cevaplamadım

272 32 4
                                    

Ekranda gördüğüm ismin karnımda garip bir ağrı oluşturması, avuçlarımı terletmesi, vücudumu baştan aşağı titretmesi ve kalbimin ritmini bozması normal mi?

Daha önce de birkaç kişiden hoşlanmıştım ve bu saydığım durumları yaşamıştım ancak bu kadar yoğun değildi o hisler. Belki de yaşımla alakalıydı, bilemiyorum.

Kendime sorduğum soruma da cevap vereyim: Normal.

Terli avuç içlerimi bacağıma sürtüp kuruladıktan sonra uzanma eylemime son verdim ve oturur pozisyona geçip bağdaş kurdum. Abimden daha çok sevdiğim Lee Know'u da bağdaş kurduğum bacaklarımın arasına hapsettikten sonra hâlâ çalmakta olan telefonumu sessize aldım ve böylece Hyunjin'in çağrısına cevap vermemiş oldum.

Ama Hyunjin pes eder mi? Kesin bir fikre sahip değilim ancak etmez galiba. Çünkü ona cevap vermememe rağmen tekrardan beni aradı.

Evet, ben ne yapmam gerektiğine karar veremediğim için benim yerime Lee Know karar verecek!

Lee Know'un karar vermesine yardımcı olabilme amacıyla yatağımdan hızlıca kalkarak çalışma masamın üstünde duran mor, mavi ve pembe renkli kalemleri aldım.

Mavi kalemi seçerse Hyunjin'le konuşacağım, pembe kalemi seçerse Hyunjin'le konuşmayacağım. Mor kalemi seçerse de karar verme işi bana kalacak.

Yatağıma yaklaşarak yavru köpeğin biraz uzağına oturduktan sonra, "Evet Lee Know, sendeyiz." dedim ve elimdeki kalemleri köpeğin önüne bıraktım.

Minik köpek önce önüne bıraktığım kalemlere, daha sonra da bana baktı.

"Bana bakma, kalemlere bak."

Lee Know, kurduğum cümleyle birlikte bana bakmayı sonlandırarak önündeki kalemleri koklamaya başladı.

Mal köpek.

"Lee Know," Köpeğin ismini zikrettikten sonra ensesine dokundum. "Bir tane kalem seçebilir misin artık?"

"Geri zekâlı çocuk," Minho hyung'un sesini duymamla irkilerek ona döndüm.

Nereden geldi bu be? Hani dinlenecekti.

Kapının pervazına kolları bağlı bir şekilde yaslanmış, bizi izliyordu. "Köpek dediğin şeyleri nasıl anlayacak? O daha küçük."

Bana hakaret edip, akıl verdikten sonra yaslandığı duvardan ayrıldı ve yatağıma doğru ilerlemeye başladı. "Ben Lee Know'un yerine senin için kalem seçerim." dedikten sonra gülümseyip yatağımın kenarına oturdu.

"Pembeyi seçtim." dedikten sonra pembe kalemi eline alarak kapağını açtı ve bileğine bir şeyler karalamaya başladı. "Evet, bu ne anlama geliyor?"

"Hyunjin'i geri aramayacağım." dedim direkt. Uzatmaya gerek yok.

"Hyunjin'i neden geri aramayacaksın?" Minho hyung, köpeği severken konuştu.

Mal Minho! Az önce bu sorunun cevabını verdiğimi hatırlıyorum.

"Pembe rengi seçtiğin için."

"Doğru." Kafasını salladı. "Hyunjin ve seni gördüm." dedi dümdüz bir sesle.

Duyduğum cümleyle saniyelik kalbim durdu, dilim tutuldu ve nefesim kesildi ancak sonradan Minho hyung'un beni test etme amaçlı bu cümleyi kurduğunu anladım.

Ve sanırım, testi geçemedim.

"Görebilirsin." dedim bana ait olamayacak kadar garip bir sesle.

"Evet, görebilirim çünkü her yerde gözüm var benim." Cevabını verdikten sonra göz kırptı ve yatağımdan kalkarak kapıya doğru ilerledi. "O Hyunjin'e söyle, bir daha sana koala gibi yapışmasın." Kapının pervazına ikinci kez yaslandı, "Sizi çağırmak için gelmiştim ama yanlışlıkla bu duruma tanık oldum, keşke olmasaydım. Gözlerim kanadı." Odamdan çıkarak kapımın önünde durdu. "Bir de üstüme vazife değil ama yine de söyleyeceğim: Biraz atılgan ol." dedikten sonra görüş açımdan çıktı.

"Ne?"

Cidden görmüş.

***

"Bu durumda da cevabımız sıfır oluyor." Bay Bang, sorunun cevabını yazmayı bitirdikten sonra tebeşirleri masasına bıraktı ve ellerini birbirine vurarak tebeşir tozunu temizledi. "Anlamadığınız bir kısım varsa sorun." Birkaç saniye duraksayıp sınıfı gözleriyle taradı. "Eğer soracağınız herhangi bir soru yoksa," Tahtadan uzaklaşarak sıraların arasında gezinmeye başladı. "Dersin bitimine yakın birinize bir soru sormak istiyorum." Masaya bıraktığı tebeşirleri geri eline aldı.

Genç öğretmenin kurduğu cümleyle beraber sınıftaki herkes birbiriyle bakışmaya başladı.

Bay Bang beni çok yoruyor.

Nefesimi bıkkınlıkla dışarı verip, arkama doğru yaslandıktan sonra Bay Bang'ın beni tahtaya kaldırmaması için içimden dua etmeye başladım.

"Felix," Sol tarafımdan duyduğum sesle dudaklarımı birbirine bastırarak o yöne döndüm. "Tahtaya yazacağım soruyu çözmek ister misin?"

Ne kadar da nazik birisi.

Derin bir nefes aldıktan sonra Bay Bang'ın sorusunu yanıtladım. "Yazacağınız soruyu çözebileceğimi düşünmüyorum Bay Bang, dolayısıyla kalkmayayım."

Bay Bang, verdiğim cevaba karşın gülümseyerek, "Takıldığın yerde yardımcı olacağım." dedi ve elindeki tebeşirin birini bana doğru uzatıp tahtaya doğru adımladı.

Sağ elimdeki tebeşirle birlikte ne yapacağımı bilmeyerekten Bay Bang'ı takip ettim.

Şu anda Bay Bang tahtanın karşısına geçmiş, birazdan benim çözemeyeceğim soruyu yazıyordu.

Sarı saçlı, yazma işini bitirdikten sonra tahtanın önünden çekilerek masasına geçti. "Evet, soruyu görüyorsun." dedi sol elinin işaret parmağıyla tahtayı işaret ederken.

Hayır göremiyorum, kör oldum birden.

Dediğine kafamı salladıktan sonra soruyu okumaya başladım.

Aslında yarısını çözebilirim bu sorunun.

Bir müddet soruyla bakıştıktan sonra zihnimde çözümünü kurguladığım sorunun işlemlerini tahtaya geçirmeye başladım.

Yazabildiğim kadar şey yazdıktan sonra duraksayarak yazdıklarımı baştan aşağı inceledim ve sonrasında Bay Bang'a döndüm.

"Sadece bu kadarını yapabildim." dedim tebeşiri tuttuğum elimle yazdıklarımı işaret ederken.

"Çok güzel." dedi ve oturduğu yerden kalkıp yarım bıraktığım problemin çözümünü tamamladı. "Teşekkür ederim, yerine geçebilirsin."

Duyulmayacak kadar kısık bir sesle, "Rica ederim." dedikten sonra hızlıca sırama geçtim.

Sırama oturmamla Jisung, arkasını dönerek, "Ödev işi üzerinde olumlu bir etki bırakmış." dedi.

"Tabii."

**

Seungmin, Jisung, neden bizimle beraber yürüdüğünü bilmediğim Jeongin ve ben okuldan çıkmış, favori parkımızda geziniyorduk.

"Minho hyung dolaylı yoldan sana... Neyse, söylemeyeceğim." Jisung, Jeongin'in saçlarını karıştırırken konuştu.

Az önce Hyunjin ve Minho hyung ile yaşadıklarımı anlatmayı bitirmiştim ve Jisung'un yapmış olduğu yorum buydu.

"Anladım." dedi Jeongin ve ekledi. "Bence hemen Hyunjin'le konuşmalısın."

Bu çocuğun kafası çalışıyor.

"Zaten öyle yapacağım." dedikten sonra kafamı salladım. "Telefonu açmadığım için yarın konuşalım diye mesaj attım."

"Tekrardan anladım." dedi ve yolun geri kalanında konuşmadan tamamladık.

*


homework // hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin