°•°•°Soobin, eşi yüzünden feromonlarını kaybetmiş olan omegaya bakıyordu, gözleri dolu dolu. Eşi yüzünden.
Kendisi yapmamış olsada bir suçlu arıyordu. Kendini suçluyordu. Yeonjun'u ilk gördüğünde köşeye sinen ve sesini çıkarmayan kurdundan anlamalıydı. Ne olursa olsun 'keşke benim eşim olmasaydı' diyemezdi. Kalbine söz dinletemezdi. Yeonjun, onun eşiydi. Ne yaparsa yapsın, onun eşiydi.
Farklı bedenlerde aynı ruhu paylaştığı kişiden pişmanlık duyamazdı.
Soobin belki sorun kendisindedir diye tekrar içine çekti tüm havayı. Yoktu, lale feromonlarına dair tek bir iz yoktu. Kapı açıldı ve içeriye defne ağacı kokan feromonlar doldu. Soobin gözlerini sıkı sıkı kapattı, elini tuttuğu omeganın elini sıktı. Omegadan huzursuz kıpırtılar duyunca hemen geri gevşetmişti elini. Konuşmuyordu Yeonjun. Hatasını biliyordu, eşinin farkında olduğunu biliyordu.
Arkasında varlığını sürdüren eşi sessizlikten gerilmiş olmalı ki konuşmaya başlamıştı. "Yüzüme bakmayacak mısın?"
Cevap vermedi Soobin. Cevap vermeyi kendine yediremedi. Çocuk gibi küsmemişti ama sanki küsmesi gerekiyormuş gibi hissediyordu. "Peki." Yeonjun uzatmamış ve direk bayrakları indirmişti. Soobin omeganın eline daha sıkı tutundu.
Sanki tek dayanak kaynağıymış gibi. Omegadan güç alırmış gibi.
"Hiç ailenden ayrı kaldığın oldu mu?" İkilinin arasına bomba gibi düşmüştü bu soru. Soobin ailesinden hiç bahsetmediği için Yeonjun, Soobin'in bir ailesi olmadığını bile bilmiyordu.
Soobin anne şefkatini hiç tatmamıştı. Ve ya babasının yanında içi hiç güvenle dolmamıştı.
Hep oradan oraya savrulmuş sıcak bir yatağın hasretini çekmişti. Yeri sabit kalmamış, elden ele satıldığını hatırlıyordu. Küçüklüğüne dair tek hatırladığı kumaştan yapılmış kardeşinin ayıcığıydı. Zaten o ayıcığıda elinden aldırmıştı. Küçükken bu saraya geldiğinde kendisinden sorumlu olan hizmetli elinden çekip almıştı en değerli varlığını. Sonra Taehyun ile tanışmıştı. Asla odasından dışarı çıkılmasına izin verilmeyen veliaht. Kırlarda, bahçelerde koşmayı hayal eden kendisinden küçük bir çocukla arkadaşlık kurmuştu. Taehyun sevgiye olan açlığını Soobin ile doldurmuştu. Soobin ise ailesinin yokluğuyla açılmış yarayı Taehyun'un kapatmasına izin vermişti.
"Demek ki olmamış. Benim bir annem var, bir babam. Ve de yedi yaşında buraya gelirken ağlamasına dayanamadığım kız kardeşim." Sustu. Soobin'in uzun zaman önce kabuk bağlayan yarasını tekrar kanattığını bilmeden söylediği sözler Soobin için çok ağırdı. Nefes alamıyormuş gibi birbirlerine bastırdığı dudaklarını ayırdı Soobin. Ciğerine derin bir nefes çekti. Sessiz şifahanede tek ses Soobin'in nefes alma çabası sırasında çıkardığı seslerdi. Yeonjun o sesleri duymamayı tercih etti. Alfasının canını yaktığını anlamamayı tercih etti.
"Topraklarıma ihanet edemem, aileme de." Dedi Yeonjun. Alfasının acısı yüreğinin ortasına kor gibi düşmüştü. "Seni seviyorum Soobin." Diye de ekledi. Yeonjun, alfasının acısının ikiye katlandığını hissedince odayı terk etmek istedi. İlk defa sevdiğini söylemişti. Soobin uzun zamandır bunu duymak için çırpınmıştı ama duyunca hissettikleriyle ezileceğini hesaba katmamıştı.
Yeonjun hızla şifahaneden çıktı çünkü alfası ağlamaya başlamıştı. Soobin gözlerini asla ayırmamıştı duvardan. Titriyordu, soğuk değildi oysaki. Sadece suçluluk duygusunun altında eziliyordu. Yeonjun, Soobin'e bir aile olmuştu ama Soobin, Yeonjun'a bir aile olamamıştı.
"Ağlama." Dedi titrek bir ses. Soobin duvardan çekti gözlerini. Uzanan omegaya baktı. Beomgyu hepsini duymuştu. Tüm konuşulanları. Bu Soobin'in hıçkırarak ağlamasına sebep oldu. "Ağlama Soobin." Beomgyu 'hyung' diye seslenmek istiyordu tekrar. Ama o kadar cesareti yoktu bu sefer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lo♡er / taegyu
Fanfiction-devam etmeyecek- "Oğlunu saraya bağışla." -Omegaverse- °•°•° Bazen bir lanet, bazen bir düşmanlık, bazen bir dikkatsizlik, bazen bir basit hata, bazen aşk, bazen ise 'gurur'. 'Sanılanın aksine' diye başlayacağımız cümleler ile hiçbiri düzelmiyordu...