Ah.. dudaklarıma değen yumuşak ve sıcak hissiyat ile gözlerimi yavaşça kapattım. Thoma nazik dudaklarıyla dudaklarıma küçük küçük buseler konduruyor, her bir kısa öpücüğünün ardından duyamayacağım bir şekilde bir şeyler mırıldanıyordu.
Gözlerimi araladım, ellerini yanaklarımın altına koyarak yüzümü kendisine biraz daha yaklaştırmıştı ve ufak bir süreliğine önce gözlerime, sonra da dudaklarıma baktı. Ufak bir süreliğine bakmış olsa da sanki saatlerce bana bakmış gibi hissediyordum.
Dudaklarımda tekrardan hissettiğim baskı ile birlikte gözlerimi kıstım. Az önceki tatlı hafif öpücüklerine karşı şimdi dudaklarını sertçe bastırarak, bırakmak istemiyormuşçasına baskı uyguluyordu. Odada öpücük sesleri dışında arada bir ağzımızdan çıkan kısık iniltiler yankılanıyordu.
Bir elimle Thoma'nın arka saçlarından tutup çekiştirdim. Baskı uyguladığı dudaklarından kaçan inilti ile beraber kendini biraz geri çekince istemsizce sırıttım. Bir süre yüzüme, gözlerime bakıp durdu ve hemen ardından sanki korkunç bir şey duymuş veya yapmışçasına gözlerini sonuna kadar açtı. Hemen ardından ellerini yüzümden çekerek bir süre gözlerini kırpıştırdı. Yanlış bir şey mi yapmıştım?
"Lordum.. ben özür dilerim. Ne yaptığımın farkında bile değildim."
Duyduğum sözlerle yüzüm düşerken Thoma ayağa kalkıp, hızla odadan çıktı.
Ha?
En son yapığım şey saçlarını çekiştirmekti. Saçlarına dokunulmasını sevmiyor muydu? Söylese çekiştirmezdim ki!
Thoma'nın gidişi ardından etrafa garip garip bakıp durdum. Neden gitmişti ki? 'Saçlarıma dokunma' diye belirtseydi elbette dokunmazdım!
Ya da sevmiyor ve sadece anlık bir duyguyla mı bana doğru gelmişti?
Yae'nin yazmış olduğu kitapta birbirini sevmeyen insanlar kendi çaplarında takılıyor, sevmediklerinden uzak duruyor ve olabildiğince hızlı odayı terk ediyordu. Thoma da odayı hızlıca terk etmişti, fakat aynı zamanda beni öpmüştü de! Bu hem seviyor hem de nefret ediyor mu demek oluyordu? Ama hem sevip hem nefret edemezdi ki bir insan, özellikle de Thoma'dan bahsediyorduk! Benimle hep iyi geçinen kişiden bahsediyorduk. Anlayamıyordum, bir şeyler ters gidiyordu ve bunun ne olduğunu çözemiyordum bile!
Gözlerimde hissettiğim ağırlık ile düşüncelerimden sıyrıldım. Uykum vardı..
Yarına düşünmek üzere düşüncelerimi beynimin bir köşesine bırakarak üzerime yorganı çekip gözlerimi kapattım. Dinlenmeliydim çünkü yarın tonlarca işim vardı.
***
"Hahh.."
Sesli bir şekilde nefes verirken sırtımı geriye yasladım. Tüm gün Tenryou Komisyonu ile ilgili belgeleri gözden geçirmiş, kimini onaylamış, kimini onaylamamış, kimini de daha sonra tekrardan bakmak üzere imzalanmamış bir biçimde köşeye koymuştum. Sabah 8 gibi başladığım işi öğleden sonra 6 gibi bitirmiştim. Pek bitirmek sayılmazdı, sadece başka günlere hepsini yaymış, dengelemiştim o kadar.
Ayağa kalkıp etrafa bakındım. Ayaka Klandan Aether'la buluşacağını söyleyerek ayrılmıştı ve Thoma bugünlük izin istemişti. İzni benden değil de Ayakadan istemesi biraz kırıcıydı gerçi, sonuçta Klandan sorumlu olanlardan birisi bendim ve Thoma beni gayet iyi tanıyordu. Her zaman benden izin alır veya bir durum olduğunda ilk bana bildirirdi ve ilk defa başkasına demesi tuhaf derecede kırmıştı. Dün olanalardan dolayı mı böyleydi? Bu kadar ciddi olacağını düşünemezdim.
Adım adım klanın kapısına doğru ilerledim. Dışarı çıkıp aklımdaki soruları cevaplayabilmek adına gidebileceğim tek yere gidecektim. Yae basımevi satış mekanı. Söylemesi hala garip gelse de aklımdaki bir çok soruya Yae'nin çıkardığı kitap cevap vermişti. Bir yerlerde devamı olmalıydı, bana sorularımın cevabını verebilecek bir devamı.
Dışarıya attığım adım ile birlikte hazırda bekleyen askerler selam verdi. Kibar bir gülümseme ile aralarından ayrılıp, Klanın ana kapısından kendimi dışarı attım. Hava hafif esintiliydi ve etrafta uçuşan ağaç yapraklı birer birer yere süzülüyordu. Gökyüzü çoktan kızıl renklere boyanmıştı bile, o yüzden acele etmeliydim. Satışı yapan kişi evine dönmeden önce orada bulunmam ve kitaplara bakmam gerekiyordu.
Yavaş yavaş hızlanan adımlarım artık adım sayılamazdı. Adeta koşuyordum. Aklımda dönen tek düşünce kitaplardı, anlaşmalar ve imzalar için bile bu kadar çok düşünmüyordum denilebilirdi.
Standa vardığımda satıcıyı görmemle rahat bir soluk aldım. Henüz kapanmamıştı. İyice yaklaşarak gülümsedim. Adam önceki günden daha da çok şaşırmış bir ifadeyle geri selam verirken ayağa kalkıp ellerini birbirine kenetledi.
"Açıkçası sizi tekrar görmeyi beklemiyordum.. Kamisto Ayato. Ahem, kitabı acaba.. beğendiniz mi?"
Ses tonundan gerginliği belli olan satıcıya dönüp bir kez daha gülümsedim.
"Oh, evet. Aslında o kitaba benzer hikayeler bulmak adına tekrardan ziyaret etmek istemiştim."
Bunları duymayı beklemiyormuşçasına daha da şaşkın bir yüz ifadesiyle suratıma birkaç saniye bakındıktan sonra eğilip birkaç kitaba yöneldi. Söylememiş olsa bile sakinliğini başarısızca korumaya çalıştığı belliydi, sanırım hikaye okuyan biri olmamı hiç beklemiyordu.
Eğildiği yerden kalkar kalkmaz tezgaha birden fazla kitap dizmeye başladı. İsimlerinden bakılacaksa benzer konuları temel alıyordu. Beni asıl şaşırtan şey ise şuan okuduğum kitabın 1. ve 2. serisinin olmasıydı. Tabii ki alacaktım. Ne kadar şey bilirsem o kadar iyiydi öyle değil mi?
"Bu önerdiklerinizin hepsini alacağım."
Yine şok olmuş bir yüz ifadesiyle bana bakan satıcı(bu sefer eskisine göre daha az şaşırmış gibiydi)kitapları teker teker paket içine koyarak bana uzattı. Ödemenin ardından arkama dönüp olabildiğince hızlı bir şekilde yürümeye başladım.
Acaba ilk hangisini okumalıydım?
***
Garantim olmasına rağmen Ayato gelmedi :D Childe pspspspsp(*'꒳'*)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boba Tea(Thoma x Ayato)
FanfictionKamisato Klanında bir gece tuhaf sesler duysanız ne yapardınız? Thoma her insan gibi sesin kaynağına yaklaştığında Genç Lordunun yaralandığını düşünerek panikle içeriye daldı. Belki de hareket etmeden önce düşünmeliydi.. Çizer credit: n0yunn(twitte...