"... Suya düştükten sonra yarı insan yarı balığa benzeyen bir şey bana yaklaştı." Seungmin, Bay Bang'ın gelmesini beklerken gördüğü rüyayı anlatıyordu, biz de onu dinliyorduk. Jisung ayaktaydı, ben ise Seungmin'in yanında oturuyordum.
"Deniz kızı gördün yani?" dedi Jisung bilmiş bir tavırla.
"Olabilir."
"Sonra ne oldu?" dedim ve sıradan düşmemek için yanında oturduğum çocuğa biraz daha yaklaştım. İki kişi sığamıyorduk bu sıralara.
"Sonrası yok. O şey bana yaklaşır yaklaşmaz uyandım."
"O şey deniz kızı işte."
Jisung, Seungmin'e gördüğü şeyin deniz kızı olduğunu anlatmaya çalışırken ben de giydiğim kot ceketin iç cebinden telefonumu çıkardım. Telefonumdan tarayıcıya girerek rüyada deniz kızı görmenin ne anlama geldiğini araştırmaya başladım. Boşuna rüya görmüyoruz herhalde. Araştırmak lazım.
"Aşk yaşamında hayal kırıklığına uğramak." Girdiğim sitede gözüme çarpan bir satırı sesli bir şekilde okudum. Sesimi duyan ikilinin bakışları beni buldu.
"Anlamadım?" dedi Seungmin önce elimdeki telefona sonra da bana bakarak.
"Rüyanda deniz kızı görmen aşk yaşamında hayal kırıklığına uğrayacağın anlamına geliyor."
"Sen Felix'i dinleme Seungmin." Konuşan Jisung'du. "Okuduğu şeye kendi bile inanmamıştır."
"Ben de pek inanmadım." Seungmin dudaklarını büzdü.
Üzdün beni Seungmin.
"Öyle olsun." dedim ve oturduğum yerden kalktım. "Sırama geçiyorum. Birazdan zil çalar."
"Ben de geliyorum. Elli dakika sonra görüşürüz Seungmin." dedi Jisung ve Seungmin'e el salladı. Seungmin'in yanından ayrılarak sıralarımıza geçtik. "Bay Bang bize geldi."
"Ne zaman?" Jisung sırasına ters bir şekilde oturdu.
"Cuma günü."
"Ne yaptınız?"
"Hiçbir şey yapmadık. Minho hyung, Bay Bang'ı rahat bırakmadı. Zaten Bay Bang da çok oturmadı. Hyunjin diye birisi de vardı ayrıca. Hyunjin, Minho hyung ve ben kurabiye yapamadık. Kurabiyeden size de getirdim bu arada. Tadı yok ama."
"Hiçbir şey anlamadım." Dağılmış saçlarını düzeltti. "Hyunjin kim bir kere? Ayrıca tadı olmayan ve yapamadığın kurabiyeyi neden bize getirdin?"
"Hyunjin, matematik ödevimi yapan kişi. Kurabiye de kahveyle içince tatlı oluyor. Tam tatsız sayılmaz." dedikten sonra elimi, Jisung'un az önce düzelttiği saçlarına uzatarak dağıttım. Saçları yumuşak görünüyordu ve öyleydi de.
"Dokunma saçıma."
"Dokundum bile." Elimi saçlarının arasından çektim.
"Umarım bugün Bay Bang seni tahtaya kaldırır."
"Bay Bang yapmaz öyle şeyler." dedim bakışlarımı kapıya çevirerek. Öğrenciler teker teker sınıfa giriyordu. Tüm öğrenciler sınıfa girdikten birkaç saniye sonra da Bay Bang gelmişti.
Bay Bang bugün ciddi görünüyor.
"Günaydın herkese." dedi siyah çantasını masasının üzerine bırakırken. Sonra sandalyesine oturdu, kollarını birbirine bağladı ve arkasına yaslandı.
Gözleri ile sınıfı taramaya başladı. "Verdiğim ödev hakkında bazı şeyler söyleyeceğim. Öncelikle ödevi çok güzel bir şekilde yapmışsınız. Ama kendiniz yapsaydınız daha iyi olurdu." Nefesini dışarıya verdi. "İlginç bir şekilde aynı kelimelerin altı çizili, aynı sorular boş ve aynı yerler silinip değiştirilmiş. Bakın, ben bu ödevi bunun için vermedim. Bir şeyler öğrenmenizi istediğim için bu ödevi verdim." Birkaç saniye duraksadı ve konuşmaya devam etti, "Daha önceden de söylediğim gibi; notlarınızı önemsemiyorum. Amacım size matematiği sevdirmek ve biraz da olsun bir şeyler öğretebilmek." Klasik öğretmen cümleleriydi bunlar. Eminim çoğu kez duymuşsunuzdur.
"Bay Bang," Jiyoon'un konuşmasıyla Bay Bang ona döndü. "Öncelikle konuşmanızı böldüğüm için özür dilerim."
"Sorun değil."
"Verdiğiniz ödev çok zordu. Yarısını kendim çözebildim sadece."
"Ödev zor değildi Jiyoon." dedi Bay Bang genç kızın konuşmasını bölerek. Sinirli olduğu için böyle yaptığını varsayıyorum. Jiyoon, Bay Bang'ın verdiği cevaba karşılık sadece kafasını sallamakla yetinmişti.
"Çok da uzatmak istemiyorum bu konuyu. İsterseniz notlarınızı söyleyeyim." dedi ve siyah çantasına uzanarak ödevlerimizi çıkardıktan sonra notlarımızı okumaya başladı.
"Han Jisung, 61." Şu ana kadar açıklanan notlardan en düşük olanı Jisung'a aitti. Jisung notunu duyar duymaz arkasını döndü ve bana baktı. "Düşük almışım." dedi ve geri önüne döndü.
"Lee Felix, 76." Soruları değiştirme işini biraz abartmışım sanırım.
Bay Bang tüm notları okuduktan sonra ayağa kalktı ve sıraların arasında dolaşmaya başladı. "Bu güzel notlarınızı geçerli saymayacağım ve size yeni bir ödev vereceğim. Umarım bu sefer kendiniz yaparsınız."
**
"Ödevi üçümüz yapalım." dedi Jisung bağcığını bağlarken. Günde on beş defa bağcığı açılıyordu ve Jisung her seferinde bıkmadan çözülen bağcığını geri bağlıyordu. Arada ben de bağlıyordum.
"Daha ödevi vermedi adam."
"Olsun ben en başından söyleyeyim." Eğildiği yerden doğruldu ve tekrardan yürümeye başladık.
"Paranız var mı?" Yanımda yürüyen ikiliye bir soru yönelttim.
"Yok." Soruma cevap veren kişi Jisung'du.
"Tamam, paran var." Sırtımdaki çantamı işaret ettim. "Öğle arası yemediğimiz kurabiyeyi şimdi yiyelim diyorum."
"Nerede?"
"Geçenlerde yürüdüğümüz parkta." dedim ve Seungmin'e döndüm. "İşin var mı?"
"Şimdilik yok." dedi ve sağ tek eliyle çantasının askısını tuttu, sol eliyle de pantolonunun cebini karıştırmaya başladı. "Param var bu arada." Az önce cebinden çıkardığı kağıt parayı bana gösterdi.
"Güzel. Önce markete uğrayalım o zaman."
"Param yok dedim ya."
"Paran yoksa gelme."
"İyi. Ben gidiyorum o zaman." dedi ve önce koluma sert bir şekilde vurdu, sonra da arkasını dönerek yürümeye başladı.
Seungmin eliyle yürüyen Jisung'u işaret etti. "Gerçekten gidiyor mu?"
"Hayır, birazdan geri gelir." dedim ve yanımda yürüyen siyah saçlı çocuğa yaklaşarak kolumu omzuna attım. "Rahatsız etmiyorum, değil mi?" Omzundaki kolumu işaret ettim.
"Etmiyorsun."
"O zaman Jisung'un bize yetişememesi için hızlı bir şekilde yürüyelim." Seungmin'in dediğim şeyi başını sallayarak onaylamasından sonra hızlı adımlarla önümüzde yürüyen öğrencilerin arasına karışarak gideceğimiz marketin yolunu tuttuk.
*
happy pride.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
homework // hyunlix ✓
FanfictionFelix ödevini eksiksiz bir şekilde teslim etmeliydi.