17

1.2K 201 89
                                    

17

İdil bir pazar sabahına daha mutlu başladı. Yine erken uyanmıştı ama kendini hiç yorgun hissetmiyordu. Odasından çıkıp ailesine kahvaltı hazırladı. Bu gün Simay yoktu. Hafta içinde bir çok kez gelmiş olsa da ananesi bir gece önceden kızı bu gün torunları ile  baş başa kahvaltı yapacağı konusunda uyarmıştı. Ve Simay gerçekten de gelmemişti. Hatta Sinan'a hiç bir şey söylememişlerdi ama o da gelmemişti. Gerçi onu düşündüğünde bir an içini sıkıntı kapladı. Çünkü Sinan hafta boyunca bedenen İdilin yanında olsa da zihnen uzaklarda gibiydi. Sanki kıza hem yakın hem de uzaktı. İdilin dikkatini çeken bir diğer şey ise adamın her sabah sigara içerek onu beklemesinin ardından sürekli olarak ağzına attığı naneli sakızlardı. İdil sabahları kapının önüne çıkıyor . Görmekten hoşlandığı manzarayı bşr kaç saniye izliyor. Adamın onu fark etmesi ile yanına yaklaşıyor ve adam sigarayı söndürüp nefesini dışarı vermeden sakızı ağzına atıyordu ve gerçekten de o kötü koku azalıyordu .

İdilin suratında oluşan gülümseme ile kız ailecek yaptıkları kahvaltının bulaşıklarını toplarken Arasın arkadaşlarının geldiğini gördü. Onlara kısaca selam verdikten sonra saatine baktı. Bu gün Harun ile görüşecekti. Hafta başında ona görüşme sözü vermişti. Ama kararlaştırdıkları saate henüz daha vardı. Hafif bir müzik mırıldanarak kendine kahve yapmaya girişti. Çardakta oturup kahvesini yudumlamak istiyordu. Bunu kesinlikle bir rutin haline getirecekti. Evin en sevdiği kısmı bahçedeki çardaktı.

" Benimki şekersiz olsun ."

İdil arkasında duyduğu ses ile bir an boş bulunup irkildi. Sesin sahibini tanımıştı. Bir elini kalbinin üzerine koyarak arkasını döndü. Bütün hafta kendisine uzak duran Sinan kollarını kavuşturmuş mutfağın kapısında kendisini izliyordu.  Bir omzunu kapının kirişine dayamış tek kaşı hava da ona bakıyordu. İdil pes ederek önüne döndü ve kahveye ilave yaptı. İşi  bittiğinde de kahveleri tepsiye koyup " Bahçede içecektim ?" diyerek ona baktığında adam sadece başı ile onu onaylayıp önden gitmesi için yol verdi. İdil önden giderek bahçeye çıktı ve çardağa tepsiyi koydu. Sandalyeye oturacağı sırada Sinan'ın uzattığı poları gördü. Teşekkür ederek aldıktan sonra polara sarınıp oturdu.

Adam onun yüzüne bir kaç saniye baktıktan sonra karşısına geçti. Kendi kahvesini alırken İdilin sorgulayıcı bakışları ile karşılaştı.

" Ne oldu ?"

İdil sadece omzunu silkerek kahvesini yudumladı. Sinan bu gün bir farklı görünüyordu. Aslında her zaman ki gibiydi. Kıyafetleri hafta içine göre daha sportifti. Saçları aynı dağınıklıkta yüzü aynı ifadesizlikte. Onun gülümsediğini çok az görmüştü. Bir kaç kere denk gelmişti ve gerçekten de ona yakıştığını düşünüyordu.

Sinan ise kahvesini içerken izlenildiğinin farkında olarak kıza döndü. Bir haftadır girdiği düşünce girdabından her gece baş ağrıları ile uğraşıyordu. Hayatında birden fazla şey oluyordu ve Sinan kendini çok yorgun hissediyordu .

" Ellerine sağlık "

İdil gülümseyerek karşılık verdiğinde Sinan kızın kıvrılan dudaklarına hızlı bir bakış atıp tekrar gözlerine baktı. Halen onun işaretini görmemişti. Bir şekilde bunu teyit etmeliydi. Ama havalar soğuduğu için kızın kıyafetleri hep uzun be vücudunu örten türdendi. Ayrıca bu işaretler belirli bir yerde olmuyordu. Her insanda farklı bölgelerde oluyordu. Annesinin işareti mesela göbeğindeydi. Babasında ise işaret yoktu. Gencay da da yoktu. Kendisinin işareti ise omzundaydı. Ancak İdilin görünen bir yerinde işaret yoktu. Adamın gözleri kızın vücudunu hızla taradı. O işareti bulmanın tek yolu kızı soymaktı. Sinan bir an gözlerinin önüne gelen görüntüler ile dern bir nefes alıp başını çevirdi. Zihninde beliren çıplak İdil görüntüleri ile yerinde rahatsızca kıpırdandı. Başını iki yana sallayıp kafasını toplamaya çalıştı. Bunları düşünmenin sırası değildi. Odaklanmalıydı. Ne kadar beraber çalışsalar da İdil ile aralarında halen bir mesafe vardı. 

İŞARETLİLER ( Tamamlandı )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin