Pazar deyip bugün attığım için üzgünüm..
°•°•°
Yavaş yavaş zihni yerine gelmeye başlamıştı Beomgyu'nun. Gözleri hafif aralıktı, ne olduğunu kavramaya çalışıyordu. Sanki evren, durumu anlatmak istermiş gibi bir ses duymuştu Beomgyu. "Buradalar. Kralın askerleri, izimizi bulmuşlar."
Bunu bekliyormuş gibi yaşananlar gözlerinin önüne geldi omeganın. Yeonjun'un kendisini kaçırması, adamotunun etkisi geçtiğinde ve uyandığında tekrar bayıltması. Bedenini hareket ettirmeye çalıştı Beomgyu.
Sonra aklına, şifahanede Soobin'in kendisine bitkiler ile ilgili verdiği bilgileri dinlerken tam adamotu bitkisine dokunacakken Soobin'in söylediği geldi;
"Adamotu bitkisinin dikeni zehirlidir. Elin eğer dikene değerse felç kalabilir, hatta kurdunu bile kaybedebilirsin."
"O zaman bu bitkinin şifahanede ne işi var?"
"Bu bitkiyi acil müdahalerde hastalara kullanırız. Yaranın uyuşması için veya bayıltıp etkisiz hale getirmek için. Koklatmamız yeterli oluyor, her hekim bunu bilmez. Yeonjun ile beraber deneyip test etmiştik."
'Yeonjun ile beraber' dedi içinden Beomgyu. Artan korku dolu feromoarı Yeonjun anında hissetmiş ve Beomgyu'ya bakmıştı. Beomgyu kendisini görmüştü, eğer buradan kurtulursa krala söylerdi.
"Uyanmış." Dedi Yeonjun cebinden mendile sardığı adamotu bitkisini çıkartırken. Huening Kai, Yeonjun'un kolunu tutmuş ve "kes şunu, onu zehirleyeceksin artık." Demişti.
Yeonjun ise karşısındakinin prensi olduğunu unutup sesini yükseltmişti. "Eğer bunu yapmazsam beni ele verecek. Kralın askerleri kapımıza dayanmış, duymuyor musun!?"
Huening Kai, Yeonjun'un kolunu bırakıp odadaki küçük pencereye koşturdu. Elini pencerenin tül perdesine atıp köşesini çekiştirmişti. "Dışarıda kimse görükmüyor." Demişti Huening Kai. Yeonjun inanmamış gibi kendi gözleriyle görüp emin olmak için elindeki bitkiyi mendiline sarıp tekrar cebine koymuş ve cama yaklaşmıştı.
Huening Kai'nin az açtığı tül perdeyi tamamen açmış ve gözlerini hızla etrafta gezdirmişti. Prensinde dediği gibi dışarıda kimse yoktu. Yeonjun sinirle hâlâ kapı önünde duran askere döndü. "Hani dışarıdaydılar?"
Huening Kai elini Yeonjun'un sırtına koymuş ve "sadece devriye geziyor olmalılar, Sakin olmalısın General. Omegayı korkutuyorsun." Demişti. Yeonjun, Beomgyu uyandığından beri çok stresliydi çünkü düşündüğü tek şey Beomgyu'nun içerideki haini görmesiydi. Beomgyu'nun uyanmasıyla aklına düşmüştü, ruh eşi Yeonjun'un üstündeki gerginliği hissetmiyor olduğu için şanslıydı. Beomgyu o sırada içindeki korkuyu alfaya yansıtmaya çalışıyordu. Yansıtmalı, alfa ise onun korktuğunu anlayarak elini çabuk tutmalıydı. Derken Beomgyu'nun aklına bir soru takıldı. Acaba alfa kensini arıyor muydu? Belki de aramıyordu. Kral neden sıradan bir köylü için rahatını bozacaktı ki? Kendisi gitti mi başkaları gelirdi yerine. Hatta kendisi kadar çirkef olmazdı belki de.
sakince arkasına dönüp perdeyi tamamen kapattı Yeonjun. Bunu yaparken de kendine morel vermeye çalışıyordu. Zaten omega krallıklarına götürülecekti. Anlatması imkansızdı. Ruh eşini hatırlayınca elini cebindeki norigae'ye attı. Norigae kadınlar için olsa da, eşi kendisine şanslı tılsım olarak hediye etmişti. Cebindeki yokluk ile yüreğine bir korku düştü alfanın.
Norigae yoktu.
°•°•°
Taehyun aklına dank eden şeyle hızla yerinden doğruldu. "Kimse aramaya yakın yerden başlamaz." Diye fısıldadı. Ayağa kalkıp koşarak odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lo♡er / taegyu
Fiksi Penggemar-devam etmeyecek- "Oğlunu saraya bağışla." -Omegaverse- °•°•° Bazen bir lanet, bazen bir düşmanlık, bazen bir dikkatsizlik, bazen bir basit hata, bazen aşk, bazen ise 'gurur'. 'Sanılanın aksine' diye başlayacağımız cümleler ile hiçbiri düzelmiyordu...