"kurdunun acı çığlıklarını duyabiliyorum."

1K 186 220
                                    

Geçen bölüm koymayı unutmuşum..

Ne kadar çok yorum atarsanız yeni bölümü o kadar hızlı atarım♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ne kadar çok yorum atarsanız yeni bölümü o kadar hızlı atarım♡

°•°•°

Beomgyu'yu daldığı yerden çıkaran Yeonjun'un önüne yemek tepsisi koymasıydı. Tepside sadece bir tabak ve bir de bardak bulunuyordu. Su ve tteokbokki.

"Saraydaki yemeklere benzemez ama idare etmeliyiz." Demişti Yeonjun. Kötü davranmıyordu alfa. Aksine kendisini suçlu hissediyor, olabildiğince nazik davranıyordu. Kötü davranmak istese bile davranamazdı, Yeonjun öyle bir insan değildi.

Beomgyu zaten köyde doğup büyümüştü, bazen önüne yemek bile konulmamıştı. Yemek ayırmazdı.

Yeonjun'un gitmesini bekledi Beomgyu. Yeonjun ise inadına omeganın yemesini bekliyordu. Onların bu halini Huening Kai fark etmiş ve "General." Diye seslenerek yanına çağırmıştı Yeonjun'u. Yeonjun yanından uzaklaşınca elini tepsideki çubuklara uzattı ve kavradı Beomgyu.

İlk lokmasını yavaşça çiğnerken gözlerini etrafta gezdiriyordu. Odayı tamamen ezberlemişti ama incelemeden kendini alamıyordu. Keşke nerede olduğunu bilseydi. Huening Kai'nin yanına yaklaştığını görünce yutkundu Beomgyu.

Eğer feromonları olsaydı, herkes onun gergin olduğunu anlardı. Kurdunu kaybetmeye başlıyordu Beomgyu. İlk belirtisiydi feromonlarını kaybetmesi.

"Ne düşünüyorsun?" Dedi Huening Kai. Beomgyu'nun feromonlarını kaybettiğini fark eden ilk kişi O'ydu. Bu sabah kalktığında, Beomgyu'ya yemek getirmek için odaya girdiğinde lale feromonlarından iz yoktu. Havada silik bir koku vardı ama o da odayı havalandırınca yok olup gitmişti. Beomgyu da bunu fark etmiş olmalıydı ki odanın en köşesine sinmiş, başını öne eğmiş öylece duruyordu.

"Cevap vermeyecek misin?" Dedi omega. Daha düne kadar kaybedecek bir şeyi yokmuş gibi dikleniyordu herkese. Şimdi ise suskundu. Kafasını yerden kaldırmıyordu. Hanbokunun yırtılmış omuzuna gözü kaydı Huening Kai'nin. İzi silikti. Oysaki kömürle çizilmiş gibi simsiyah olması gerekiyordu. Ve de o kolunu oynatmadığını fark etmişti. Acıyor olmalıydı.

Huening Kai, Beomgyu'nun izine dokundu. Dokunmasıyla Beomgyu'nun kısık sesle inlemesi ve geriye çekilmesi bir olmuştu. Omega parmak ucunun bile değmediğine yemin edebilirdi. Demek ki gerçekten acıyordu.

"Üzgünüm. Sadece..." sustu. Devamını nasıl getirebilirdi ki? "Sadece, izin böyle olması garip." Dedi. Beomgyu gene cevap vermemişti.

Huening Kai, yemeğine devam etmesi için ayağa kalktı. "Karnını güzelce doyur." Dedi ve omegadan uzaklaştı. Pişmandı. Deli gibi pişmandı.

Beomgyu yemeğini yemeğe devam etmedi. Doymuştu. Oysaki bir lokma tek almıştı. İştahı yoktu artık. Gün geçtikce zayıflıyor, güçten düşüyordu. Bunu belini artık sıkmayan hanboktan anlamıştı.

Lo♡er / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin