hayat veren öpücüğün hissi, 13

507 85 157
                                    

Avlu yine her zaman olduğu gibi, sessizdi. Genelde herkes gökyüzünü izler ve hayaller kurardı. Gürültü çok nadir yaşanırdı. Kahkaha sesi, hayaller pek olmazdı burda. Herkesin istediği tek şey özgürlüktü elbette. Lakin her şeyin bir bedeli vardı. Bunların en acısı, en büyüğü ise özgürlüğünün elinden alınıyor oluşuydu...

Taehyung bir köşede gökyüzünü izlerken arada, ilerde ihtiyarla konuşan komutana kayıyordu gözleri. Bazen yumruğunu sıktığını, oldukça tedirgin olduğunu anlayabiliyordu. Yine de umursamak istemedi. Artık ona bakmak bile istemiyordu. Herkese aynı olan adamı, hayatına dahil etmeyecekti.

Taehyung kuşların üzerinden uçtuğunu gördüğünde, derin bir nefes aldı. Gözlerini kapattı ve sadece dışarıdaki hayatını hayal etti. İstediği zamanlarda dışarı çıkıp yaptığı yürüyüşler, deniz kenarında oturduğu zamanlar, yeşilliklerin içinde dinleniyor oluşu... Şimdi hepsi kendisine imkansız geliyordu.

Yorulmuştu.

Gözlerini araladığında, hala burda olduğunu fark etmek biraz onu mutsuz etse bile, buna alışmıştı. Tekrar ihtiyarın olduğu kısma baktığında tek başına olduğunu görmüştü. Komutan etrafta yoktu. Taehyung yaşlı adamın yüzündeki ifadeden bile anlamıştı. Komutan ile tartışmış olmalılardı.

Geçen on dakikadan sonra gardiyanların gelmesi üzerine, herkes yavaşça içeri geçti. Taehyung yatağına doğru ilerlerken, komutanın uzanmış, yatağının tavanını izlediğini görmüştü. Öfkeli olduğu kaşlarını çatmasından anlaşılıyordu. Önceden olsa gider ve ne olduğunu sorardı ama şimdi bunu yapmak istemiyordu.

Koğuşun kapısının açılması üzerine, gardiyanlardan biri içeri girmişti. "Komutan ziyaretçin var." Seokjin derin bir nefes alıp, kafasını gardiyana doğru uzattı. "Kim gelmiş?" Şu an o kadar sinirliydi ki, enerjisi tükenmişti. "Kim Seo geldi." Seokjin gelen kişinin ismini duyduğunda hızla kalktı yataktan.

Taehyung onun heyecanını gördüğünde, içinde ezilen kısmı; o kapıdan çıktıktan sonra fark etmişti. Kalbi neden böyle acımıştı birden? Mesela neden ona uzak davrandığını fark etmemişti komutan? Hiç umursamıyor muydu onu? Görüşmeye gelen kadın kadar mutlu edememe fikri, bir zehir gibi yayılmıştı zihnine...

Seokjin dolan gözlerini yukarı doğru kaldırıp, ağlamamak için sıktı kendini. Şu an ihtiyacı olan aklı ona verecek tek kişi, onu bekliyordu. Gardiyan demir kapıyı açtığında, Seo'yu görür görmez hızlı adımlarla ilerledi. "Abla, seni çok özledim." Kadını sıkıca kolları arasına aldı. Onu gerçekten çok özlemişti.

"İyi ki geldin." Genç kadın kardeşinin sırtını okşadı. "Ben de seni özledim. Sana çok güzel bir haber vermeye geldim. İlk senin öğrenmeni istiyorum." Seokjin şu an buna çok ihtiyaç duyuyordu. Güzel haberleri duymaya, çok ihtiyacı vardı. Seo, seokjin'in elini tutup, yavaşça karnına doğru götürdü.

"Dayı oluyorsun." Seokjin duyduğu sözler karşısında gözyaşlarını tutamadı. Elinin altında bir can yeşeriyordu... "Bu gerçek mi? Hamile misin?" Seo'nun dolan gözleri adeta buz gibi parlıyordu. Kardeşini onayladığında, birbirlerine sıkıca sarılmışlardı. Seokjin çok mutlu olmuştu. O bebeği kucağına almak için sabırsızlanıyordu.

"Çok sevindim, çok mutlu oldum." Ablası onun heyecanına genişçe gülümsedi. "Hadi gel oturalım şöyle." Sandalyelere karşılıklı oturduklarında, ablası seokjin'in elini sıkıca tuttu. "Nasılsın? Bir ihtiyacın var mı?" Seokjin derin bir nefes aldı. Bunu ablasına söylemek istiyordu. Onun kendisini anlayacağını çok iyi biliyordu.

"Abla ben birini seviyorum." Genç kadın oldukça şaşırmıştı bu duruma. Bundan hiç haberi yoktu. Nasıl ve kimi sevmişti ki? "Kim?" Seokjin gergince dudaklarını yaladı. Bundan utanmıyor veya taehyung gibi korkmuyordu. "Adı taehyung, aynı koğuşta kalıyoruz." Bir çırpıda söylediklerindan sonra, gözlerini kapattı.

Cezayir Menekşesi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin