Bölüm 2

15.9K 791 559
                                    

Çantamı alıp hızla koridora çıktım ve önüme çıkan her 4 kişiden birine çarpa çarpa okulun bahçesine girdim. Daha sonra bahçeden çıkış kapısına doğru ilerledim koşarak.

Her gün geçtiğim sokaklara tekrar şöyle bir göz gezdirdim ve koşmaktan nefes nefese kaldığım için birkaç saniye ellerimi dizlerime koyup başımı eğdim ve o pozisyonda soluklandım. Tam doğrulup yoluma devam edecekken arkamdan Chiris'in sesini duydum

"Ha ha şu haline bak. Bizden bu kadar mı korkuyorsun gerçekten!"

"S-siz... nasıl?"

"Boşversene Cris ağlatıcaksın onu."

David'in alaycı ses tonunu duyduğumda ne ara dolduğunu bile anlamadığım gözlerime lanet ettim.

"Eve gitmeyecek misin? Anneciğin seni bekliyor geç kalırsan ne kadar endişelenir"

Dedi Aroan. Ben yürümeden yürümeyeceklerini ifade etmeye çalışıyordu. Çünkü onlar benden önde giderse rahatsız hissetmeyecektim değil mi? Arkamdan yürüsünler ki iğrenç lakaplar takabilsinler bana ya da ayaklarıma ufak taşlar atabilsinler. Arkamdan kahkahalarla gülüp yürmeme laf edebilsinler.

Araon bakışlarını gözüme sabitlediğinde yürümemi emreder gibi bakıyordu. Gözlerimi ondan kaçırdım ve arkamı dönüp var gücümle koşmaya başladım. Ama sırtımdaki çantayla bu o kadar da basit olmuyordu. Arkama baktığımda kolaylıkla bana yetiştiklerini fark ettim.

Eh tabi benim boyum 1.90 olsa bende öyle koşardım. Ama boyum 1.65 di.

Boğazımda bir yanma hissi yükselirken yinede durmaya niyetim yoktu.

Eve sadece bir sokak kala ayağım büyükçe bir taşa takıldı ve ufak bir çığlıkla yere yığılmıştım.

O sırada hala yerde yatar bir vaziyette onlara döndüğümde gözlerimi bir flash patlamasıyla kıstım. Aroan elindeki telefona sırıtarak baktıyor ve diğerleride kahkaha atıyorlardı.

Gözüm diz kısmı parçalanan pantolonuma ve kanıyan yarama kaydı. Hissetiğim acıyla yüzümü buruşturdum. O sırada Aroan birkaç fotoğraf daha almıştı ve yanımdan geçip gitmişlerdi. Tabii ayaklarını kullanarak üzerime toprak atmayı da ihmal edemezlerdi.

Neden bu kadar kötü olmak zorundalardı ki?

Onların uzaklaştığından emin olduktan sonra bana bakan garip bakışları umursamadım ve lanet ederek ayağa kalktım. Hafif sendeleyerek eve ilerlemeye devam ettim.

...

Kapıyı açan annemin güler yüzüyle karşılaştığımda gülümsemeden edemedim. Ama gülümsemesi yüzünde dondu ve gözleri dizime kaydı.

"Oğlum! İyi misin? Nasıl oldu bu? Gel içeriye pansuman yapalım hemen!"

"Anne sakin ol ben gayet iyiyim. Ufak bir sıyrık sadec-"

Sözümü bitirecektim ki annem ayakkabılarımı çıkarmaya fırsat vermeden beni salona sürükledi ve koltuğa oturttu

"Burda bekle ilk yardım çantasını alıp geliyorum."

"Anne gerçekten ger-"

Ve gitmişti bile. Ahh klasik annem işte. Özellikle babamla ayrıldıklarından beri üzerime ayrı bir titrer olmuştu bana hem annelik hem babalık yapmaya çalışıyordu. Aklıma babam geldiği için olsa gerek hafif bir sinir dalgası geçti vücudumdan. Ben çok küçükken boşanmışlardı o zaman sadece 6 yaşındaydım yani 11 yıl önce...

Evde sürekli tekrar eden şiddet yüzünden anneme neden babamın böyle olduğunu sorup durduğumu hatırlıyordum. Babamın gergin olduğunu söyleyip geçiştiriyordu her seferinde.

Babamın bu davranışlarını normal sanıyordum. 1 hafta kadar eve gelmemesini, biz aç bırakmasını, evde yanlışlıkla birşeyleri kırdığımda beni kemeriyle dövmesini normal sanıyordum işte...

Okula gittiğim zaman arkadaşlarımın yanında kısa kollu giydiğimde kolumdaki morluklarla dalga geçtiğini hatırlıyorum. Onlarda neden yok acaba diye çok düşünmüştüm. Tabi kısa sürede öğretmenler tarafından fark edilip rehber öğretmenimle geçen uzun konuşmanın sonunda anlamıştım
o adamın normal olmadığını. Annem aile baskısıyla büyümüş ve zorla evlendirilmiş babamla. Ne kadar dil döksede ailesine anneannemgil kocasını boşarsa onu evlatlıktan red edeceklerini söyleyip duruyormuş.

Annem eğitimini başarıyla tamamlasa bile babam iş bulmasına fırsat vermediği için babama muhtaç bir hayata makum kalmış. İleri derecede kaygı bozukluğu olduğu için babamın boş tehtidlerini dikkate alıp korkarmış. Ama rehber öğretmenim annemi okula çağırıp ona yardım teklif etmiş, tanıdığı bir avukatla annemi görüşütürüp babamı şikayet etme konusunda ikna etmişti. Daha sonra mahkemeyi kazanmıştık. Babam ise o günden beri hapisanede, ömrü boyunca orada kalıcak. Bir kere bile onu görmeye gitmedim gitmeyide düşünmüyorum. Annem babamdan sonra travmalarını ve kaygı bozukluğunu yenmek için psikoloğa gitmişti şimdi ise çok güçlü, mutlu ve hayat dolu bir iş kadınıydı.

Düşüncelerim, anemin ilk yardım çantasıyla birlikte salona girmesiyle bölündü. İlk yardım çantasını açıp kan rengi bir sıvıyı yaraya döktü üzerine biraz pamuk koydu ve gazlı bez ile sıkıca sardı. Daha sonra yanağıma bir öpücük kondurup yanıma oturdu.

"Nasıl oldu bu?"

"Yolda telefona bakıyordum önüme çıkan taşı görmemişim. takılıp düştüm"

Ona yalan söylememekten nefret ediyordum ama başka çarem yoktu gittiğim lise bulunduğumuz şehrin en iyi lisesiydi ve oraya girmek için çok yatırım yapmış ve çalışmıştık. Okulda olanları anneme anlatıp onu çaresiz bırakmak istemiyordum.

"Biraz dikkat etsene oğlum."

Şevkat kokan sesiyle söylediği kelimeler içimi yakıp kavuruştu. Kim bilir gerçekleri öğrense ne kadar üzülürdü...

"Ederim anne..."

"Tamam bakalım hadi git üstünü değiştir bende masayı hazır ederim. En sevdiğin yemeği yaptım bugün!"

"Kızarmış kaşarlı mantar?!"

"Haha aynen öyle! Hadi çabuk git değiştir üstünü elini yüznü yıka gel"

"Tamamdır!"

Ayağa kalmadan önce ayakkabılarımı çıkartıp kapının önendeki dolaba koydum ve neşeyle yukarı çıktım ve odama girip üstümü değiştirdim elimi yüzümü yıkayıp annemin donattığı yemek masasına iştahla oturdum. Annemde masaya oturunca hafif kızarmış olan ve iç kısmına kaşar peyniri konulmuş, hafif baharatlı mantarın ve üzerine dökülmüş sosun keyfini çıkardım.

...

Yemek bittikten sonra masayı toplamada ve bulaşıkları makineye yerleştirmede anneme yardım ettim ve daha sonra kısa bir duş aldım. Akşam olduğunda annemin bayılarak benim ise saçma sahnelere gülmekten izleyemediğim favori hint dizimizi seyre koyulduk.

...

"Anneciğim?"

"Hmm?"

"Kalkta yerine yat hadi."

Yavaşça gözlerimi araladığımda hint dizisi izlerken uyuya kaldığımı anladım. Annemin sözünü dinleyip yatağıma ilerledim ve yarının berbat geçeceğini bile bile iyi bir gün diledim tanrıdan. Yorganı kadırıp yatağa yığıldığımda saniyesinde uykunun tatlı kollarına bıraktım kendimi.







Zorba (B×B)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin