ikinci bölüm
Soora saraya döndüğünde kralın kervanı ise şehrin girişindeydi. Bu işi bi an önce halletmeliydiler artık.
Soora ve yaşlı büyücü hızlı bi şekilde kraliçenin odasına girdi. Kraliçe yatağının ucunda oturuyor ve bebeğinin beşiğine bakıyordu, prens ise beyaz elbisesi ve mor gözlerinin tüm ihtişamıyla öylece tavana bakıp gülüyordu.
Yaşlı büyücü kitabını çıkarttı ve prensin başına ilerledi.
"Sonunda geldiniz." Kraliçe ayaklandı ve prensle uyumlu olan beyaz kıyafetini düzeltti.
Soora kraliçenin omzuna elini koydu. Normalde asla izinsiz temasta bulunmazdı ama Jisu'nun şu an desteğe ihtiyacı var gibiydi. Kraliçe gözlerini bir saniye bile prens ve yaşlı büyücüden ayırmadan olduğu yerde durmaya başladı.
"Hızlı olmalısın! Kralın kervanı akşam olmadan gelir." dedi Soora.
Bu sırada hafif bi gürültüyle kapı açıldı. Herkes korkuyla kapıya döndü ama gelenin küçük bi çocuk olduğunu anlayınca rahatlayıp işlerine devam ettiler.
Küçük çocuksa kapıyı kapatıp hızla annesinin yanına geldi. Soora elini çocuğunun omzuna attı. "Bak Soobin, bu senin prensin. Her prens ya da prensesin bir büyücüsü olur demiştim hatırlıyor musun? Senin prensin de burda."
Soora dönerken bütün yol boyunca düşünmüş taşınmış ve karar vermişti. Soobin'i prensi için eğitecekti. Onu koruması için eğitecekti.
Soobin yüksek beşikteki çocuğun sadece havaya kaldırdığı elini görüyordu. Prensim dedi içinden. Biri için kendini adamanın ne demek olduğunu anlamayacak kadar küçüktü henüz.
Yaşlı büyücü zor ve güçlü büyüler yapıyordu, bu anlından akan terden bile belli oluyordu. Elindeki siyah otu beşiğe döktü.
Stres olduklarından dolayı zamanın nasıl geçtiğini anlamlandıramıyorlardı. Büyük camdan görünen gökyüzü aydınlığını yitirmeye başlıyordu.
"Hadi artık bitir şu lanet olası büyüyü." Kraliçe daha fazla dayanamamış ve bağırmıştı. Bebeğinin gözlerinden biri değişmişti ama diğeri hâlâ olduğu gibi duruyordu.
Dışarıdan gelen at ve davul sesleri kralın geldiğini gösteriyordu. Kraliçe hızlıca dönüp Sooraya baktı.
Kralı oyalamaları lazımdı. Bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Bebeğin doğduğundan haberi kesinlikle vardı. Kralın her şeyden haberi olurdu.
Sadece mor gözlerden haberi olmamalıydı. Diğer her bilgi onun olabilirdi bunu odadaki kimse umursamıyordu.
Kraliçe cama ilerleyip içeriye giren kralı görünce ağlamaya başladı. Bitmişti. Yapamamışlardı.
"Ölecek, bebeğim ölecek." Kraliçe sessizce fısıldıyordu.
Kralla gözleri kesiştiğinde bayılacak gibi olmuştu. Yine de çaktırmamaya çalışıp gülümsemişti.
"Ya bu işi hemen bitir ya da kraldan önce ben senin kafanı alayım." Soora tükürürcesine yaşlı büyücüye doğru konuşmuştu.