-13-

1K 93 103
                                    

Uyan!

Ahh.. yüzüme esen hafif soğuk esinti. Sabah vakitlerinde odamın sürgülü kapısını açmış, yatağıma rahat edebileceğim bir şekilde uzanmış, aldığım kitaplardan bir diğerine başlamıştım. Konusu oldukça ilginçti, bir klan liderinin bir başka klan liderine karşı duygu beslemesi üzerine girdiği ilginç ve utanç verici durumları anlatıyordu. Aralarındaki kavga ufak ufak kızışırken, bir gün bir başka klan liderinin açtığı savaş ile birlikte bir araya gelip birbirlerini kurtarıyor, aralarında bir dostluk başlıyordu. Birbirlerine kendi hikayalerini ve efsanelerini anlatmak bir yana, artık kim birine savaş açarsa oraya ilk ikisi yetişiyor, alanlarını koruyor ve aralarındaki bağı güçlendiriyordu. Bir festivalin son saatlerine karşın öbür liderin ana karaktere açılması sonucu ana karakter duygulanıyor, birbirlerine sarılıyorlardı. Fakat tam o sırada ana karakterin sırtına yediği mızrak ile her şey bitiyordu.

"Uyan... kitabın sonuna neden böyle bir şey yazarsın ki?"

Kitabı kapatıp sol köşeme koyup, yüzümü dışarıya çevirdim. Ağaçlardan düşen zarif ve pembe sakura çiçekleri.. Bazen bütün dünya keşke pembelerden oluşsa diyorum, açık tonlu, zarif ve ışıltılı.. belki de fazla şey istiyorumdur kim bilir.

"UYAN LÜTFEN!"

Ha? Dışarıdan duyduğum ses ile ayağa kalkıp sürgülü kapıdan dışarı çıktım. Ses hangi taraftan çıkmıştı?

Sağ elimi kapının üzerine koyup, etrafıma bir süre anlamsızca bakındım. Farkına varmadan kapıya uyguladığım baskıdan dolayı elim zonkluyordu, bunu tamamen unutmuştum.

Ufak bir süreliğine etraf sessizliğe bürünse de hemen sonra sağımdan bir yalvarış duymuştum. Bu taraftan.

Sol elimle, parmaklarımı, sağ bileğimin çevresine sararak sağa doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladım. Hem elim zonkladığı için odama geri dönüp uyumak istiyor, hem de duyduğum bu tanıdık sesi takip etmek istiyordum.

Birkaç adım daha atıp köşeyi döndükten sonra olduğum yerde duraksadım.

"Uyan.. lütfen!"

Ayaka, arkası dönük ve dizleri çökük bir şekilde çimenlerin üzerine oturmuş, öylece duruyordu. Kesik kesik gelen hıçkırık sesinden ağladığı belliydi, fakat pozisyonundan dolayı baktığı şeyi göremiyordum.

Daha net görebilmek adına birkaç adım daha atıp, Ayaka'nın yanına eğildim. Ayaka iki elleri de birbirine yakın bir şekilde çimenlerin üzerinde, küçük bir serçeyi tutuyordu. Hareket etmeyişinden ve Ayaka'nın ağlamasından serçenin öldüğü bariz belliydi.

"Abi.."

Eğildiğim sırada Ayaka yüzünü bana doğru çevirip ağlamaklı bir ses tonu ile konuştu. Elimi onun omzuna atıp, dudaklarımı araladım. Bir şeyler demeliydim.

"Ayaka.. bazı canlıların yaşam süresi bizimkinden daha da kısıtlı, bunu çoktan beridir biliyorsun. Bir kuşun ölümü için kendini bu kadar yıpratmamalısın. Aynı şey bir insanın ölümü için de geçerli."

Sakinleştireceğini umduğum sözleri söylerken Ayaka'nın bana kaşlarını çatmasıyla sustum. Ne yani, yalan mı söyleseydim? Bu onu saha çok yıpratırdı! Kendisi artık olgun birisiydi ve bir klan üyesi olarak hayatın zorluklarını çoktan biliyor olması gerekiyordu.

"Ne saçmaladığının farkında mısın?!"

Ayaka'nın aniden bağırmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp düz bir surat ile ona baktım.

"Her canlının bir yaşamı var! Tıpkı senin, benim gibi! Onlara bir bok çuvalıymış gözüyle mi bakmamı istiyorsun?! Her şey daha iyi olacak diyebilir veya en azından daha iyi bir yerde diyebilirdin! En kötüsü hala uyuyor da diyebilirdin! Sen ise her zamanki gibi sade düz ve acımasız kelimeleri seçiyorsun, klan üyesiymiş, hayatı bilmeyen bir klan üyesi olarak çok yaşayacağını sanmıyorum! Daha pişirmeyi bile bilmiyorsun!"

Boba Tea(Thoma x Ayato)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin