....."Bak Sun. Öncelikle şunu bil ki, sana her şeyi anlatamam."
"Sorun değil zaten! Sen bana sadece Hoseok'un nerede olduğunu, nasıl olduğunu ve kiminle olduğunu söylesen yeter. Detaya girmek zorunda değilsin Jungkook. Yalan söyleyeceksen de, inandırıcı bir yalan söyle!"
"Yalan söylemeyeceğim. Neden sana yalan söyleyeyim ki?"
"O zaman hemen anlat!" dedim ama sesim sandığımdan da yüksek çıkmıştı. Diğerleri de duymuş olabilirdi.
Jungkook hızla gözlerini her yerde dolaştırdı ve sinirli bir yüz ifadeyle bana döndü.
"Ne bağırıyorsun be! Diğerlerinin de mi duymasını istiyorsun?!"
"Afedersin, a-ama sinirlendim!"
"O siniri alırım senin. Sessiz ol ve ben ankatırken soru da sorma, tamam mı?"
Sadece kafa salladım ve onu dinlemeye başladım.
"Yoongi hyung ile birlikte Dan-bi'nin kulesindeyken Hoseok'un fenalaştığını söyledik ya. Kana ihtiyacı vardı. Bu yüzden büyükbaba Alfred onu kız arkadaşının yanına gönderdi. Kız ardalı henüz buraya gelecek durumda olmadığı için, büyükbaba Hoseok'un onun yanına gitmesini istedi. Oldu mu!?"
Sadece sessizce dinlemiştim. Durum sandığım kadar kötü veya ciddi değilmiş ama ben öyle sanarak Jungkook'a bağırmıştım. İçin hiç rahat etmemişti. Jungkook kısa bir süre bana baktı ve ardından hareketlenip kapıya yöneldi. Kilidi açacağı sırada kolunu tuttum ve, "Ben, ben özür dilerim Jungkook. Ben ona bir şey oldu sandım. Üzgünüm. Bağırmak istemedim."
"Tamam, dert etme. Ne hissettiğini zaten biliyorum Sun."
"Evet, ama neden ilk başta sanki söylememen gerekiyormuş gibi davrandın?"
"Diğerleri kapıdaydı. Onlar da Hoseok hyung'un nerede olduğunu ve ne durumda olduğunu biliyor, ama Yoongi hyung hariç hiçbiri kiminle olduğunu bilmiyor. Bu yüzden onların duymasını istemedim. Saklamak zorunda değilim aslında. Zaten onlar da Mie-shun'u tanıyor."
"Mie-shun onun kız arkadaşı mı?"
"Hayır, sevgilisi demek daha doğru olur. Vampir sevgilisi..." dedi gülümseyerek ama sanırım canı kan istiyordu. Çünkü dilleri sivriydi. Ne zamandır sivriydi?
"Az önce oldu. Kana ihtiyacım var da."
"İhtiyaç mı yoksa, istek mi?" diye sordum tek kaşını kaldırarak.
Kulağıma eğilerek, "İstek. Hem de çok yoğun bir istek." dedi sesi biraz korkutucuydu. İçime saniyelik bir titreme geldi. Acaba beni mi ısırır?
"Çok istiyorsan sorun değil. Hem Jae'in kanını seviyor olsam da, seninki daha güzel." dedi hala sesi korkunç çıkıyordu. Gözleri de kırmızılaşmaya başlamıştı. Beni ısırmaya çok yakındı bu yüzden ondan biraz uzaklaşmaya karar verdim. Bir anda neden böyle oldu ki? Kan kokusu mu aldı?
"Evet. Senden geliyor." dedi bir anda. Nasıl benden olabilirdi? Bir yerini kesmemiştim ki ben. Gözlerim ne olduğunu anlamadan elime kaydı. Güneş yanığım hala geçmemişti. Ayrıca elim sarılı değildi. Krem sürmeyi de unutmuştum. Bu yüzden de kanamıştı. Elimi hemen yumruk yaptım ama işe yaramadı. Çünkü Jungkook çoktan dönüşmüştü ve beni sıkıca sarmıştı.
"Lütfen... Lütfen bağırma." dedi ama nedense o öyle deyince daha da çok korkmuştum.
"J-Jungkook, bunu yapmak zorunda değilsin." dedim korku dolu sesimle. Ama onun şu anda beni dinleyeceğini düşünmem bile saçmalıktı. Kaçardım ama kapı kilitliydi. Dışardan da müdahale edemezlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire Mansion¹ : 3 Ay {BTS}
VampireBir kız babasına, şehrin sınırında bulunan lüks bir malikaneye gitmek istediğini söyler. Amacı yaz tatilini insanlardan uzak ve sessiz bir yerde geçirmektir. Malikanede tek kalacağını düşünerekten bu bir hayli büyük malikaneye gider. Ve orada belki...