uzaklaşmak, 8

488 92 170
                                    

Yeni bir gün, konuşmalar ve sesler...

Taehyung, ihtiyarla beraber sabah erkenden kalkmış, görev dağılımı olan kahvaltı hazırlama işine yardım ediyordu. Bugün ihtiyarla beraber hazırlayacaktı. Zaten dünden beri pek uyumamıştı. Aklında, komutanın kendisine olan tavrı dönüp duruyordu. Ondan uzak durması gerektiğini düşünmeye başlamıştı.

Ya da çoğu şeyi kendisi yanlış algılıyordu. Her şeyi kafasında kuruyor olabilirdi. Bu yüzden artık onunla daha az sohbet etmeye karar verdi. Garip bir şekilde uzak durmak geliyordu içinden. Aslında komutan ilgisini oldukça çekmişti ama böyle bir durumdayken ona daha fazla yaklaşamazdı.

Erkeklerin; ilgisini çektiğini ilk fark ettiği zaman, lise birdi. İçine düşen amansız bir korku vardı. Defalarca tanrıya dua etmiş, kilisede sabahlara kadar arınmış ama yine de içindeki o duyguyu atamamıştı. Tek bir erkekle göz göze gelmeyi bırak, onlarla kendini hiç düşünmemişti. Hala içindeki bu baskın duyguyu, yok sayıyordu.

Anne ve babasını, onlara bu gerçeği söyleyemeden bir trafik kazasında kaybetmişti. Yıllar onun için çekilmez bir hal alırken, kendi kendine ayakları üzerinde durmaya çalışıyordu. Yalnız kalmıştı. Kazandığı parayı tek başına kullanıyor, birikim yapmıyor, evinde harcıyordu çoğu zamanını.

Yalnızlık, hoşuna gidiyordu.

Şimdi bir adamın tavrını yanlış anlayıp, onun davranışlarına kurban gidemezdi. Büyük ihtimalle, komutan erkeklerden hoşlandığını biliyor olsaydı, ona bu şekilde yaklaşmazdı. Burdaki hiç kimse ona bu şekilde yaklaşmazdı. Dışlanır, dayak yer, belki de tacize bile uğrayabilirdi... Bunları yaşamak istemiyordu.

Komutan tarafından zarar görmek hiç istemiyordu...

"Oğlum bunları doğra, şu tabağa koy." Taehyung yaşlı adamın dediklerini duyup, bıçağı eline aldı. Aklı başka yerdeydi. Gözü sürekli yatağında huzurla uyuyan, seokjin'e kayıyordu. Derin bir nefes aldığında, önüne bakmadığı için bıçak elini kesmişti. Dişlerini birbirine bastırıp, hemen peçeteyi alıp sardı parmağını.

"Çok derin mi kestin?" Taehyung, arkasında seokjin'in sesini duyduğunda nefesini tuttu. Aniden midesi kasılmış, sırtında büyük bir yük hissetmişti. "Hayır," daha fazla konuşmak istemedi. Hemen yanından uzaklaşıp, lavaboya doğru ilerledi. Arkasından geldiğini biliyordu. Bir şey diyerek, diğerlerinin dikkatini çekmek istemedi.

Lavaboya girdiklerinde, kapının kapanma sesini duyduğu gibi hızla döndü seokjin'e. Onun ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. "Neden geldin?" Seokjin, taehyung'un bu tavrına hak veriyordu. Dün olan davranışı, elbette onu kendisinden uzaklaştıracaktı. Tamamen kendine yenik düşmüş, çocuğun güzelliğine dayanamamıştı.

"Tuvalete neden gelinir?" Tabii ki gelme sebebi taehyung'un eliydi ama tavrı seokjin'in sinirini bozmuştu. Bu yüzden hemen musluğu açtı ve eline yüzüne soğuk su çarpmaya başladı. Sanki onunla ilgilenmiyormuş gibi davranıyordu. Taehyung ise elini temizlemek için peçeteyi kaldırıp, suya tutacaktı.

Seokjin onun yapacağı şeyi anladığı an yanına ilerleyip, elini tuttu. "Suya tutulmaz. Gel bir bakayım, inat etme." Taehyung'un canı acıyordu. Bu yüzden bir şey diyemiyordu. Seokjin elini incelerken kaşlarını çatarak bakıyordu. Derin kesmişti. "Nasıl kestin bunu sen?" Taehyung omuzlarını indirip kaldırdı.

"Birden oldu." Seokjin derin bir nefes aldı. "Sen burda bekle. Ben hemen geliyorum."
Taehyung, masumca kafasını salladı. Ondan başka kimse kendisiyle bu kadar ilgilenmiyordu. O olmasaydı kesin elinin acısıyla öylece dururdu. Yine de ondan uzak durmalıydı. Kendine hakim olamazsa, burda başına gelmeyen kalmazdı.

"Geldim," taehyung düşüncelerinden sıyrılıp, seokjin'e bakmaya başladı. Elini nazikçe tutup, canı acıdığında üflüyor ve acısını alıyordu. Bu taehyung'un daha çok hoşuna gidiyordu. "Geçene kadar suya çok sokma." Taehyung elini çekmişti. Bittiği için oldukça mutluydu. Çünkü temasları dağıtıyordu onu.

"Bir sorun mu var esmer oğlan?" Taehyung artık kendisine böyle hitap etmesini de istemiyordu. Onun bir adı vardı! "Benim adım taehyung. Bana adımla hitap edin lütfen." Seokjin kaşlarını hayretle kaldırmış, onun bu tavrını anlamaya çalışıyordu. Belli ki dün olanlar onun kendisinden uzaklaşmasına neden olmuştu.

"Bak esmer oğla-" sözünü taehyung'un bağırışı kesmişti. "Yine aynı şeyi yapıyorsun, yapma!" Seokjin ne yaptığını bilmiyordu. "Neden bahsediyorsun?" Taehyung sinirle güldü. Gözleri hemen dolmuştu. "Benimle oyun oynuyorsun. Yıllardır burdasın ve kendine eğlence arıyorsun." Gözyaşları yanaklarından bir bir süzülüyordu...

"Bak ben burdakilere benzemem, benim halim bunları kaldırmaz. Neden bana o şekilde yaklaşıyorsun? Ben senin oyuncağın değilim." Seokjin böyle düşünmemişti. Yani kendi içinde oluşan o günah dolu duygularının üzerini örtmek için sadece bir anlığına öyle düşünmek istemişti o kadar. Çünkü amacından sapıyordu.

Taehyung'a yavaş yavaş yaklaştı. "Lütfen kaçma," taehyung yutkundu. Geriye doğru çekilmek istemişti ama seokjin'in ikazı onu olduğu yere çivilemişti. "Ben seninle oyun oynamıyorum. Yemin ederim amacım o değil." Taehyung ağlamaktan kızaran gözlerini, seokjin'in gözlerine doğru kaldırdı. Dünden beri, canı acıyordu.

"Ben sadece içimden ne geliyorsa onu yapmak istedim ama haklısın, tamamen hataydı. Özür dilerim." Taehyung bu sefer kırgınca baktı ona. Bunu duymak nedense onu çok üzmüştü. Seokjin ise asla hata olarak görmüyordu ama, onu ürkütemezdi. Yapması gerekeni yapamamıştı henüz. Bu amaç, ikisini de kurtaracaktı.

"Eskisi gibi olalım tamam mı? Bir daha söz, sana asla öyle yaklaşmayacağım." Taehyung bir şey demedi. Elini duvara yasladı. Zar zor nefes alıyordu. Kalbi çok kırılmıştı. Daha fazla kırılmak, üzülmek istemiyordu. Ayrıca bu işi uzatıp, onun sürekli peşinde dolanmasına neden olmak istemiyordu.

"Çocuk değiliz sonuçta, şimdi kahvaltıya gidebilir miyiz?" Seokjin, onun sesindeki soğukluğu dibine kadar hissetmişti. Bu durum derin bir nefes almasına neden olmuştu. "Gidelim," tek kelime etmeden çıktılar ordan. Doğrular saklı kaldı. Taehyung'un kalbi kırıldı. Seokjin'in elleri bağlandı, kalbi lâl oldu.

Bu sessizlik, çok fena şeylere sebep olacaktı.

Cezayir Menekşesi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin