"Yorgun görünüyorsun." dedi karşı kanepede oturan annem. "Nereleri gezdin?" Sorusunu sorduktan sonra dibinde duran kumandayı alıp televizyondaki kanallarda gezinmeye başladı.
"Parktaydım. Biraz koştum, biraz yürüdüm, sonra biraz daha yürüdüm. Yürüdüm." dedim ve nefesimi dışarıya verdim. Çok zor zamanlar yaşamıştım ama geçmişti. Umarım bir daha yaşanmazdı.
"Parka kiminle gitmiştin?" dedi ve burnunun ucuna kadar düşmüş pembe gözlüğünü eliyle geriye itti. "Önceden de söylemiştin ama unuttum, kusura bakma."
"Hyunjin."
Verdiğim cevaba karşılık hımladı. "Ödevinde sana yardımcı olan ve bizim alt katımızda oturan genç çocuk mu?" dedikten sonra sonunda bir kanalda durdu ve elindeki kumandayı aldığı yere geri bıraktı. Ardından boylu boyunca kanepeye uzandı. Tabii uzanmadan önce gözlüğünü çıkarıp kabına koymayı da unutmadı. "Kabı nereye koydu?" diye sorarsanız, onu da şu an uzandığı kanepenin hemen dibinde duran tekli koltuğa fırlattı. Merak etmeyin, gözlüğü sağlamdır. Bu yüzden zarar görmez.
"Evet." Annemin yaptığı Hyunjin tanımına karşı böyle bir cevap verdim.
"Güzel, güzel. Yeni ödevini ne zaman yapmayı düşünüyorsun peki?"
Oralara hiç girmeyelim lütfen.
"Yaparım onu bir ara. Nasılsa bir sürü zamanım var." Ellerimle yüzümü sıvazladım. Ödev konusu açılmıştı yine.
"Geçen sefer de böyle demiştin ancak son gün yapmaya çalışmıştın. Bence şimdiden başla."
"Son gün yapmadım, üç gün önce yapmaya başladım." diyerek annemin yanlışını düzelttim.
Hata olmamalı.
"Sen yapmadın," Ellerini karnının üzerine kenetledi. "Hyunjin yaptı." diye de yarım kalmış cümlesini bitirdi.
"Evet anne."
"Evet Felix." dedi ve yattığı yerden kalkarak birkaç saniye bana baktı. Daha sonra ayağa kalktı, odanın bir köşesinde bulunan cam masaya ilerledi ve neden oraya bıraktığını bilmediğim telefonunu eline alarak bir şeylere bakmaya başladı.
"Neye bakıyorsun?" Annem, ona sorduğum soru ile bana döndü. "Minho'yu arayacağım." Sorumu cevapladıktan sonra telefonu kulağına doğru götürdü. Birkaç saniye Minho hyung'un telefonu açmasını bekledi ancak telefon açılmayınca, kırmızı renkli aygıtı kulağından uzaklaştırıp siyah renkli eşofmanının cebine koydu. Daha sonra yanıma geldi ve tam önümde durdu.
"Mutfağa gidiyorum, biraz atıştıracağım. Sonra da hazırlanıp işe gideceğim."
"Tamam." dedim ve dudaklarımı dilimle nemlendirdim. "Ben de odama çıkayım o zaman." diye de devam ettim ve ardından oturduğum gri kanepeden kalkarak salondan çıktım. Ancak annemin, "Felix, annene sarılmadan nereye gidiyorsun?" diyerek seslenmesiyle az önce çıktığım salona geri döndüm ve kollarını iki yana açmış, ayakta beni bekleyen anneme doğru yavaşça koşarak sarıldım. Daha sonra ikinci kez salondan çıktım ve odama doğru yol almaya çalıştım ancak alamadım. Çünkü kapı çaldı.
Çalan kapıyı duyan annem, salondan çıkarak kapıyı açmak için ilerlerken, "Minho gelmiş olmalı." dedi ve ardından kapıyı açtı.
Açılan kapıyla birlikte görüş açıma kucağında yavru golden retriever cinsi bir köpek taşıyan mor saçlı bir adam girdi.
"Biz geldik!" dedi mor saçlı elindeki yavru köpeği bana doğru uzatırken. "Sen bu küçük arkadaşı tutarken ben de ayakkabılarımı çıkarayım." Minho hyung'un dediğine kafa salladım ve köpeği hemen kucağıma aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
homework // hyunlix ✓
FanfictionFelix ödevini eksiksiz bir şekilde teslim etmeliydi.