Four

1K 96 20
                                    

Baekhyun'un anlatımından

Dudakları dudaklarımı ağırca ezerken inledim ve ellerimi ensesinde birleştirdim ağırca.

Kucağına iyice yerleştiğim saniyelerde kalbim kulaklarımda atıyordu. Kolları belime dolandığında beni iyice kendine çekti ve dilini dilimle buluşturdu.

Öpüşmemiz her saniye hararetlenirken bizi durduran şey kapının tıklatılmasıydı. Dudaklarımız birbirinden ayrıldığı anda açılan kapı ile hızla kalktım kucağından.

Kapıda duran kız "pardon boştur sandık." Deyip kapıyı kapattığında titrek bir nefes verdim. Chanyeol'un dağılan kısa saçlarında gezdirdim bakışlarımı. Üzerindeki kirli beyaz gömlek dağılmış, hafifçe kırışmıştı.

Bacaklarını iyice aralamış, rahat bir pozisyonda oturuyordu. Dudakları az önce öpüştüğünü belli edercesine ıslak ve kırmızıydı.

Dişlerimi alt dudağıma geçirdim. Aşırı ateşli görünüyordu.

Elimi tuttu ve ayağa kalktı hızla. Belime sarılan kolu beni kendine çekerken dudaklarıma yumuşak bir öpücük verdi.

Gözlerim ağırca kapanırken kalbimin kanatlanıp uçmaya çalıştığını hissediyordum. Hayatımda hiç böyle hissetmemiştim.

"Dudaklarını dişleme." Diye mırıldandı ayrıldığımızda. Baş parmağı ağırca alt dudağımda gezindi. "Zaten şistiler."

Güldüm bu dediğine. Nasıl davranacağımı, ne konuşacağımı asla bilmiyordum.

Bir kaç adım geriledi ve kendini yatağa bıraktı. Yorgun bir nefes verirken saniyeler içinde uyuya kalmıştı.

Hızla düzgün yatmasına yardım ettim ve üzerindeki ceketi çıkarttım. Ceketle rahat uyuyamazdı. Parmak uçlarım hala uyuşuktu. Beynim çığlık çığlığa bağırsa da onu düşündüğüm için çıldırma kısmını sürekli erteliyordum.

Üstünü de örttüm ve sessizce izledim onu. Dağılan saçlarını anlına dökülmüştü. Çok yakışıklı görünüyordu.

İç çektim ağırca. Ağır adımlarla çıktım dışarı. Merdivenleri indim ve masaya bıraktığım telefonumu aldım. Artık pek de tanımadığım insanların kaldığı partiden hızlı adımlarla ayrıldım.

Arabama bindiğimde derin nefesler çektim içime. Hızla aradım Jongin'i. İçim içime sığmıyordu.

Duramıyordum, birine anlatmam gerekiyordu. "Efendim Hyung?" Titrek bir nefes verdim. "Jongin, Chanyeol beni öptü."

Bir kaç saniye sessizlik oldu. "Seni öptü mü!?" Bağırışı yüzünden telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım.

"Sarhoştu, bir anda oldu. Beni çekici bulduğunu söyledi ve öptü!" "Oha resmen öptü yani!"

Güldüm bu dediğine. "Yani resmen oluyor sanırım." "Hemen gel bana. Detayları anlatman gerek. Yarın birlikte geçeriz hastaneye." "Tamam, çıkıyorum yola."

////////////////////

Yazarın anlatımından

Chanyeol soğuk bir duş alıp kendine gelmişti. Dün geceden hayal meyal şeyler hatırlıyor olsa da bir çok şey net değildi. Ne zaman yatağa yattığını bile hatırlamıyordu.

Bu evde her zaman kıyafet bulunduruyordu. Bu yüzden hızla üzerini değiştirdi ve eve doğru yola çıktı. O sırada erkenden hastaneye gelmiş olan Baekhyun uykusuzluğu umuramıyor yüzündeki mutlu gülümsemeyi koruyordu.

"Hyung yanakların ağırmıyor mu?" Diye sordu Jongin gülerken. Baekhyun geçirdi bir tane koluna. "Dalga geçme. Seni de göreceğim."

Eve geçen Chanyeol babasının acil bir toplantı için Japonya'ya gittiğini öğrenmişti. Konuşacakları konu ileriye kalmıştı.

Twin/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin