gözlerinde bulunan hayat, 6

638 96 135
                                    

Geçen saatler, harcanan nefes ve dışarda su gibi akıp giden bir hayat.

Taehyung yatağının duvar dibinde, kafasını soğuk betona koymuş öylece etrafı izliyordu. Daha doğrusu tek bir yere odaklanmış, sadece o anı hissediyordu. Mesela şu an şirkette olduğunu, heyecanla haber arayışına girdiğini, dakikalarca telefonda konuştuğunu, temiz havayı soluduğunu...

Şimdi bu dört duvar gözlerinin dolmasına, nefes almasına engel oluyordu. Midesi amansız bir şekilde ağrıyor, yüzü beyazlamış, alnından boncuk boncuk terler akıyordu. Kahvaltısını dahi etmemişti. Midesi bir şey alacak durumda değildi. Aklı, kalbi, her şeyi dışarda olmak için çırpınıyordu.

Komutan sabah onun kahvaltıya gelmemiş olmasını, bir miktar kafaya takmıştı. Geldiğinden beri doğru düzgün bir şeyler yemiyor, sürekli düşünüyordu. Bu halleri hasta edecekti en sonunda kendini. Seokjin bunun olmasını istemiyordu. Yavaşça yerinden kalkıp, esmer oğlanın yatağına doğru ilerledi.

"Hadi kalk bir şeyler atıştır." Çocuktan ses gelmediğinde, seokjin derin bir nefes aldı. Kendisinin sabrını oldukça zorluyordu. "Bak ben çocuk bakıcısı değilim, sen de çocuk değilsin. Senin peşinde annen gibi yemek yemen için koşamam. Bu sofra sadece iki kez kurulur. Bu saatler dışında yemek yenilmesi yasak." Aslında yasak yoktu.

Seokjin kendisini görmezden gelmesini, umursamamasına sinirlenmişti. Elini üst ranzanın demirine koyup, sinirlerine hakim olmak istiyordu ama bu çocuk canını sıkacağa benziyordu. Kızmak için kafasını taehyung'un ranzasına eğdiğinde, gördüğü manzara yutkunmasına neden oldu.

Çocuğun halinden anlaşılacağı üzere, hastalanmıştı. Seokjin hemen yatağından çekilip, ilerdeki ihtiyara seslendi. "İhtiyar gel bak, hasta mı?" Yaşlı adam kitabı sehbanın üzerine bırakıp, hızla genç çocuğa doğru ilerledi. Onu severdi ve bugünlerde çok sessizdi. Hemen yatağına oturup, elini alnına yasladı.

"Ateşi var. Bezi ıslatıp, getir." Seokjin hemen havlulardan birini alıp, ıslattı. Kendine kızıyordu. Kızmak yerine ilk başta kafasını eğip bakabilirdi. Tezgahın üzerindeki ekmek arasına gözü takıldı. Belki yer diye, esmer oğlan için onu hazırlamıştı... Derin bir nefes alıp, hemen yaşlı adama uzattı.

Islak bezi alnına koyduğunda, esmerin sızlanışları seokjin'in yüzünün buruşmasına neden olmuştu. "Revire götürme. Sadece ateşi var. Sürekli alnındaki bezi değiştirirsek düzelir. Gereksiz yere ilaç vermesin, zaten yemek yemiyor." Seokjin gözlerini, esmerin üzerinden bir saniye bile çekmedi.

İhtiyarın gidişini gördüğünde, taehyung'un yanına oturdu. Şu an burda ne yaptığını bile bilmiyordu. Neden bu kadar ilgilendiğini, korktuğunu bile bilmiyordu. Derin bir nefes alıp, sırtını duvara yasladı. Onun başında bekleyecekti. Kafasını esmerin olduğu tarafa doğru eğip, bir müddet onun huzursuz yüzünü izledi.

Hiçbir şeyden haberi yoktu. Öylece uyuyordu. Başında kimin beklediğini bile bilmiyordu. Geçen saatlerin sonunda, sürekli alnındaki bezi değiştirdi. Kitap okudu. Gözlerini yine de üzerinde sıklıkla gezdirdi. Koğuşun kapısı açıldığında, avlu saatinin geldiğini anlamıştı. Yine de onu yalnız bırakıp, gitmeyecekti.

"Hasta biri var, ben çıkmayacağım." Gardiyan gözünü ilerdeki taehyung'a çevirdi. "Bakıcılık işi mi yapmaya başladın komutanım?" Seokjin onun gülmesinin bitmesini bekledi bir süre. Suratında tek bir mimik dahi oynamıyordu. Gardiyan komutanın gülmediğini anladığında yutkundu.

"Tamam sen çıkma." Seokjin içerdeki herkesin çıkışını izledi. Sonunda demir kapı kapandığında, lavaboya doğru ilerledi. Sigarasını içmesi gerekiyordu. Dün burda olanları düşündüğünde dişlerini birbirine bastırdı. Yapması gerekeni yapacak, bundan fazlasına izin vermeyecekti. Ne oluyordu kendine?

Zihnine sızan esmer oğlanın orda ne işi vardı? Gözleri neden sürekli ona bakıyor, onun için endişeleniyor veya neden sürekli aklına geliyordu? Seokjin sigarasından bir kez daha çekti içine. Bir yerlerde hata yapıyordu. Amacından sapacağa benziyor gibiydi ve bu korkunçtu.

Uzun zamandır burda olmasına, birine karşı his beslememesine, bir kadınla teması olmamasına yoruyordu bu durumu. Kendi yaşıtı olduğu için, masum biri olduğu için ve temas etmekte sorun etmeyen biri olduğu için esmer oğlana karşı böyle gereksiz hisler doğmuştu içinde. Bunlar doğru değildi.

Sigarasının sonuna geldiğini anladığında, son kez içine çekmiş ve tuvalete atıp, sifonu çekmişti. Elini yüzünü bol soğuk suyla yıkamış ve gözlerinin önüne gelen kurumuş, çatlak dudakları zihninden atmaya çalışıyordu. "Neler düşünüyorsun lan sen? Kendine gel." Derin bir nefes alıp, lavabodan hızla çıktı.

Koğuşa girdiğinde, gözü direkt esmer oğlana kaymıştı. Gözlerini hafif aralamış, bir şey mırıldanıyor gibiydi. Seokjin hemen yanına gittiğinde, bezi alnından kaldırmış, baygın gözlerine bakmıştı. "Su," çocuğun dediğini duyduğunda hemen ortadaki masanın üzerindeki sürahiden bir bardak su getirdi.

Ensesine elini atıp, hafif yerinden kaldırdığında bardağı kurumuş dudaklarına doğru götürdü. Taehyung o kadar çok susamıştı ki, tüm bardağı adeta kana kana içiyordu. Sonunda bardakta tek bir damla dahi kalmadığında, seokjin çekti. Çocuğun dudakları ıslanmış, kurumuş et parçası yumuşamıştı.

Seokjin derin bir yutkunmanın ardından başparmağını dudakları üzerinde gezdirdi. Eline değen kurumuş dudaklarının parçaları, seokjin'in zihnindeki dudaklara yeni bir şekil veriyordu. Baygın bakan gözleri, solgun esmer teni ve cehennem gibi yanan soluğu... Seokjin zor bile olsa kendine geldi.

Hızla ellerini dudaklarından çekip, geri yatağa yatmasına neden oldu. Bir an önce ondan uzaklaşması gerekiyordu. Tam ayağa kalmış gidecekti ki, bileğindeki sıcaklık olduğu yere çakılmasına neden olmuştu. Seokjin gerçekten ateş gibi yanan parmakların verdiği hissi, alabilmişti. Tam şimdi gitmesi gerekiyordu ama yapamadı.

Yerine geri oturduğunda, taehyung'un sesi onun dağılmasına neden olmuştu. "Sen de gitme." Çocuğun baygın gözlerine uzunca baktığında, o parlak gözlerinin şimdi sönük olması sinirlerini bozmuştu. Bunu istemiyordu. O çocuk hayat doluydu ve öyle kalması gerekiyordu. O çocuğu hasta eden burasıydı ve bir an önce burdan gitmeliydi.

Komutan, onun parlak gözlerini tekrar görmek istiyordu...

Cezayir Menekşesi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin