07. 04. 2022
Hepinizeee tekk tekk selammm güzelliklerimmm^^^
Nasılsınız, hayat nasıl gidiyor???
Öyle bir dönemdeyiz ki hepimizin hayatı mahvolmuş durumda, buna bende dahilim. Ama lütfen üzülüp moral bozmayın, aksine gelen her bir darbeye, kötülüğe, olumsuzluğa karşı hep dimdik durup savaşın... tabii ki yorulacaksınız ve tabii ki dinlenmek isteyeceksiniz ve ben o zaman size elimi uzatıp omzumda dinlenmenizi isteyeceğim.. <3 :**
Lütfen bölüm sonundaki açıklamayı okumayı da unutmayın....
Keyifli okumalar♡♡
14. BÖLÜM "SABRETMEK"
Uzun, karanlık bir uçuruma doğru ilerliyordum. Üzerimde simsiyah bir elbise, elimde ise neden olduğunu bilmediğim bir bıçak, bıçağın üzerinde ise kan. Saçlarım üzerime doğru esen rüzgarın verdiği hızla dalgalandırıyordu. Ağaçların arasından sıyrıla sıyrıla uçuruma geldim ve durdum, ayaklarımda hiçbir şey yok. Ne kadardır yürüyordum bilmiyorum ama ayaklarımda kan yoktu, hiçbir şey ayağa batıp kanamasına sebep olmamıştı.
Neler oluyordu?
Uçurumun kenarına bir adım daha yaklaştım ve ağlamaya başladım. Buraya gelene kadar duygu kırıntısı olmayan duygularımın beni terk etmediğini anlıyordum, ağlıyordum çünkü. Elimi öne doğru uzattım ve elimde kanlı olan bıçağı inceledim ağlayarak. Damla damla damlayan kanı gördükçe ağlamam daha da şiddetlenirken birini öldürme hissiyatıyla bir adım daha attım ve artık uçurumdan aşağıya son bir adım kalmıştı. Gözyaşlarım birer birer süzülürken yanaklarımdan bir ses yankılandı kayalıkların arasından.
"Seray..." adımı duymamla burada tek olmadığımı anladım. Bunu verdiği heyecanla hızla arkamı döndüm ve çığlık attım. Yerde kanlar içinde yatan annemi görmemle ona doğru koşmak istiyordum ama bir güç beni yerimden kıpırdamama izin vermiyordu. Ellerimi uzattım anneme sanki tutabilecekmiş gibi.
"Anne... anne tut elimi. Ne oldu sana?" Eliyle tam karnın üzerini tutuyordu. Annem sanki... sanki bıçaklanmış gibiydi. Elimdeki bıçağa baktığımda korkuyla elimden attım bıçağı. Anneme tekrar ilerlemek yanına gitmek için çabalasam da öyle kuvvetli bir güç beni tutuyordu ki hiçbir şekilde yerimden ayrılamıyor anneme gidemiyordum.
"Bunu bana sen yaptın Seray, sen yaptın?!" dedi öfkeyle annem. Anneme doğru uzattığım elime tekrar bıçak gelirken burada neler olduğunu anlamaya çalışıyordum ama hiçbir şey anlayamıyordum.
Yüzleri kapalı siyah uzun bir elbise giyen iki kişi annemi olduğu yerden kaldırıp göğe doğru götürdüler.
"Anne!"
"Anne!"
"Seray Hanım... Seray Hanım, sakin olun lütfen, kâbus görüyordunuz. İyi misiniz?" Ter içinde uyandığımda başımda endişeyle bana bakan hemşire ile göz göze geldim. Neydi bu rüyalar silsilesi? İki günde bir böyle rüyalar görmem normal bir durum muydu?
"Ben... ne oldu bana?"
Serumla ilgilenirken benimle konuşmayı da ihmal etmiyordu. "Kurşunlu yaralanma. Buraya geldiğinizde çok kan kaybetmiştiniz. Kurşun iç organlarınıza kadar gelmişti fakat çok güçlü bir yapınız var ki ameliyata da yoğun bakımda da olumlu yanıtlar vererek uyandınız, hayatta kaldınız." dediğinde yaşadığım şeyler gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçerken serumla işi bittikten sonra ellerini beyaz önlüğünün cebine koydu ve gülümseyerek konuşmasına devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS: BAŞLANGIÇ
Aksiyon"Bu bir başlangıçtı; umutsuzluğa, karamsarlığa ve mutsuzluğa..." Araz ve Seray'ın hikayesi bu. Biri karanlıklar içinde doğmuş, karanlıklar içinde öleceğini hayal eden dünyasında yaşıyor. Diğeri ise ışıkların her zaman açık olduğu ve asla kapanmay...