yanan ateşin sahibi, 16

456 78 124
                                    

Taehyung için dünya durmuştu.

Sanki o an bir fanusun içine kapatılmış gibi hissediyordu. Komutanın kendisine söylediklerinden sonra canı çekilmiş, ruhu sanki bedeninden ayrılmışcasına yakıyordu canını. Bu yüzden öylece yeri izlerken, şimdi ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Güvendiği kimse kalmamıştı. Kimsesiz miydi gerçekten?

Seokjin ise gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. Sevdiği adam karşısında her şey bitmiş gibi dururken, şu an kendini öldürmek istiyordu. Onun gözünden düşen tek bir yaşın sebebi dahi olmak, komutan için ölüm demekti. Uzun süren sessizliği bozacak yüzü bile yoktu. Bir şeyler söylese bile bunun üstesinden gelmek...

Taehyung titreyen ellerini pantolonuna sürttü. Konuşmak için ağzını aralarsa, hıçkıra hıçkıra ağlardı. Kendisini sevmeyen bir adam için ağlamayacaktı. Bu kadar güzel sevilmek zaten hayalden ibaretti. Şimdi daha iyi anlıyordu. Bir şeyler konuşmak, paylaşmak, aynı yerde bulunmak dahi istemiyordu.

Yavaşça arkasını dönüp kapıdan çıkmak için yeltenmişti ki, komutan bileğini tutmuştu. Onun böyle gitmesine, gerçekleri dinlemeden gitmesine asla izin veremezdi. "Yapma böyle yalvarırım. Dönme sırtını bana, sen yapma bunu." Taehyung dişlerini birbirine bastırdı. Dolan gözlerini yukarı kaldırıp, akmasını engelledi.

Onunla konuşmayacaktı.

Bu yüzden sustu. Cevap dahi vermedi. Seokjin ise sesini duymak için ruhunu bile ortaya koyardı. Şimdiden ses tonunu, sıcaklığını çok özlemişti esmer oğlanın. "Yemin ederim ki seni çok seviyorum. Tanrı şahidim, saçının tek teli için her şeyimi vermeye hazırım." Taehyung hızlanan kalbi yüzünden titriyordu.

İnanmayacaktı ona. Kendisini kandıran bu adama inanmayacaktı. Onun için sadece bir görevdi. Taehyung eğer kendisiyle konuşmazsa, ayaklarına kapanacaktı. Sesini duymak için ayaklarına kapanmaya bile razıydı. "Sevgilim lütfen benimle konuş. Ben çok çaresizim, lütfen." Gerçekten ikinci defa çok çaresiz kalmıştı.

Askerlerinin hepsini kaybettiği o gün, nasıl çaresiz hissediyorsa şimdi de sevdiği adam için o kadar çaresiz hissediyordu. Esmer oğlanı bir kez konuşsa, Seokjin için huzur kapıları açılacaktı. Taehyung yavaşça bileğini ondan kurtarmak için ilk kez tepki verdiğinde, Seokjin halsizce bıraktı elini. O an çok büyük bir darbe yemişti kalbine.

"Bana bunu neden yaptın? Beni neden kandırdın?" Seokjin aniden sorulan soru karşısında, daha fazla dayanamadı. Dizleri üzerine çöküp, halsizce eğdi kafasını. Taehyung gözlerinden düşen yaşlara izin verdi bu sefer. Koskoca komutan bile dağılmıştı karşısında, kendisini daha fazla tutamayacaktı.

"İsyan ilk çıktığında, tüm koğuşlara haber verilmişti. Bu dönemde, siyaset olaylarının can aldığı bu zamanda, adalet nerdeyse yok olmaya yüz tutmuşken hangi yarım akıllılar bu işe kalkışmış diye konuşmalar dönmeye başlamıştı. Onlar için yaptığınız tamamen ilgi çekmek, delilikten fazlası değildi." Sözlerine devam etmek için derin bir nefes aldı.

Taehyung ayakta duramayacağını anladığında, duvarın dibine çöktü. Resmen omuzları bile taşımıyordu kafasını. Seokjin dinlemek istediğini anladığında içine dolan umutla tekrar gücünü topladı. Bir suçu yoktu ki, amacı hiçbir zaman, aralarında ne olursa olsun tek kurtulmak değildi ki...

"Sonra müdür odasına beni çağırdı. Bana olanları detaylıca anlattı. İsyana karışanların fotoğraflarını gösterdi. Seni ilk gördüğümde, garip bir şekilde fotoğrafında takılı kalmıştım." Taehyung bunu duyduğunda yutkundu. Bu bile kalbini hızlandırmaya yetmişti elbette. Yine de kırgınlığı çok daha fazlaydı...

"Sonra müdür bana bir teklifte bulundu. Eğer bu işin başındakini öğrenirsem, beni burdan çıkaracaktı. Taehyung bana atılan iftira, yıllarca emek verdiğim devlete ihanet ettiğim doğrultusundaydı. Tabii ki kabul etmedim. Burdan çıktıktan sonra, sicilimi gören kimse bana iş vermezdi. Bir hayatım olamazdı benim."

Cezayir Menekşesi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin