küçük bir bilgilendirme notu:
bu bölüm önceki bölümden 3 gün sonrasını anlatıyor, o arada çok önemli şeyler olmadığını da belirtmek istiyorum.beşinci bölüm
📍Kuzey Resia Toprakları"Bu kadar yetmez mi?" Beomgyu alnından dökülen terleri elinin tersiyle silerken nefes nefese bi halde yalvarırmışcasına sormuştu.
"Prensim kısa bi sürede gelişmeniz gerekiyor, bu nedenle durmadan çalışmalısınız. Yine de bi içecek molasını hak ettiniz." Kılıç ustası Taehyun'a bakarak onay almıştı.
Beomgyu Soobin'in yanına gidip otururduktan sonra fark edebilmişti bacaklarının ne kadar ağrıdığını. "Geldiğimiz anda buna başlamak zorunda mıydık? Sevgiline bir şeyler söyle."
Soobin prensine omuz silkip sevgilisine baktı. Şövalyelere ait çelik kıyafetleri ve kalçasındaki kolçaktan sarkan kılıcı ile oldukça asi ve güçlü duruyordu. Terden ıslanmış ve parlayan saçları, yorgunluktan kurumuş dudakları...Soobin onları nemlendirmek istedi.
"Hyung, yedin bitirdin adamı." Beomgyu'nun ona doğru imalı konuşması ile gülüp prensine soğuk bi su doldurup uzattı.
Bu sırada kılıç ustası Taehyun ile konuşuyordu. "Kendisi zaten eğitimli ama bir savaşın içinde kalmadığı için bu teknikleri tam olarak kullanabilir mi kullanamaz mı emin değilim."
Taehyun kafasını sallayıp kendinden yaşça büyük olan siyah saçlıyı onayladı. "Haklısın, bunu ben de buraya geldiğimiz ilk günden beri düşünüyorum."
"Ne yapmayı planlıyorsunuz o halde prensim?"
"Biliyorsun yakında kıyılarımıza korsanların gemileri yaklaşacak. Korsanlar buraya gelmelerini birbirleriyle düello yaparak kutluyorlar. Onu da oraya götürmeyi düşünüyorum." Taehyun konuştukça aklındaki plan daha da tehlikeli hissiyatı veriyordu ona.
Yine de Beomgyu'nun saraydan çıkmayan prens olarak anıldığını herkes gibi o da biliyordu. Ona hayatın gerçeklerini öğretmek zorundaydı.
"Yeonjun, biraz konuşalım mı?" Yanlarına gelen büyücü ile Taehyun düşüncelerinden çıkmıştı. Yanındaki adamın kalkıp gülümseyerek büyücüye ilerlediğini gördüğünde aralarında ne döndüğünü merak etmişti.
Soobin ve Yeonjun saraya girdiklerinde Beomgyu ve Taehyun farklı yerlerde yalnız kalmışlardı. Taehyun olduğu yerden kalkıp Beomgyu'nun oturduğu yere doğru ilerledi. "Bahçede dolaşalım mı?"
Beomgyu kafasını olumsuz bir şekilde sallayıp Taehyun'u reddetti. Hareket edecek hali yoktu. "Çok yorgunum, oturalım lütfen."
"Henüz başlamadık bile, bu kadar çabuk yorulursan işimiz var seninle." Beomgyu'ya karşı dalga geçerce konuştu sonra da az önce büyücünün oturduğu yere yerleşti.
"Benim için bu tempo fazla hem zaten biliyorum ben kılıç kullanmayı." Taehyun onun bu kadar saf olmasına sevinse mi üzülse mi bilememişti.
"Kılıç kullanmayı biliyorsun ama daha önce kılıcını öldürmek amacında salladın mı hiç? Ya da kendini gerçekten korumak zorunda kaldın mı?" Taehyun'un sert sözleri Beomgyu'nun omuzlarını düşürmüştü.