Dudaklarında asılı kalan acılı tatla birlikte lacivertlerini araladığında elinin üstüne uzanmış eli sıkıca kavradı can havliyle.Bu sanki kötü bir kabustan uyanmak gibiydi. Ve gördüğü kötü kabustan kan revan içerisinde susuzca kalkmaktan çok daha azap vericiydi. Sanki ihtiyaç anında başında beliren bir damla su gibiydi Dağhan'ın iri badem gözleri.
Elleri sıkıca ellerindeydi,uyuyan Mete'nin alnındaki teri silmek üzere yatağın ucuna koyduğu mendille birlikte.
"Gamzeli?"diye mırıldandı yorgunluktan boğuklaşan sesiyle birlikte Mete lacivertlerini kısıp.
Ameliyat başarılı geçmiş olsa da sevdiğinin yüzü oldukça solgundu. Al al almalı yanakları sararmış haldeyi ve göz altları da bariz bir yorgunlukla hafifçe morarmıştı. Ameliyat onun için her ne kadar kolay geçmiş olsa da kendisinden ziyade Mete'ye duyduğu endişe yüzünden kendini yiyip bitirmiş gibiydi.
"Keşanlı!"dedi titrek heyecanlı sesiyle badem gözler alevlenirken. "Hemşireyi çağıray..."
"Dur.."dedi Mete sevdiğinin bileklerini sertçe sıkarken. "Şimdi içine sızdım mı?"
"Ne?"
"Böbreği taktılar dimi sana bi sıkıntı olmadı yani."diye alayla gözlerini devirerek sırıtmayı sürdürdü Mete.
"Zorla."dedi Dağhan belli belirsiz bir sinirle. "Kendini düşünen bencil puştun teki olmadığın için."
"Hay Allah."diye mırıldandı Mete parmak uçlarıyla Dağhan'ın bileklerini okşarken. "Kendini düşünen bencil piç kurusu bir orospu çocuğuyumdur genelde ama senin içinden çıkmama düşüncesi beni acayip cezbetti."
"Çok korktum."dedi Dağhan ufak bir çocuk gibi gözlerine bulutlar dolduğu anda. "Benim yüzümden sana bir şey olacak diye çok korktum,kalkamasaydın eğer ya ters giden bir şey olsaydı ve ben..."
"İçinde sonsuza kadar yaşamaya devam ederdim."diye fısıldadı Mete çapkınca göz kırparken. "Pipim için olmasa da böbreklerim için şanslı bir mesele efendim."
"Sana gözümden bile iyi bakacağım."diye fısıldadı Dağhan dudak ısırırken. "Alkol yok, böbreğini zorlayabilecek bir şey yok,kaç litre su içtiğini de sayacağız,yıllık doktor kontrolü ve..."
"Yav sana bişi diyim mi?"dedi Mete acıyan karnını tutup dikleşirken. "Ben zaten böbrekten olacaktım her türlü."
"Ne?"dedi Dağhan şüpheyle. "O alkolikle belki ama.."
"Yok be Gamzeli yarim."dedi Keşanlı alaylı bir gülüşle. "Uçan koşa borcum var, bir kaç kişiyi de dolandırmış olabilirim,fatura kira hak getire. Muhtemelen yolum sana geri dönmese bir köşede böbreğimi alıp, kara borsada para diye okuturlardı yani."
"Hatırlatma.."diye tısladı Dağhan göz devirirken. "Kolpaçino hayatından nefret ediyorum."
"Şimdi kalbimle birlikte böbreğimi de çalan muhteşem bir herifin içinde köksalıyorum."diye fısıldadı Mete iştahla. "Enfes."
"Bir miktar seks yok yalnız,dikişlerin.."dedi Dağhan boğuklaşan sesiyle.
"Ağız var,el var."dedi Mete çapkınca. "Ayaklardan denemek ister misin?"
Yorganın altından çocuk gibi savurduğu ayaklarıyla Dağhan'ın kucağına basınç uygularken Dağhan tarafından annesince azarlanmış ufak bir çocuk gibi savuşturulmuştu.Dağhan belli belirsiz bir tebessümle Mete'nin terden ıslanan koyu kumrallarına öpücük kondururken yan yatakta duran çiçek buketini zarifçe uzattı.
"Günebakanlar..."diye mırıldandı Mete tebessümle. "Ama.."
Mete çiçeklerin bükük boyunların,nemli ve yeşermiş fakat tam anlamıyla gün sarısı olmayan haline göz attı. Muhtemelen Dağhan geçen ameliyatta Edirne'de oldukları için milletin tarlalarından en taze ve güzel günebakan çiçeklerini toplamıştı.
Eh şimdi İstanbul'da çiçekçilerin her birinde güller,papatyalar vardı.Bazı aşklar uğruna fallar ayrılan papatyalar gibiydi kimisi ise tutku kızılındaki güllerden esinlenilmişti. Oysa onların çiçekleri çiçekçilerin satacağı türden çiçeklerden değildi ki. Günebakandı,ay çiçekleri. Çocukluk kadar özlem dolu,sarı ve sıcaktı. Ama bir o kadar birbirine hasret. Nereye giderse gitsin yüzü hep güneşine dönük olan türden,mıh gibi içine kazınan türden sevdaydı.
Mete yine de kocaman bir gülüşle heyecandan titrek ellerle soluk,cılız zavallı günebakanları kucaklamıştı.
"Bu çiçeklerin özelliği ne biliyor musun Keşanlı'm?"dedi Dağhan titrek bir nefeste,ilk gün hayranlığı ile lacivertlere dalıp giderken işte yine o oğlan olmuştu.
Mete'nin hayranı,biricik intizarına kıyamayanı.
Gamzelisi.
"Çiçekçide iyi sulanmamak sanırım ama olsun bu bizim çiçeğimiz ya."dedi Mete buruk bir gülüşle.
"Hayır."dedi Dağhan gamzeleri genişleyerek sırıtırken.
"Bu çiçeklerin özelliği ne? Yine tarla bulup benim için çaldın mı ?"diye kıkırdadı Mete sulu bir öpücükle gamzelere - gömülmek istediği yegane çukurlara- dudaklarını kondururken.
"Bu çiçeklerin özelliği. Bu günebakanların hiç güneş görmemesi Mete."diye fısıldadı Dağhan yutkunup. "İlk gördükleri güneşin sen olması, senden önce hiç görmediler güneşi. Hep karanlıktı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntizar
RomanceHayranlık ile nefret arasında ipten ince bir çizgi vardır Lakin... "Sana intizara kıyamıyorum..."