~23~ İddialara bayılırım

532 38 14
                                    


-----

"Yoongi, bana hala anlatmadığın birşey var. Seo-wae senin sevgilin mi?"

-----

Acaba bu soruyu sorarak çok mu özel hayatına girmiştim?? Sormamam mı gerekirdi??

Yoongi bakışlarını kaçırmıştı ve hepsi susmuştu.

"Yaa, şey ben...ben bu kadar ileri gitmek istememiştim...üzgünüm Yoongi."

"Hayır hayır, sorun değil. Bunu bilmeye hakkın var. Evet, öyleydi...yani bir zamanlar. SeokJin ve diğerleri de dahil olmak üzere aramızda büyük bir problem çıktı. Ve o da, aramızdan ayrıldı. Ben ondan ayrıldım ama o hala...o hala beni seviyor."

"Ben, gerçekten çok üzgünüm. Sanırım çok ileri gittim, özür dilerim." dedim ve başımı öne eğerek oradan uzaklaştım.

......

Sanırım gerçekten çok fazla ileri gitmiştim. Ah salak Sun-yeon, neden soruyorsun ki?? Sana mı kaldı kimin kiminle sevgili olduğunu öğrenmek??

Odada bu düşüncelerle deli gibi dolaşırken birinin konuşması üzerine irkildim.

"Sen kendi kendine mi konuşuyorsun?" Hoseok'tu bu. Kapının kovuğuna yaslanmış bir şekilde bana bakıp gülüyordu. Hoseok'a döndüm ve, "İç sesimdi Hope." dedim minik bir tebessüm ederek.

Yaslandığı kapının kovuğundan bedenini ayırdı ve yanıma gelip beni kolumdan çekerek yatağa oturttu.

"Sun, eğer aklını kurcalayan bir şey olursa benimle konuşabilirsin. Sana bildiğim şeyleri anlatıp, umut aşılamaktan hiç mi hiç çekinmem." dedi gülümseyerek. Senin gülüşün bu dünyadaki herşeye bedel be umudum.

Bende buna karşılık gülümseyerek cevap verdim, "Sana minnettarım Hoseok. Gerçekten çok teşekkür ederim." diyerek sarıldım. O da bunu karşılıksız bırakmayıp belime kollarını doladı.

"Yani sen demek 18 yaşındasın." dedi konuyu anında değiştirip. Neden bir anda böyle yapmıştı acaba? Ondan ayrıldım ve ona 'konuyu neden değiştiriyorsun' bakışı attım, o da kaşıyla kapıyı işaret etti ve göz ucuyla kapıya baktım. Jin kapının önünde duruyordu.

Boğazımı temizleyerek, "Jin, neden orada duruyorsun? Yanımıza gelsene." dedim, o ise istifini bozmadan, "Bir, artık senden büyük olan bu 7 kişiye isimleriyle hitap etme. İki, oppa diyeceksin. Abi yani, tamam mı?" Ne ara beni kendilerinden yaptılar acaba?

"Aaa, o da ne demek öyle? Sen zaten hep bizdendin." dedi Jimin kapıdan içeri kafasını sokarak. Ay pardon, Jimin oppa demem gerekiyordu.

"Ee, iyi madem. İçeri gelsenize."

"Yoo, olmaz."

"Neden ki Jimin?" dedim ve Jin o sırada bana 'jimin değil oppa' bakışı atıyordu. Minik bir tebessüm ederek, "Aaa şey...yani Jimin oppa demek istemiştim Jimin. Yani Jimin değil, Jimin oppa." Rezil bir durumdaydım ve bunun kanıtı da Jin'in sırıtışıydı.

"Malum, burası senin odan. Belki sen...ya da siz, birşeyler yaparsınız felan."

"Saçma sapan konuşma Jimin! Hiçbir şey yaptığımız yok. Ayrıca istesem de yapamam zaten. Onun sahibi var." dedi son cümlesinde bana bakarken. Göz kırptı ve o mükemmel 32 dişlik gülüşünü takındı.

"Ee, iyi madem. O zaman...girmemizde herhangi bir sakınca yoktur, değil mi?"

"Hayır oppa, yok. Hepiniz girebilirsiniz."

Vampire Mansion¹ : 3 Ay {BTS}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin