siyah saçlarının ucundaki yıldızlar ,11

598 93 149
                                    

Birini sevmenin ne demek olduğunu anladığınız ilk an, yüreğinizde oluşan o tatlı heyecanı es geçemiyorsunuz. O yakıcı his sizi ele geçiriyor, zamanla boğuyordu. Sanki bin kat yorulmuş, binlerce kez vazgeçmiş gibi bir ağırlık bırakıyordu yüreğinize. Birini gerçekten sevmek; hem çok güzel hem de çok eşsizdi.

Komutan, tam olarak ne hissettiğini yarım saat önce anlamıştı. Bu soğuk tuvalette, esmer oğlanın kulağına fısıldadığı söz; onu kendine getirmişti. Taehyung onun için imkansızdı. Böyle bir yerde onu ciddiye almaz, sevmez ve karşılık veremezdi. Bu yüzden bunları düşünürken yüreğindeki o zarif acıya, taehyung adını vermişti.

Komutan yerdeki mermerleri izlerken, yaslandığı duvardan çekilmedi. Betonun soğukluğu bile umrunda değildi. Esmer oğlan kolları arasında ağladıktan bir süre sonra, Seokjin onun gözlerine bakmak istiyordu. Bu yüzden onun omzundan uzaklaşıp yüzünü izlediği vakit, yavaşça dudaklarına yaklaşmıştı.

Onu öpmek istiyordu. Günlerdir gözlerinin önünden gitmeyen o güzel dudaklarını öpmek istiyordu. Sanki merhamet, sevgi, aşk, mutluluk o dudaklardaydı. Lakin esmer oğlan bunu fark ettiği an hafif uzaklaşmış ve elindeki kazağı komutana vererek ordan hızla uzaklaşmıştı. Taehyung buna izin veremezdi.

Sonunda kendisinin yara alacağını çok iyi biliyordu. Bu durumu kaldıracak gücü yoktu. Lakin çok büyük bir olayı gözünden kaçırıyordu. Taehyung, komutanı öpmek için adeta yanıp tutuşuyordu. Seokjin öylece yeri izlerken, elindeki kazağı daha yeni fark ediyordu. Bu kendisinin kazağı değildi.

Titreyen elindeki kazağı yavaşça burnuna doğru getirdiğinde, yüreği ferahlamıştı. Dünyanın en güzel kokusunu soluyor olmak gözlerinin dolmasına neden olmuştu. Esmer oğlanın bu kadar eşsiz kokuyor olması... Seokjin delirecek boyuta gelmişti. Ondan uzak kalmak istemiyordu. Onun kendisinden uzak duracak olması...

Şimdiden kalbi kırılmıştı.

"Ben nasıl bir derdin içine düştüm?" Yavaşça yere çöktü. Elinden hiçbir şey gelmiyordu. "Nasıl kurtulacağım ondan?" Taehyung zihnini, kalbini resmen ele geçirmişti. "Tanrım yalvarırım yardım et. Bu duyguyu içimden söküp al." Seokjin çok çaresizdi. Rüyasına giren geçmişi, esmer oğlanın imkansızlığı, yalnızlığı...

Yavaş yavaş tükeniyordu.

Seokjin üzerindeki ıslak kazağı çıkartıp, taehyung'un kazağını giydiğinde üzerine çöken ağırlık midesini bulandırmıştı. Büyük ihtimalle bu imkansızlığın verdiği ağırlık, onu kısa sürede çileden çıkartacağa benziyordu. Onu üzmek veya kırmak hiç istemiyordu ama uzak kalması da şu durumda mümkün değildi.

İşi bittiğinde yavaşça tuvaletten çıktı. Kimsenin yüzüne bakmak istemiyordu. Sadece Taehyung'un yüzünü görmek istiyordu. Büyük ihtimalle az önce içerde yaşadıkları yüzünden, kendisinden uzak duracaktı. Bu yüzden kafasını yerden kaldırıp, onun kendisine olan soğuk tavırlarını görmek istemedi.

Canı yanacaktı...

Yatağına geldiğinde önünde duran ayakların sahibine baktığında, şaşırmıştı. Taehyung sırtını duvara vermiş, elinde komutanın kendisine verdiği radyoyla öylece oturuyordu. Siyah saçları gözlerinin üzerine kadar düşmüş, güzel harelerini kapatmıştı. Seokjin etrafına baktığında herkesin yatağının içinde olduğunu görmüştü.

Bir şey demeden taehyung'un yanına geçti. "Teşekkür ederim." Taehyung, ona verdiği kazak için teşekkür ettiğini anlamıştı. "Rica ederim." Sesi oldukça kısık ve çekingen çıkıyordu. Bu komutanın daha çok ilgisini çekmişti. Biraz daha esmerin yanına doğru yaklaştı. Şimdi kolları birbirine değiyordu. Seokjin ise onun kokusunu daha yakından alabilmenin mutluluğunu yaşıyordu.

Siyah saçlarının ucunda yıldızlar asılıydı.

"Neden yatağımdasın?" Taehyung sertçe yutkundu. Gerçekten neden yatağında uzanıp, heyecanla onun gelmesini beklemişti? Bu heyecanının tek sebebi radyodan bir şeyler dinlemek miydi? İşte bunun cevabını bilmiyordu. Şimdi komutana ne demesi gerektiğini bile çözememişti.

"Birlikte müzik dinlemek istiyorum." Seokjin önce dudaklarını ısırdı. Ardından diliyle yaladı. Şu an gülmemek için kendini zor tutuyordu. Önce etrafa baktı. Kimsenin kendilerine bakmadığını anladığı an, elini taehyung'un elinin üzerine yerleştirdi. Sıcak ve yumuşak ellerin hissi, komutanın derin derin nefes almasına neden olmuştu.

"Ne yapıyorsun?" Seokjin cevap vermedi. Ne yaptığını esmer oğlan da gayet iyi biliyordu. "Şimdi ellerini aç," taehyung daha fazla uzatmak istemedi. Tam olarak koğuşta bunları neden ve nasıl yaptığını sorgulamakla meşguldü. Taehyung ellerini açtığı an, Seokjin de açmış ve birleştirmişti. Tenine dokunmak bile yetiyordu ona.

"Şimdi elini hafif yana doğru kaydır." Taehyung yanaklarının kızardığını hissediyordu. Bedeni alev almıştı. Onun amacını anladığında elini çekebilirdi ama bunu istemiyordu. Taehyung hafif elini kaydırdığında, Seokjin parmaklarını kapatmış ve onun elini tutmuştu. Şimdi tek istediği esmerin de parmaklarını kapatmasıydı.

Onun elini tutmak istiyordu.

"Benim gibi bir adamı getirdiğin şu hale bak." Taehyung kafasını eğip hafif gülümsedi. Komutanın bu halleri onu oldukça şaşırtıyordu. "Bunları neden yapıyorsun?" Seokjin biraz daha yaklaştı. Şu an yüzleri arasında hafif bir mesafe kalmıştı. "Anlamamış olman imkansız." Taehyung anlamak istemiyordu.

Bu durum ikisi içinde asla iyi olmazdı. Böyle bir dönem de, böyle bir dünya da ikisine de rahat vermezlerdi. Koğuştakiler, gardiyanlar... Bu aralarındaki olan şeyleri anlarsalar ikisinin de sonu gelmiş olurdu. Taehyung ona zarar gelsin istemiyordu. Kendisinin de zarar görmesini istemiyordu.

Ya komutan kendisinden önce tahliye olursa, ona burda ne yaparlardı? Bunları düşünmek dahi istemedi. Elini çekmeye çalıştığı an, seokjin daha sıkı tuttu. "Lütfen yapma," taehyung onun sesindeki çaresizliği hissettiğinde dolan gözlerini yumdu. "Şimdi elimi bırakırsan, ben bu gece kendimi toparlayamam."

Taehyung titreyen dudaklarını birbirine bastırdı. Eğer bunu yapmazsa, ona yenik düşerse, ikisinin de sonunu getirecekti. Tekrar çekmeye çalıştığında, belinde komutanın kolunu hissetmişti. "Yalvarırım beni kokunla baş başa bırakma." İşte tam bu dediğinden sonra, esmer direnmeyi bırakmıştı.

Komutan ona yalvarıyordu...

"Seokjin bunu bize yapma," komutan onu duymuyordu. Sadece elini sıkıca tutmuş, kafasını da boynuna koymuştu. Esmer oğlanın sıcaklığı onu delirtiyordu. "Lütfen bu anı bozma esmer oğlan. Bana güzel anılar bırak." Taehyung gözlerini tavana kaldırıp, derin bir nefes aldı. Gerçi aldığı nefesler ona asla yetmiyordu.

"Bizi fark ederseler zarar verirler. Ben senin canının yanmasını hiç ister miyim sanıyorsun? Lakin dayanamıyorum. Kendimi çok tuttum, aklıma gelen görüntünü silmek istedim, sana bakmak istemedim ama olmuyor. Yemin ederim denedim ama sonucunda ölecek dahi olsam seninle olmak istiyorum."

Taehyung sertçe yutkundu. O şu an kendisine net bir şekilde açılmış mıydı? "Seokjin," titreyen sesi komutanın kalbini tekletmişti. Onun güzel sesinden kendi ismini duyuyor olmak, ellerinin titremesine neden olmuştu. "Susturma beni yoksa bir daha asla cesaret edemem." Taehyung ne diyeceğini bilmiyordu.

Kitlenip kalmıştı sözleri karşısında. "Sen nasıl karşılarsın bu durumu bilmiyorum ama ben seni korumaya devam edeceğim. Yanından ayrılmamak için bahaneler üreteceğim, seni öpmek için fırsat kollayacağım, sana sarılacak ve içim gidercesine izleyeceğim." Taehyung nasıl bir duruma düştüğünü anlamıyordu.

"Şimdi sadece izin ver. Elini tutarken, beraber bir şeyler dinleyelim." Taehyung içindeki fırtınanın dinmesini beklemeden yeni bir kasırga için izin vermişti. Komutanın elini tutarken, sıcak ellerini sıkıca tutarken, onun istediklerini yaptı. Lakin komutan bilmiyordu ama Taehyung bu ateşe, bu derde düşen ilk kişiydi.

Seokjin, taehyung'un tek çaresiydi.

Cezayir Menekşesi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin