~Yoongi~Konuşmamız bitmişti ve elimize büyücüleri yarın ki savaşta durdurmak için harika kozlar geçmişti, ta ki...
Hoseok birden fenalaşana kadar.
Etraf o kadar soluk ve enerjisizdi ki, Hoseok daha fazla dayanamayıp nefes alamamaya başlamıştı. Neler olduğuna anlam veremedim ilk başta. Fakat daha sonra Hoseok'un yüzünde ve boynunda onun enerjisinin tükendiğine işaret eden siyah damarlar çıkınca her şey netleşti.
"Jungkook çabuk! Buradan çıkmamız gerekiyor!" dedim.
Hoseok ben ve Jungkook'tan biraz uzaktaydı, Jae-hwa'nın yanında. Hoseok ve Jae-hwa'nın yanına ilerlerken bir anda durmamıza sebep olan bir şey hissettim. Sanki bir güç vardı ve bizi o tarafa gitmekten alıkoyuyordu.
"Hyung, n'oluyor?!" diye sordu Jungkook büyük bir endişe ile.
Benim ise o an ağzımdan çıkan tek kelime, 'Dan-bi' olmuştu. Tabii o da duyulduysa...
Çünkü şuan da içinde bulunduğumuz kalkan gibi şey, bizim birbirimizle iletişim kurmamıza engel oluyordu. Kursak bile sesimiz duyulmuyordu. İçten konuşsak da aynı şey oluyordu. Yani uzun lafın kısası şuan da Jungkook ile birbirimizle iletişime geçemiyorduk. Ayrıca Hosoek orada berbat bir durumdaydı. Normalde bu karanlık bütün vampirleri zayıflatıyordu ama ben ve Jungkook normal değildik. Ben meta'ydım, Jungkook ise melez. Bu yüzden biz etkilenmemiştik.
Aslında biz buraya girdiğimizde bu denli karanlık yoktu. Demek ki Dan-bi biz vampirlerin burada olduğunu anlamıştı ve bu karanlığı o çıkartmıştı. Çok geçmeden Jae-hwa da aynı Hoseok gibi fenalaşmıştı. İşin kötü tarafı bu olayda Dan-bi Jae-hwa'nın da vampir olduğunu öğrenmiş olmuştu. İşte bu çok kötüye işaretti.
Jungkook'un sesini duymasam da Dan-bi'nin Jae-hwa'ya doğru attığı her adımda Jungkook'un kafayı yediğine yemin edebilirdim. O Jae-hwa'nın saçının tek teline bile zarar gelirse dünyayı yıkardı...cidden.
Dan-bi sinir bozucu bir yamuk gülümsemeyle Jungkook'un sistem ayarlarıyla oynuyordu. Şuan da Jungkook kafayı yemek üzereydi, hatta yemişti. Bunu etrafa saçılan mor ışıktan anlamak zor değildi. Neyse ki Jungkook'un bu hareketi bizi o kalkanda daha fazla tutmamıştı.
Dan-bi karanlıktan ve enerjisizlikten dolayı bilincini kaybeden Jae-hwa'nın saçına dokunduğu an Jungkook hiçbir haltı umursamadan dik dik Dan-bi'ye baktı ve Dan-bi ardından havalanıp nefessiz kaldı. Demiştim...
Jungkook Jae-hwa'nın saçının tek teline bile zarar gelirse dünyayı yıkar, diye...
Jungkook Dan-bi'nin ölümüne vermişti kendisini ve ben ise onu tabii ki de engellemeyecektim. O paçoz zaten fazlasıyla yaşamıştı ve şimdi de sınırları zorlamış, belasını bulmuştu.
Hemen Jae-hwa ve Hoseok'un yanına gittim. Metalığın bana vermiş olduğu sonsuz lütuftan faydalanıp, onları nefes alabilecekleri bir kalkanın içine almıştım. Her ikisinin de yüzündeki ve boynundaki o siyah damarlar kayboluyordu yavaşça. Hoseok yavaşça gözlerini açıp oturur bir pozisyona geldi ve Jae-hwa'nın bilincini kontrol ediyordu.
O sırada benim de gözüm Jae-hwa'ya zarar gelimce Dan-bi'yi öldürmeye teşebbüs eden Jungkook'a kaydı. Gördüğüm manzara beni epey bir şaşırtmış, aynı zamanda da mutlu etmişti. Dan-bi nefessiz kaldığı için ölü bir şekilde yerde yatıyordu. Ayrıca kanlar içindeydi. En azından Jungkook hem Dan-bi'yi öldürmüş, hem de beslenmiş oldu. -kadının kamu her ne kadar pis ve mide bulandırıcı olsa da-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire Mansion¹ : 3 Ay {BTS}
VampireBir kız babasına, şehrin sınırında bulunan lüks bir malikaneye gitmek istediğini söyler. Amacı yaz tatilini insanlardan uzak ve sessiz bir yerde geçirmektir. Malikanede tek kalacağını düşünerekten bu bir hayli büyük malikaneye gider. Ve orada belki...