yirminci bölüm
📍Hwang Klanı Sarayı
Kraliçe geri döndüğünde iksinin de ellerini çözmüş ve onlara yiyecek bir şeyler getirmişti. Soobin şaşkınlıktan tekrar bayılacak gibiydi. Beomgyu'nun dediği şeylerin saçmalığı, annesinin onları bayıltması.
Her şey Soobin'in üstüne geliyordu, dahası Beomgyu'nun bu kadar özgüvenli oluşu onu daha da korkutuyordu. Bu normal Beomgyu'nun yapacağı bir şey değildi. Evet o annesine düşkün bir çocuktu ama bunu yapacağını düşünmemişti.
Resmen Kralın arkasından oyun oynuyordu! Eğer yakalanırsa kafası giderdi. Beomgyu'ya bir şey olsun istemiyordu. Onun başına bir şey gelirse Soobin'in sığınacak bir limanı olmaz, o saray ona dar olurdu.
"Planıma onay verdiğini varsayıyorum." Beomgyu elindeki demir fincanı tepesine diktiğinde Soobin onu boğazlamak istedi. Ya o suyun içinde ilaç falan varsa? Hiç mi düşünmüyordu bunu?
Beomgyu uzanıp Soobin'in bacağını tuttu ve güven verecek şekilde sıktı. "Kuzey Resia'ya gidin. Size orda yer ayarlayacağım."
Soobin harbiden de Beomgyu'yu boğazlamak istiyordu ama prensi ne derse kabul etmek zorundaydı.
"Peki öyle yapacağız. İsyanı durdurup toprakları tekrar sana vereceğiz ama senden tek bir isteğim var. Kai'i yanına al ve eğit. O senin kardeşin ve ömrü boyunca seni merak ederek yaşadı."
"Peki, öyle olsun. Kai benle kalacak. Hazırlıklarınız yapın ve derhal gidin. Ne kadar erken giderseniz o kadar iyi benim için."
Soora ayaklandı, Soobin gibi o da bu plandan hoşnut değildi fakat eli kolu bağlıydı. Odadan çıkıp kraliçesi için güvenli bir ulaşım hazırlanmaya başladı.
"Babama seni öldürdüğümü söyleyeceğim." Beomgyu son zamanlarda ciddi bir şekilde uykusuz kalmıştı ve bu aldığı kararları etkiliyordu. Gerçi rüya görmüştü, bu uyuduğu anlamına gelirdi.
Dinlendirici bir uyku olmaktan ziyade daha yorucuydu. "Seni koruyacağım anne."
"Teşekkür ederim Beomgyu, oğlum olduğun için çok mutluyum." Beomgyu bu cümlenin sahtelikten ibaret olduğunu düşündü.
"Tabii tabii. Hadi gidin artık." Bir an önce onları göndermek istiyordu. Ayaklanıp esnedi.
"Prensim, sizin kararlarınıza saygı duyuyorum ama bir kez daha mı düşünseniz?" diye sordu Soobin.
"Hayır kararım kesin. Gidecekler. Ölmeyi hak etmiyorlar."
Soobin daha üzerinden çok geçmemiş olup kendisine dediği cümleyi hatırlatmak istedi. 'beni öldürmek istediğini.'
Soobin de duymuştu tabii ki. Duyduğunda çok sinirlenmişti. Kolunu prensinin omzuna atıp onu kendine çekti. Bir süre sarıldılar. Bu süreçte kendilerini izleyen kraliçenin farkındaydı ikisi de.
Kraliçe kalkıp gitti. Geriye sadece Kai kalmıştı. Onun için bir kılıf uydurmalıydılar. Onu saraya sokacaklarsa sorgulanacaklardı da. "Kai."
Beomgyu küçük kardeşine seslendi. Kabullenmek istemese bile o da suçu günahı olmayan bir çocuktu. "Soran olursa Woquen'den gelip bana sığınmış bir çocuksun. Annen ya da baban yok. Kendine uygun bir soy isim bul."