°•°•°Şifahaneye yine sessizlik çökmüştü. Beomgyu kafasını Taehyun'un boynuna yaslamış, elleri birleşmiş bir şekilde öylece yerde oturuyorlardı.
Taehyun'un yerde oturmaktan dolayı beli ağrıyordu ama umursamadan hâlâ olduğu pozisyonu bozmuyordu. Sürekli konuşmak için ağzını açıyor ama göğüsünün üstündeki ağırlıktan düzenli nefesleri hissettikçe geri kapatıyordu.
Beomgyu uyumamıştı, sadece sakinleşmiş ve düşünüyordu. Soobinsiz nasıl olacağını düşünüyordu. Hâlâ kavrayamıyordu, bu sabah çağırmıştı onu. Daha dün beraber yemek yemişlerdi. Nasıl olurdu? Bir anda nasıl olurdu? Kafayı sıyıracaktı Beomgyu.
Sarayda hayat istenilen şekilde ilerlemezdi. Birisi öldü mü arkasından yas tutulur ve normal karşılanırdı. Kralın ve ailesinin düşmanı oldukça çok olurdu ve göz korkutmak için bu yolda herkes harcanırdı. Bunu zaten biliyordu Beomgyu. Ama neden Soobin bunu çözemiyordu. Onca çalışan dururken, kendisi dururken neden Soobin?
Sessizliğe bir hıçkırık yayıldı.
Soobin'in gülüşü, Soobin'in kahkahası, çekingen tavırları, hafif peltek dili, korumacı tavrı... Hepsi Beomgyu'nun gözünün önüne geliyordu. Bunları düşündükçe ağlamasına engel olamıyordu omega. Soobin'in feromonları odayı terk etmeye başlamıştı. Aynı Soobin'in her şeyi terk edip çekip gitmesi gibi. Yine de mutluydu giderken. Yüzüne sıçrayan kendi kanlarına rağmen yüzünde gülümseme vardı.
Taehyun, Beomgyu'nun hıçkırığını duyunca elini omeganın belinden uzun kestane saçlarına çıkardı. Beomgyu anında mayışmış ve kollarını Taehyun'a sarmıştı.
İkisi de birbirlerinden güç alıyordu. Bir zamanlar etraflarını sadece nefret sarmışken şimdi ikisi de birbirlerini avutuyordu.
Taehyun kendisini Beomgyu'dan uzaklaştırmıştı. Beomgyu anında gözlerini korku ile açmış ve alfanın uzaklaşmaması için hanbokuna sıkı sıkı tutunmuş, kumaş parçasını yumruğunun arasına almıştı. Alfa, omeganın yanlış anladığını fark edince hanbokunu tutan elinin üstüne elini koymuş ve "bir yere gitmiyorum." Demişti. Taehyun'un öyle yüreği burkulmuştu ki Beomgyu'nun bu tavrına.
Alfa uzaklaştığı bedeni bir çırpıda kucağına almış ve ayağa kalkmıştı. Eğer biraz daha burada kalırlarsa Beomgyu'nun daha kötü olacağını biliyordu. Beomgyu da zaten karşı çıkmamış ve elini güvendiği omuzlara atmıştı. Şifahaneden çıkar çıkmaz göze batan ilk şey askerlerin sayısının artmış olmasıydı.
Bu Beomgyu'yu sinirlendirmişti. 'İlla birisinin mi ölmesi gerekiyordu?' diye düşünmeden edemiyordu.
Taehyun, Beomgyu'nun odasının önüne geldiğinde askerler kapıyı açarak girmelerine yardımcı olmuştu. Alfa omegasını yatağına bırakmış ve ahşap giyisi dolabına adımlamıştı. Eline ilk gelen temiz hanboku alıp omegasına ilerlemişti.
İlk defa bu duyguyu tadıyordu Taehyun. İçinde korumacı bir yapı oluşmuş bu duruma kendisi de şaşırmıştı. Omegasına hizmet etmek için tutuşuyor ve her daim yanında kalmak istiyordu.
Elindeki hanboku yatağa bırakıp arkasını dönmüştü omeganın giyinmesi için. Bir müddet beklemişti ama ne ses geliyordu ne de giyindiğine dair bir onaylama.
"Giyindin mi?" Diye sordu bu sefer Taehyun. Yine bir ses gelmeyince arkasına dönmüş ve kendisine bakan parlak gözler ile karşılaşmıştı. Hanbok bıraktığı gibi duruyor, Beomgyu hâlâ kanlı elbiseleri ile oturuyordu.
Taehyun parlak gözler ile yutkundu ve yavaşça omegaya ilerledi. Onu da anlayabiliyordu ama Taehyun'un çabaladığını görmesi lazımdı. Yatağa oturdu alfa. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Nasıl davranması gerektiğini, ne söylemesi gerektiğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lo♡er / taegyu
Fanfiction-devam etmeyecek- "Oğlunu saraya bağışla." -Omegaverse- °•°•° Bazen bir lanet, bazen bir düşmanlık, bazen bir dikkatsizlik, bazen bir basit hata, bazen aşk, bazen ise 'gurur'. 'Sanılanın aksine' diye başlayacağımız cümleler ile hiçbiri düzelmiyordu...