yazım hatam varsa görmezden gelin lütfen. iyi okumalar<3
birinci bölüm
Kraliçe küçük bebeğini kucağına aldığı an ağlamaya başlamıştı. Öldürülecekti, daha yeni nefes almaya başlamışken nefesini keseceklerdi bebeğinin. Ölmemesi için elinden ne gelirse yapacaktı hatta mucizeler yaratacaktı.
Eğilip bebeğinin alnına küçük bir öpücük bıraktı. Küçüğünün büyük gözleri içinde kaybolmuştu. İnanılmaz derecede güzel bir bebekti.
"Soora, bunu kimse öğrenmemeli. Kral saraya dönmeden onun için bi çözüm bulmalıyız. Güçlü büyüleri olduğuna inandığın biri varsa getir onu."
Soora korkan gözlerle kraliçeye baktı, o da bebek ölsün istemiyordu ama böylesi büyük bir olaya dahil olmaktan korkmuyorda değildi. Yine de kraliçeyi onaylayıp hemen odadan ayrıldı.
Kraliçesine bi hayat borçluydu, prensini koruyacak ve böylece vicdani borcunu ödeyecekti. Kralın dönmesine 3 gün vardı. 3 gün kadar kısa bir sürede her şeyi halledeceklerdi. Hepsinin buna inanması gerekiyordu.
Soora'nın çok iyi bir büyücü olmasına rağmen hâlâ yapamadığı büyüler vardı ayrıca bu yapacakları büyü, kara büyüye bile giriyor olabilirdi.
Büyücü hızla odasına girerek kendine küçük bi çanta hazırladı. Kendisinin tanıdığı, en iyi büyücüye gidecekti. Tabii hâlâ bıraktığı yerdeyse.
"Soobin." Soora oğlunu odada bulamadığı için koridora doğru seslendi. Oğlan annesinin sesini duyduğu gibi odaya ilerledi ve hemencecik annesinin karşısında belirdi.
"Ben birkaç gün olmayacağım. Kendine dikkat etmelisin tamam mı?" Uzanıp küçük çocuğunun saçlarını okşadı. Oğlu ona soru sormamıştı.
Annesi meşgul bir büyücüydü bu yüzden her daim işleri olur ve giderdi. Soobin buna alışmıştı.
Kadın son kez oğlunun saçlarını sevip odasından koşar adımlarla çıktı.
Bu sırada ise kraliçe çocuğunun gözlerini küçük bir bez parçasıyla bağlamıştı. Odasına sadece iki kişiyi almıştı. Bu iş bittiğinde onları öldürmek zorundaydı. Soora harici kimseye güvenmiyordu çünkü.
"Kraliçem, bebeğinize isim düşündünüz mü?" doğumunda yardımcı olmuş ve şimdi de bebeği temizleyen yaşlı kadının sorusu üzerine odadaki kasvetli hava az da olsa dağılmıştı.
"Beomgyu, adını beomgyu koyacağım." yaşlı kadın kraliçeye gülümsedi ve temizlemeyi bitirdiği çocuğu giydirmeye başladı. Beomgyu, kraliçenin ölen kardeşinin adıydı.
Kardeşi ile beraber kurdukları her anıda çocuklarına birbirlerinin isimlerini vermek vardı. 'Söz ver Jisoo, oğlun olursa benim adımı koyacaksın.' Kraliçenin kafasında yankılanan özlem dolduğu ses, oğlunu tekrar korumak zorunda olduğunu hatırlatmıştı.
"Uyusanız iyi olur, odaya kimseyi almayacağız. Güvenin bize." Jisoo yanından gelen şövalyenin sesi ile düşünceleri arasından sıyrılmıştı.
Onlara güveniyor değildi sonuçta burdaki herkes kralın adamlarıydı. Yine de kendisine yıllardır hizmet eden iki kişiyi almıştı odasına.
"Kraliçem aklınızdaki sorulara dur diyin. Uyumanız lazım. Yeni doğum yaptınız, sağlığınız bu bebek yani Prens Beomgyu için de önemli." Adam Beomgyu'nun adını bastırarak söyledi.
Kraliçe zar zor ikna olmuştu. Kolunun üzerine yatarak yüzünü bebeğine döndü. Gözlerini kapatan örtü yüzünden sadece tatlı dudaklarını görüyordu Beomgyu'nun. Kraliçe tekrar ağlamaya başladı. Bir süre sonra uyuya kalmıştı zaten.