"komutanın hali hal değil," 14

549 83 166
                                    

Bir avuç mutluluk bile insanı, insan gibi hissettirmeye yeterdi. Komutan dün gerçekleşen öpücükten sonra kendini toparlayamamıştı. Taehyung anın güzelliğiyle Seokjin'i öpmüştü ama sonra çok utandığı için hemen kaçmıştı. Komutan ise elini dudaklarının üzerine koymuş, mutlulukla dolmuştu içi.

Şimdi sabah gözlerini ilk açtığında, hemen esmer oğlanın yatağına baktı. Elini yanağına koydu ve öylece onu uyurken izledi. Bir insan uyurken bile bu kadar güzel olabilir miydi? Taehyung kesinlikle çok güzeldi. Onun bu hallerini saatlerce izlemek istiyordu. Dün gece kuru dudakları, onun dudakları sayesinde nemlenmişti.

Öpücüğünden sonra koşarak kaçması, aklını yitirmesine neden oluyordu. Kalbi resmen mutlulukla, aşkla, huzurla dolmuştu. Onun en ufak hareketi, kalbini hızlandırıyordu. Resmen bu dört duvar arası, onun sayesinde hayat olmuştu kendisine. Esmer oğlan resmen yaşadığını hissettiriyordu.

Seokjin derin bir nefes alıp yataktan kalktı. Sanki bir on yaş gençleşmişti. Yirmili yaşlarındaki enerjisi dolmuştu içine. "Bugün kahvaltıyı ben hazırlarım." Kollarını yana açarak bağırdı. Taehyung ile yakın olduğu için sinirlendiği Dong, garipsemişti. Bugün kahvaltı hazırlama sırası kendisindeydi.

"Kahvaltı sırası ben de." Seokjin onun kalbini kırdığını biliyordu ama kendine de engel olamamıştı. Dehşet bir kıskançlık duygusu dolmuştu içine. "Sen dinlen hyung, bugün ben yapmak istiyorum." Sesindeki nazik ton, Dong'un tebessüm etmesine neden olmuştu. Belli ki o gün gerçekten kötü bir gün geçirmişti.

Seokjin'in sesine uyanan Taehyung, yavaşça araladı gözlerini. Herkesin çoktan uyandığını görmüştü. Hemen komutanın olduğu tarafa baktığında, onun yatağında olmadığını fark etmişti. Gözü hemen tezgâhın oraya doğru kaydı. Bir şeyler hazırladığını görünce şaşırmıştı. Bugün onun sırası değildi.

Elini yüzünü yıkamak için ayaklandığında Dong hyung'una sormak için yanına ilerledi. "Günaydın, bugün kahvaltı sırası sen de değil miydi?" Dong omuzlarını silkip anlamazca baktı. "Vallaha ben de bir şey anlamadım. Bir enerjiyle kalkıp, bugün ben yapacağım dedi." Taehyung'un anında yanakları kızarmıştı.

Kendisiyle alakalı olduğunu biliyordu...

Hemen tuvalete girip, kapıyı kapattı. Dün resmen onu öpmüştü... Heyecanla elini yüzünü yıkamak için bir adım atmıştı ki, büyük bir gürültüyle yere düştü. Sesinin çıkmaması için alt dudağını sertçe ısırdı. Mermerden destek alarak, canı yansa bile yerden kalktı. Tuvaleti temizlemişlerdi. Bu yüzden yerler kaygandı.

Taehyung'un kolu biraz acıyordu. Soğuk suyu açıp, iyice kolunu altına tuttu. Bu esnada Seokjin sofrayı hazırlamıştı. İçindeki bitmeyen enerji, onu oldukça güçlü kılıyordu. Gözleri esmer oğlanın yatağına kaydığında, genişçe gülümsedi. Belli ki tuvalete gitmişti. Şimdi güzel bir günaydın öpücüğü alabilirdi.

"Beyler kahvaltı hazır. Siz geçin, ben bir elimi yüzümü yıkayayım." Hepsi yavaş yavaş sofraya geçerken, ihtiyar onaylamazca salladı kafasını. Kendi dertsiz başlarını belaya sokacaktı bu iki deli oğlan. Seokjin heyecanla kapıyı açıp, içeri geçtiğinde, gördükleri kaşlarının çatılmasına neden olmuştu.

"Koluna ne oldu senin?" Taehyung onu üzmek istemiyordu. Bu yüzden suyun altından çekip, gömleğini çekiştirdi. "Hiç, yıkıyordum." Seokjin yanına yaklaşıp, nazikçe tuttu kolunu. Bu baskı bile canını yakmaya yetmişti esmer oğlanın. Gömleğin kolunu yavaşça sıyırdı. Şimdiden şişmiş ve kızarmıştı.

"O güzel ağzına yalan hiç yakışmıyor. Zaten beceremiyorsun da." Taehyung gergince yutkundu. Yalan konusunda pek iyi sayılmazdı. Seokjin kolunu tutup dudaklarına yaklaştırdı. Üzerine sıcak bir öpücük bıraktı. Birkaç kez daha öptükten sonra üzerini örttü. Onun canının yanıyor olması, kalbini acıtmıştı...

Cezayir Menekşesi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin