Apartmanımıza ulaştığımda, arkamdan atlılar kovalarmışçasına asansöre binip Hyunjin'in dairesinin olduğu kata çıktım.
Bir türlü engelleyemediğim heyecanımla birlikte kapı ziline basarak bir müddet kapının açılmasını bekledim. Hyunjin kapının arkasında bekliyor olmalıydı ki birkaç saniye sonra kapı açıldı.
"Hoş geldin Felix!" Kahverengi saçlı, şu ana dek hiç kimsede görmediğim bir mutlulukla beni karşıladı.
Beni görünce gözlerinin içi parıldıyor.
"İçeri geçsene." deyip geçmem için biraz kenara çekildi. Hyunjin'in oluşturduğu boşluktan içeri geçmeden önce eğilerek ayakkabılarımı çıkardım.
"Hoş buldum."
Hyunjin, ben içeri geçtikten sonra kapıyı kapattı ve bana döndü. "Salona geçelim."
Dediğini kafamı sallayarak onayladıktan sonra salona geçerek kanepenin birine oturdum ve nereye kaybolduğunu bilmediğim Hyunjin'i beklemeye başladım.
Saatin kaç olduğunu öğrenmek için cebimden telefonumu çıkarıp saate baktım, işim bitince de geri cebime koydum. Daha sonra da Hyunjin'in salonunu incelemeye başladım.
Odaya gri ve beyaz renkleri hakimdi. Üç tane kanepe vardı: İkisi karşı karşıyaydı, diğeri ise kitaplığa bakıyordu. Bir masa vardı ve bu masanın beş sandalyesi vardı. Camın önünde birkaç tane çiçek vardı. Bu çiçeklerin ne çiçeği olduğunu bilmediğim için sizlere söyleyemeyeceğim. Her neyse, bu arada bir tanesinin önünde Hyunjin ve benim fotoğrafım var.
Hyunjin ve benim parkta çekindiğimiz fotoğraf.
Kaşlarım çatık bir biçimde, önünde fotoğraf bulunan çiçeğe doğru yaklaşarak fotoğrafı elime aldım.
"Biraz beklettim seni, bunun için özür dilerim ama sana özel bir tarif hazırlamıştım." Elimdeki fotoğrafı bırakmadan kafamı sesin geldiği yöne çevirdim.
Hyunjin elinde bir tepsiyle, bulunduğum yere doğru adımlıyordu. "Salonumu beğendin mi?"
Evet, çok beğendim. Sürekli geleceğim buraya.
"Evet." Düz bir ses tonuyla sorusunu cevapladıktan sonra, elimdeki fotoğrafı aldığım yere düzgünce geri bıraktım ve kanepelerden birine oturdum.
Konumumu değiştirmemden dolayı Hyunjin'de beni takip ederek tam önümde durdu. "Bunu duyduğuma sevindim." dedikten sonra elindeki tepsiyle beraber üzerimde doğru eğildi ki tepsideki kaseyi alabileyim. "Umarım beğenirsin."
Ben her türlü tatlıyı beğenirim ben sevgili Hyunjin.
Konuşmadan önce gülümsedim ve "Umarım." dedim. Daha sonra da Hyunjin'in benim için hazırladığı magnolyayı sol elime, magnolyanın yanındaki kaşığı da sağ elime alarak tatlının tadına baktım.
Güzel, klasik bir magnolya. Bunun "özel" kısmı nerede, tam olarak anlayamadım.
Ben tatlının tadımını yaparken Hyunjin'de merakla beni izliyordu.
"Nasıl olmuş?" diye heyecanla sordu ve yanıma yerleşti.
"Beğendim, çok güzel olmuş." dedim ve dudaklarımı dilimle nemlendirdim.
Bilin bakalım sonra ne oldu? Evet, Hyunjin'in bakışları saniyelik dudaklarımı buldu! Çok ilginç bir durum, değil mi? Kesinlikle böyle bir şeyi beklemiyordunuz.
"Ama özel bir yanını bulamadım." diye de tatlı hakkındaki yorumuma noktayı koydum.
Konuşmadan önce nefesini dışarıya verdi. "Aslında özel bir kısmı yok. Daha ilgi çekici olsun diye öyle dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
homework // hyunlix ✓
FanfictionFelix ödevini eksiksiz bir şekilde teslim etmeliydi.