merhamet, 7

539 97 190
                                    

Bazı anların, bazı insanların, güzel anıların veya korkunç rüyaların tanımını yapmak bazen insanı zorlar. Hatırlanmak istenmeyen o anların çoğu, zihinde diridir. Hatırlanmak istediğinde, zihninde canlanması mümkün olmayan anlar ise insanı yorar. Düşünürsün, düşünürsün ve asla sonuç alamazsın.

Bu yüzden seokjin tam şu an, dün olanları düşünüyordu. Gözlerinin önünden gitmeyen esmer oğlanın dudakları, ona bakma isteği, sürekli onunla göz göze gelmek için konuşmalar yapması... Bunlar ondan uzak durmasına yetecek şeylerdi. Yanlıştı, gencecik bir adamın aklına bunları sokamazdı.

Onu daha beter bir durumun içine çekip, buranın ona zehir olmasını istemiyordu. Bu yaptıklarına bir son vermesi gerekiyordu. Bunlar, ikisini de amansız bir duruma sokacağa benziyordu. Yatağında sola doğru dönüp, gözlerini yere sabitledi. İçindeki ona bakma isteği artık sinirini bozmaya başlamıştı.

Tekrar arkasını dönüp, duvara bakmaya başladığında başının ağırdığını hissetti. Neler oluyordu kendine hiç bilmiyordu ama yanlış yapıyordu. Bu doğru olan değildi. Gözlerini sıkıca yumduğunda, yatağında hafif bir baskı hissetti. Burnuna dolan menekşenin silik kokusu, geriye dönmesine neden oluyordu.

"Uyumadığınızı biliyorum." Seokjin ses etmedi. Derin bir nefes verip, kafasını hafif geriye çevirdi. Taehyung'un boncuk boncuk bakan gözleri yutkunmasına neden olsa bile, istifini bozmadı. "Ne istiyorsun?" Taehyung onun huysuz tavrına gülümsedi. Onun aslında ne kadar merhametli olduğunu çok iyi biliyordu.

"Size bunu vermek istiyorum." Seokjin cebinden çıkardığı mendili gördüğünde yutkundu. El işlemesi olduğu belli oluyordu. Yatağında dikleşti, sırtını demir ranzaya yasladı. Yavaşça taehyung'un elinden alırken, ilk defa birinden bir şey alıyor olmak onu amansız bir duygunun içine çekmişti. Gerçekten, değişik hissediyordu.

"Dışardayken, böyle işlemeli mendiller veya gömlekler yapardım. Kaldığım ev bu tarz şeylere müsaitti. Dün benimle ilgilendiğiniz için, vakit ayırdığınız için teşekkür ederim." Seokjin mendilin üzerindeki işlemeyi hafifçe okşadı. Kurumuş dal parçalarından geriye kalan bir kök işlenmişti ucuna.

"Teşekkür ederim, bu çok güzel." Taehyung onun ağzından bunu duyduğu an, gözleri ışıl ışıl oldu. Dudakları kıvrıldı, gözlerinin kenarı kırıştı. Seokjin onun bu halini uzunca izledi. Gerçekten gülmek ona çok yakışıyordu. Bu koğuşta hala birinin gülümseyecek bir sebebinin olması, seokjin'i çok etkilemişti.

Taehyung ise komutanın kendine olan bakışlarını fark ettiğinde derin bir nefes aldı. Dudaklarını utangaç bir şekilde birbirine bastırdı. "Bir şey mi oldu? Neden öyle bakıyorsunuz?" Seokjin derin bir nefes alıp, gömleğinin cebine elindeki mendili koydu. Ona baktığının, incelediğinin farkında dahi değildi.

"Güldüğün zaman, yani bence bunu kaybetme." Seokjin ne diyeceğini bilmiyordu. Şu an bir çocuk gibi hissediyordu. Onun karşısında, bu kadar heyecanlı olmasının başka açıklaması olamazdı. Kalbi resmen boğazında atıyor, söylediği cümlenin ne kadar absürt olduğunu düşünüyordu.

"Güldüğüm zaman mı?" Seokjin tekrar arkasını dönüp yattığında, daha fazla bu duruma maruz kalmak istemiyordu. "Uyuyacağım beni rahat bırak." Taehyung anlamazca onun sırtına bakarken, yavaşça yataktan kalktı. Neden böyle kaba davranmıştı? Bu duruma biraz kalbi kırılmıştı. Sahi neden bu huysuz adama kırılmıştı?

"Uyumayacağınızı biliyorum," seokjin ona söylediği cümlenin, kendisine tekrar söylemiş olmasına şaşırmamıştı. Genç adamın sesindeki kırgınlık ve üzüntü hissi seokjin'in kötü hissetmesine neden olmuştu. Az önce bir ışık gibi parlamasına neden olurken şimdi... Aptallığına kızıyordu.

Hızla geriye doğru dönüp bileğinden kavradığında, buna kendisi bile şaşırmıştı.
Taehyung ise bileğindeki sıcaklığın sebebini bilmiyordu. Komutan tutmuş olabilirdi lakin, neden ateş gibi yanıyordu? Bunu gerçekten anlamamıştı. "Gel otur şöyle," taehyung derince yutkundu. Ellerinin içi dahi terlemişti.

Söylenileni yapmak için yatağa oturduğunda, sanki nefes alması engelleniyor gibiydi. Bu durum canını sıkmaya başlamıştı. "Gelir gelmez hastalandın." Taehyung biraz psikolojik olarak hassastı. Burda duvarlar üzerine üzerine geliyordu. Bu durum kendisini pek iyi etkilememişti.

"Alışamadığım bir ortam." Seokjin ona hak veriyordu. Alışılacak gibi değildi zaten. "Neden asıl kişiyi müdüre anlatıp, burdan çıkmıyorsun?" Taehyung bunu yapmak istemiyordu. İhanet eden kişi olmak istemiyordu. Hepsi zaten içerdeydi. Ona ayak uydurmuşlardı. Tek suçu onun çekmesi yanlış olurdu.

"Sürekli neden konumuz buraya geliyor?" Seokjin onun bu kadar inatçı olmasına anlam veremiyordu. Bu yaklaşımını gereksiz bulmuştu. Söyleyip kurtulabilirdi. "Bu bok çukuruna çok mu meraklısın?" Taehyung onu dinlemek istemediğini düşündü. Böyle bir durumun içine kendisini sokmak istemiyordu.

"Gitsem iyi olacak, siz de uyuyun." Seokjin kalkmaya yeltenen taehyung'u bileğinden tutmuş, yataktan kalkıp tuvalete doğru çekiştirmişti. Tutumu çok sertti ve herkes kavga çıkacağını düşünmüştü. Yine de kimse seokjin'e karşı gelemiyordu. Taehyung'u sertçe tuvalete doğru fırlattığında, seokjin oldukça sinirliydi.

"Burdan siktirip gidebilme imkanın varken, neden inat ediyorsun? Hastalanıp, ölmek mi amacın? Dışarda bir hayat var, sen burda ne arıyorsun?" Taehyung onun bu tavrına kaşlarını çattı. O bu durumu neden bu kadar umursuyordu? "Sen neden iftira sonucu düştün buraya? Çabalayıp kendini aklayabilirdin! Neden burdasın komutan?"

Seokjin bu konunun tekrar gündeme gelmesine sinirlenmişti. Hızla taehyung'un üzerine yürüyüp, ellerini boynuna sardı. Duvara doğru yasladığında, taehyung tek kelime etmedi. "Sen bir sik bilmiyorsun." Taehyung boynundaki ellerin yavaş yavaş açılmasıyla derin bir nefes aldı. Onunla bu tuvaletten çıktıktan sonra, bir daha konuşmayacaktı.

"Sen de bir sik bilmiyorsun. Bana akıl verme." Seokjin biraz daha taehyung'a yaklaştı. "Senin dilin uzamış esmer oğlan. Çok konuşuyorsun." Taehyung tek kelime etmedi. Cidden sinirini bozuyordu bu adam. "Sen de çok konuşuyorsun komutan. Damarıma basma!" Seokjin onun bu tavrına gülümsedi. Fazla cesurdu.

"Ne gülüyorsun?" Seokjin elinin altında nabız gibi atan sıcacık damarın üzerini okşadı. Adamın teni yumuşak ve güzeldi. "Diyorum ki," bir adım daha atıp burunlarının birbirine değmesine neden oldu. "Bu cesaretin hoşuma gitti. Hep böyle ol." Taehyung kendisiyle alay ettiğini fark ettiğinde kaşlarını çattı.

"Siktir gi-" sözünü tamamlamasını engelleyen seokjin'in parmaklarıydı. "Bu kadar cesaret sana bile fazla. Seni susturmasını iyi bilirim." Taehyung derin bir nefes aldı. Kafasını yana atarak elinden kurtuldu. "Nasıl susturacak mışsın?" Komutan onun bu halini, dudaklarını yalayarak izledi. Esmer oğlanın sinirli hali, çok hoştu.

Onunla biraz eğlenmek iyi olacağa benziyordu. Dudaklarını taehyung'a doğru yaklaştırdı ve tam üzerinde durdu. Esmerin gözleri kocaman olmuştu. Kalbi çok hızlı atıyor, elleri titriyordu adeta. Dudaklarının üzerinde, komutanın sıcak nefesi esiyordu. Bu onu resmen dağıtmıştı. Kalbinin sıcacık olduğunu düşünüyordu.

Seokjin onun bu karışık halinden memnun kalıp, ondan uzaklaştı. Tuvaletin kapısına geldiğinde, esmer oğlanın dağılmış halini izledi. Onun bu kadar yakınına gireceğini kendisi bile tahmin etmezdi. Belli etmiyor olabilirdi ama kalbi bu hareket karşısında ezilmişti. Yine de, taehyung'a az önceki hareketin imasını yapmaktan geri kalmadı.

"Benim susturma yöntemimi, tercih etmezsin."

Cezayir Menekşesi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin