"Asla, asla deme." Ünlü düşünür Hwang Hyunjin, çok bilmiş bir tavırla konuştu. Birkaç saniye sessiz kalıp, diğer cümlesine geçmeden önce gözlerini tavana dikti. "Bu cümlenin İngilizcesi daha güzel." deyip konuşmasını bitirdikten sonra bakışlarını tavandan ayırdı ve bana yönlendirdi.
Belki ilk cümleyi okuduktan sonra, 'Ne diyorsun Hyunjin, neyden bahsediyorsun? Nasıl bu duruma geldiniz? En son birbirinize sevgi dolu sözcükler bahşediyordunuz.' demiş olabilirsiniz, dememiş de olabilirsiniz. Her ne dediğinizi bilmemek ve önemsememekle birlikte ben, Lee Felix, hemen bu konuya bir açıklık getireceğim.
Şimdi biz Hyunjin'le karşılıklı konuşmayı bitirdikten sonra bir süre sessizce ve ellerimiz kenetli bir şekilde durduk. Sonra Hyunjin elini benden ayırıp bana bir şeyle anlatmaya başladı, ben de onu dinlemeye başladım.
Konuşmaya başladığından beri ne anlattığını anlamadığım Hyunjin'e, "Bence de." diyerek cevap verdim. Az önce de aynı cevabı vermiştim. Bir sonraki söylediği şeye de aynı cevabı vereceğim muhtemelen.
Cevabımı duyan Hyunjin, önce gözlerini kısıp baştan aşağı süzdü beni. "Dinlemiyorsun ki." dedi sitemle.
"Ben..." Cümlemi tamamlayamadan Hyunjin, sert bir şekilde kolumu sıktı.
Hyunjin'in sanki düşmanmışız gibi acımasızca sıktığı kolumu ondan kurtardım. "Hayır dinliyorum." dedim ve yanımdaki gence biraz daha yaklaştım. "Ben, sen ne anlatsan dinlerim."
Hyunjin, duyduklarına karşın kafasını olumsuz bir biçimde salladı, "Madem beni dinliyorsun, en son ne anlattığımı söyle." dedi ve kollarını göğüs hizasında kavuşturup vereceğim cevabı beklemeye başladı.
Bana sorulan soruyu cevaplamadan önce derin bir nefes aldım. "İşitme ve görme engelli insanlardan falan bahsediyordun. İşaret dili öğrenmek istiyormuşsun."
Diliyle dudaklarını nemlendirdi. "Tamam," Kaşlarını kaldırdı. "Ondan önce ne anlatıyordum?"
Sorguda mıyım, ne oluyor? Kimse beni sorgulayamaz.
"Tarihi bir olayı anlatıyordun."
"Tebrikler, testi geçtiniz!" Hyunjin, büyük bir sevinçle beni tebrik ettikten sonra iki eliyle başımı tuttu ve yanağıma hafif bir öpücük kondurdu. "Bu da ödülün." dedikten sonra yüzüne gururlu bir gülümseme yerleştirdi.
Hyunjin'e söylemeyin ama ödülü çok beğendim. Sır tutma konusunda size güveniyorum. Güvenimi boşa çıkarmayın lütfen!
"Beğenmedim ödülü." dedim ve kafamı Hyunjin'in olmadığı tarafa çevirdim. "Çok sıra dışı bir ödüldü."
Böyle dersem beğendiğimi belli etmem bence.
"Anladım, ödül çok güzelmiş."
"Sen daha güzelsin."
Hyunjin duyduklarından sonra yüzünü buruşturdu ve sağ elini, kolu hareket etmeyecek biçimde agresifçe iki yana salladı. "Çok klişe olmakla birlikte iğrenç."
İltifatımı beğenmeyen Hyunjin'e, "Sen beğenmiyorsan gidip başkalarına söylerim ben de." cevabını verdikten sonra parmaklarımı iç içe geçirip karnımın üzerine sabitledim ve Hyunjin'in vereceği tepkiyi beklemeye başladım.
Hyunjin, konuşmadan önce yutkundu. "Yapabilirsin ama başına da bir sürü iş alabilirsin. Biri gidip seni polise şikayet edebilir veyahut insanlar, hakkında sayısız dedikodu üretebilir." duraksadı ve gözünün altını kaşıdı. "Bir de beni üzebilirsin."
Hyunjin'e cevap vermeden önce, işaret parmağımı alnının ortasına birkaç saniye sertçe bastırdım ve parmağımı geri çektim. "Niye üzülüyorsun? Söylediğimde beğenmeyen sendin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
homework // hyunlix ✓
FanfictionFelix ödevini eksiksiz bir şekilde teslim etmeliydi.