ah çektiğim güzelliğin, 12

495 90 150
                                    

Etraftan yayılan uğultulu gülüşmeler, ne konuşulduğu seçilmeyen sesler...

Seokjin yavaşça yerinde kıpırdandığında, elini yanındaki boşluğa atıp yokladı. Kimse yoktu. Esmer oğlan elbette gitmişti. Komutan öylece yanındaki boşluğu izledi. Aklına seneler önce, onlarca kaybettiği askeri geldiğinde sızlayan burnunu kırıştırdı. O dağdan tek başına alındığında, yanındaki boşluk onu delirtmişti.

Kimsesizdi.

Yattığı yerden düzelip, ortadaki masada hazırlanan kahvaltıyı izledi. Esmer oğlanın gülüşü, karşısındaki adamla olan sohbeti... Bunlar, içindeki bazı duyguların fazlaca yoklanmasına neden olmuştu. Adam ondan on yaş büyük olabilirdi ama bu kıskanmasına engel değildi. Kendini kaybetmek istemiyordu.

Bu yüzden yavaşça yataktan kalktı. Dolabından havlusunu, diş fırçasını alıp tuvalete doğru ilerledi. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Zaten belli ki, esmerin de kendisiyle konuşacak pek bir şeyi yoktu. Konuştuğu kişiden, ettiği sohbetten fazlasıyla memnun gözüküyordu.

Kapıyı açıp içeri girdiğinde, aynadan kendine baktı. Üzerinde sevdiği adama ait olan kazak, dudaklarının kıvrılmasına neden olmuştu. Suyu açıp, suratına defalarca çarptı. İçerden gelen gülüşme seslerini duymak istemiyordu. Esmer oğlanın elbette gülmesini çok istiyordu ama... Kendisine, kendisi için gülebilseydi keşke...

"Onu asla böyle mutlu edemeyeceğim." Derin bir nefes aldı. "Benimle asla böyle rahat konuşamayacak. Belki o hayat bildiğim gülüşünü benden esirgeyecek." Elini sertçe mermere vurdu. Suyu sonuna kadar açıp, altına kafasını verdi. Soğuk su kafasına her aktığında, ona olan hislerini itiraf ettiğine sinirleniyordu.

Kendisinden uzaklaşacaktı...

Biraz daha suyun altında kalmaya devam ederse baş ağrısı çekecekti ama çekilmek istemedi. Soğuk su çok iyi gelmişti ona. Gözlerini kapatıp biraz daha durmak için hareketlendiğinde, kapının açıldığını bile duymamıştı. Omzundan çekildiğinde, ıslak gözlerini açmış karşısındakini seçmeye çalışıyordu. Sudan buğulanmıştı.

"Niyetin hasta olmak mı?" Seokjin, taehyung'un sesini duyduğunda sırtını mermere yasladı. Onu izliyordu sadece. Az önce içerde gülüşüyle sunduğu sesi, şimdi kendisi için sertleşmişti. Taehyung ise onun kendisine bakışlarını fark ettiğinde bir adım daha attı. Ayaklarının uçları birbirine değiyordu.

Gözlerindeki o mutsuzluk, kalbini ezmişti. Sıcak ellerini, seokjin'in ıslak yanaklarına çıkartıp okşadı. "Senin için, dünden beri çok endişeleniyorum." Seokjin hafifçe gülümsedi. Yanağını sıcak avucun içine doğru bastırdı. Nasıl olur da hem kendisini öldürüp, hem de yaşamasına neden olan her şeyi içinde barındırırdı?

"Endişelenme, ben iyiyim." Taehyung'un kalbi çok hızlı atmaya başlamıştı. Hatta bedeninden yayılan sıcaklık, seokjin'in yanaklarına geçiyordu. Taehyung, bir elini onun ıslak saçlarına çıkardı. Yavaş yavaş okşarken, ikisi de derin bir iç çekmişti. Lakin komutanın iç çektiği tek bir şey vardı. Esmer oğlanın dillere destan güzelliği...

"Hastalanacaksın, kurula saçlarını." Seokjin bir şey diyemedi. Kollarını ince beline sarıp, esmer oğlanı kendine çekti. Sıcak boynuna doğru sokuldu. Soğuk yüzünü, sıcacık evine getirdiğinde rahatlamıştı. Bu his, tıpkı kışın soğuğundan kaçıp, sobanın cayır cayır yanan dibine oturmakla aynıydı. O huzur, o rahatlama...

Hepsini esmerin boynunda hissetmişti.

"Sabah neden yoktun yanımda?" Taehyung olduğu yerde kasılmıştı. Komutanın sıcak nefesi aklını bulandırıyordu. "Kimse görmesin diye erkenden gittim." Seokjin daha sıkı sarıldı. Sanki onu elinden alacaklarmış gibi, daha sıkı sarmaladı ince belini. Artık huzur bulduğu biri vardı. Onu kendisinden almalarına izin vermeyecekti.

Cezayir Menekşesi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin