son otuz iki soru

1.9K 105 34
                                    

İyi okumalar!


"Hay sikeyim böyle ödevi!" diyerek kalemimi duvara fırlattım. Yaklaşık altı saattir bir matematik ödevini yapmakla uğraşıyordum.

Sayfalar dolusu bir ödev yapıyor olduğumu düşünmüş olabilirsiniz lakin yanıldınız. Sadece elli soru çözmem gerekiyordu ancak onu bile çözemiyordum. Çünkü birden fazla konudan soru vardı ve bu sorular bence çok zordu. Yani matematiğim kötü olduğundan değil!

Akıl sağlığımı kaybetmemek için bir saat daha sorularla ilgilendikten sonra yatmaya karar verdim. Kaç soru çözdüğümü merak ettiğim için sayfaları çevirerek kağıtta göz gezdirdim. Bu işlem on bir saniyemi almıştı çünkü sadece on sekiz soru çözebilmiştim.

Harika, ciddiyim harika! Sinirli bir harika değil, mutlu bir harika. Bu sayıyı ancak rüyamda görebilirdim çünkü.

Matematik ödevimden birkaç soru çözebilmenin vermiş olduğu mutlulukla masamdan kalktım. Banyoya gidip dişlerimi fırçaladıktan sonra mutfakta telefonuna bakan annemin yanına doğru ilerledim ve yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Annem kızmasın diye de koşarak odama gittim.

Pijamalarımı giyip yatağıma atladım ve yorganı kafama kadar çekerek uyumaya çalıştım.

****

"Ben çıkıyorum!" bağırışıma cevap almayı beklemeden kapıyı kapattım ve merdivenlerden aşağı doğru indim.

Hızlıca okula gitmeli ve birilerinden ödevi alıp kalan soruları cevaplamam gerekiyordu. Okula gitmek kolaydı ancak birisinden ödevi almak hiç de kolay değildi.

Unutmadan söyleyeyim: Aslında ödev bugüne değil, yarına. Ancak ben daha on sekiz soru yapabilmiştim ve bu ödevi kendim yapmaya devam edersem on sekiz soruyu geçemeyecektim. On sekiz soruyu geçemezsem de dersi geçemeyecektim.

Düşüncelerime dalmış hâldeyken otobüs durağına geldiğimi fark etmemiştim. Cebimden telefonumu çıkardım ve saate baktım. Otobüs iki dakika sonra gelecekti.

"Günaydın." duyduğum ses ile başımı sağ tarafa çevirdim.

Kim Seungmin?

İyi çocuktur ama ödevi biraz zor verir.

"Günaydın Seungmin." dedim bu şirin çocuğa gülümseyerek. "Erkencisin." diyerek de konu açmaya çalıştım.

"Evet, bugün biraz öyle oldu. Bay Bang sağ olsun." Tam Seungmin'e cevap verecektim ki otobüs geldi. Seungmin'le konuşmayı kestik ve beraber otobüse bindik.

Konu açma girişimim başarısız oldu sanırım.

***

On yedi dakikalık bir yolculuğun ardından nihayet okula varmıştık. Okulumuz biraz tenha bir yerdeydi ve çevresinde ağaç yok denecek kadar azdı ama güzel bir okuldu. Bahçesi çok genişti, duvarları öğrencilerin çizimleri ile süslenmişti.

Fazla oyalanmadan okul binasına giriş yaptım. Merdivenlerden çıkarak sol koridorda bulunan sınıfıma isteksiz bir şekilde girdim. Şimdilik kimse gelmemişti, tahminimce on dakikaya kalmaz gelirlerdi.

Cam kısmındaki beşinci sıraya ilerledim ve sırama oturdum. Çantamdan ödevimi çıkararak masanın üzerine bıraktım. Çok anlıyormuş gibi de çözmediğim sorularda göz gezdirmeye başladım.

Çözebildim mi? Hayır.

Bay Bang'a beni bu kadar uğraştırdığı için lanetler okurken görüş açıma Jisung denen arkadaşım girdi. Kırmızı ceketi belinde, ayakkabısının açılan bağcığıyla sırama doğru geliyordu.

Genç adam sırama oturur oturmaz elimdeki kağıtları işaret ederek, "Ödevi yaptın mı?" dedim. Kafasını onaylar bir biçimde salladı. "Tüm soruları?" inanamayarak sordum. "Evet Felix." dedi gözlerini devirerek.

Jisung'tan da ödev alınmaz ki şimdi! Boş teslim etsem daha yüksek puan alırım.

"Anlıyorum," Kravatımı düzelttim. "Gel kantine inelim." dedim ve Jisung'u oturduğu sıradan kaldırarak sınıftan dışarı çıkardım.

***

Changbin ve Jeongin'in oturduğu masaya oturmuştuk. Telefonlarından oyun oynuyorlardı. Aynı sınıfta olsaydık ve matematikten anladıklarını bilseydim ödev dilenirdim ancak çok şanssız biriydim. 

"Salak mısın, neden beni beklemeden rakibe saldırıyorsun?" dedi Changbin oyunun getirdiği heyecan ve gerginlikle. "Böyle yapmaya devam edersen bu kaybedeceğimiz 4. oyun olacak."

"Skorum senden daha iyi en azından. Ayrıca ölme ve kaç diye saldırdım. İyilik yapmaya da gelmiyor."  Mavi saçlı sinirle konuştu.

İkili bir yandan birbirlerine laf atıyor, diğer yandan da oyunlarını oynuyorlardı.

Gözlerimi kısmış onları izlerken ensemde baskı hissetmemle başımı arkadaşımın bulunduğu yöne çevirdim.

"Sınıfa gidelim."

"Tamam." cevabını vermemin ardından Jisung ile oturduğumuz sandalyelerden yavaşça kalkarak bize sorgulayıcı bakışlar yollayan Changbin ve Jeongin'e el salladık ve sınıfımıza doğru ilerledik.

*

homework // hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin