak ayak bileklerine ve diz kapaklarına doğru sulu bir öpücük kondurdu şerit halinde. "Sen nasıl hala benim peşimde adımlayan o ufak gamzeli olabilirsin ki.."
"Artık."dedi Dağhan yorgunca gözlerini kısarken. "Pek de ufak değilim."
"Yatakta ya da sinirlendiğinde istediğin kadar sert ol."diye fısıldadı Mete oğlanın kasıklarını parmak uçlarıyla narince okşarken. "Sen hala Keşanlı'nın peşinde pervane ufak oğlansın."
"Edebiyat mı yapacaksın?"diye mırıldandı Dağhan alayla kaş çatarken üzerindeki bedeni sertçe kendine çekiştirdi. "Yoksa sikecek misin artık ?"
"Edebiyattan sınıfta kalmıştım,zaten hiç de beceremem."diye mırıldandı Mete iştahla dudaklarını ısırıp Dağhan'ın boynuna kondururken.
"O zaman,çenen değil,sikin çalışsın Keşanlı."diye fısıldadı Dağhan aç bir ifadeyle. "İçimde olmanı özledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntizar
Storie d'amoreHayranlık ile nefret arasında ipten ince bir çizgi vardır Lakin... "Sana intizara kıyamıyorum..."