"bu kürk sana."

1.2K 123 200
                                    


°•°•°

Beomgyu sabah uyandığında Taehyun yanında değildi. Bu biraz boşluğa düşmesini sağlasa da odasındaki masanın üstündeki kahvaltı tepsisini görünce kalbi hızlanmıştı. Tepsiyi kimin getirttiğini biliyordu elbetteki.

Beomgyu kahvaltıyı hep Soobin ile yapardı. Yatağından kalkıp Soobin'i çağırmak için hareketlenecekti ki yere bastırdığı ayakları çivilenmiş gibi durdu yerinde. Alışamamıştı hâlâ.

Alışamayacaktı da.

Kolay kolay kabullenebileceği bir şey değildi bu. Sadece Soobin'in ölümü değil, herhangi bir insanın da ölümü kabullenebilecek bir şey değildi.

Kapıya yönlendirdiği adımlarını yavaşça masaya yönlendirdi geri. Olabildiğince yavaş davrandı masaya ilerlerken de, sandalyeye otururken de, çubuğu kavrayıp yemeği yemeye başlarken de. Taehyun'u yanında istiyordu Beomgyu. Yalnız yemek istemiyordu.

Beomgyu yanağındaki ıslaklığı hissedince elinin tersi ile hemen sildi. Ağlamak istemiyordu artık. Soobin'in hoşuna gitmezdi ağlaması.

Beomgyu az önceki yavaşlığına tezzat olarak hızlandı ve yemeğini bitirdi hemen. Tepsiyi masada bırakıp ayağa kalktı ve giyisi dolabına ilerleyip en parlak, en parıltılı hanbokunu giydi.

Aynanın karşısına oturdu ve ilk iş olarak eline tarağını aldı. Yüzüne asla bakmadı. Bakmakta istemiyordu. Soobin için mutlu olmaya çalışıyordu ve yüzündeki çöküklüğü, gözlerindeki hüzünü görmek istemiyordu.

Saçlarını taradı ve öylece bıraktı. Bağlamak istemiyordu bugün. Aynanın karşısından kalkacak iken aynadaki yansımasıyla göz göze geldi. Beli kamburlaştı. Omuzları düştü Beomgyu'nun. Mutlu olmak istemesinin aksine yavaş yavaş çöküyordu. Ne güzel, Taehyun hemen toparlanmış -belki de mecbur kalmış- sarayını yönetmeye geri dönmüştü. Neden Beomgyu bunun için daha fazla bir uğraş vermek zorundaymış gibi hissediyordu? Yüzündeki maske düşmüş, üstündeki hanbokun parlak taşları sönmüştü sanki. Ayna ona görmek istemediği şeyleri gösteriyordu sanki. Sanki...

Yaptığının saçmalık olduğu çarptı yüzüne. Hüzününü mutluluk ile kapatamazdı. Hele bu mutluluk yapmacık ve zoraki ise.

Ayağa kalkıp dolabına ilerledi tekrar. Bembeyaz hanboku çekip çıkardı ve bu sefer onu giydi. Siyah giymesi gerekiyordu ama giymek istememişti. Kimsenin yasta olduğunu anlamasını istememişti. Odadan çıkacak iken gözü tekrar aynaya çarptı. Bu sefer dikkatini çeken şey aynanın önündeki siyah-beyaz çizgileri olan kurdale şeklinde olan tokaydı. Yasta olan, yakını ölen kişilerin taktığı tokaydı bu. Tekrar aynaya yaklaşıp tokayı avuçları içine hapsetti.

Bunu da mı Taehyun koymuştu?

Eğilip narin olmaya dikkat ederek saçlarının kenarından bir tutamı tutturdu tokayla. Doğrulup bu sefer çıktı odadan.

Dün bu saatlerde duyduğu çığlık çınladı kulağında. Yardım için dilenen çığlık. Gözlerini hızla kırpıştırıp şifahaneye ilerledi. Her tarafı sarmış olan askerler sinirini bozuyordu.

Omega şifahane kapısının önüne gelene kadar askerlerin her birinde gözlerini gezdirdi. Askerler ise omega önlerinden geçip gidince hemen kafalarını kaldırıp arkasından bakıyordu. Herkes Beomgyu'nun bu kadar çabuk yastan çıkmasını beklemiyordu. Şifahane kapısını açmaya çalışmış ama açılmayınca tekrar denemişti Beomgyu. Hatta yetmemiş tekrar tekrar denemişti.

Arkasına dönüp askere baktı ve ilk kez konuştu Beomgyu. İlk kez konuştuğu için sesi çatlamıştı ama bunu önemsemeden devam etmişti. "Neden kilitli burası?" Dedi eli ile arkasında kalan şifahane kapısını gösterirken. "Efendim, yeni bir hekim gelene kadar şifahanenin kapalı tutulması emredildi."

Lo♡er / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin