başımı omzuna yaslayabilir miyim?

493 66 4
                                    

Dirseğim dizime yaslı bir şekilde merdivenin üçüncü basamağında otururken, yirmi dört dakikadır Hyunjin'in hazırlanıp çıkmasını bekliyordum. Yapması gereken tek şey üstünü değiştirip çıkmaktı ama bir türlü yapamamıştı anlaşılan. Şimdiye gelmesi gerekiyordu.

"Geldim!" diye bağırdı ama hâlâ görünürde yoktu. "İki dakika daha bekle!"

"Tamam!" İki dakikanın lafı mı olur? Tabii ki beklerim. "Ödevini ve kalemliğin mutfaktaki sandalyenin üstünde kalmış. Getirmeme gerek var mı?"

"Kalsın, sonra alırım!" dedikten sonra iki dakika değil, yaklaşık yedi dakika Hyunjin'i beklemiştim. Artık hazırlandığını düşündüğüm Hyunjin mutfaktan çıktı, duvara çivilenmiş askıdan ince bir ceket aldı, kapının önüne geldi ve eğilerek ayakkabısının bağcığını bağladı. "Şimdi gidebiliriz!" dedi ve beni beklemeden merdiven basamaklarını inmeye başladı.

Minho hyung ve Jisung bile böyle bir şey yapmadı daha.

"Beni unuttun." Arkasından seslendim ama bana bakmadan aşağı inmeye devam etti. "Hyunjin!"

"Aşağıya en son inen kişi yemek ısmarlar."

"Benim bundan haberim yoktu!" diye bağırdıktan sonra merdivenleri ışık hızında inerek bir alt katta Hyunjin'i yakaladım.

Şu an Hyunjin ne yapıyor anlayabilmiş değilim ama ona ayak uyduracağım.

"Yakalandın." Bir yandan merdivenleri inerken konuştum.

"Olamaz!"

"Oldu." Dememle ikimiz de olduğumuz yerde durduk.

"Oyun daha bitmedi." Cevabını verdikten sonra merdivenleri üçer üçer inmeye başlamıştı. "Orada durup etrafına bakınmayı sürdürürsen kaybedersin!" Sesi bir alt kattan geliyordu.

"Zaten kaybedeceğim, neden çabalayayım ki?"

"Bay Lee!" Sesi apartmanın içinde yankılanıyordu. "Birinci kata bekleniyorsunuz!"

"Geliyorum!"

**

"Çok az koşmana rağmen hemen nefes nefese kalmışsın." Elleri belindeyken konuştu. "Sanırım biraz yorulduk."

"Çok mu az koştuk?" dedikten sonra kurumuş boğazımdan dolayı yutkunma ihtiyacı hissettim. "Kaç kilometre koştuğumuzu söylemek isterdim ama o işlerden hiç anlamıyorum."

"Gereksiz bir şey bence. Bilmesen de olur."

"Sen biliyor musun?"

"Bilmiyorum."

"Niye bilmiyorsun?"

"Anlamıyorum."

"Sen nasıl matematik öğretmenisin?"

"Bunun matematik öğretmenliği ile ne alakası var? Hem öğretmenim diye her şeyi bilmek zorunda mıyım?"

"Belki." Dememle gözlerini kısarak bana baktı.

Çok şirin görünüyordu.

"Senin için öğreneceğim." dedi ve bakışlarını benden çekerek etrafa bakınmaya başladı. "Hiç oturacak yer yok."

"Biraz etrafta dolaşalım. Biz dolaşırken birileri kalkarsa oturabiliriz." Parmaklarımı birbirine kenetleyerek olduğum yerde gerindim. "Hatta direkt çimlerin üzerine oturalım."

"Olmaz. Pantolonum kirlenir." Hyunjin, cevabını verir vermez yürümeye başladık. Cidden genç adamın da dediği gibi oturacak yer yoktu.

Park yine bildiğiniz gibiydi: Spor yapanlar, sevgilileri ile gezenler, yaşlılar, çocuklar, öğrenciler, ağaçlar, böcekler, hayvanlar, Jisung ve Jeongin, banklar, çimler ve saymadığım birçok şey.

Bu saydıklarımın arasında ilgimi en çok Jisung ve Jeongin çekti. Beraber oturup konuşmaları çok garipti çünkü hiç anlaşamazlardı.

"Nereye bakıyorsun?" Çimlerin üzerinde yürüyen Hyunjin'in sorduğu soru ile ona döndüm. "Oturacak yer mi buldun?"

"Tanıdık birileri gördüm, onlara bakıyordum. Ve hayır, oturabileceğimiz bir yer bulamadım." diyerek sorduğu iki soruya da cevap verdim.

"Hani nerede tanıdıkların?"

"Onları boş ver sen." dedikten sonra Hyunjin'in kolunu tutarak onu rastgele bir yere doğru sürüklemeye başladım. "Başka yerlere gidelim."

"Minho'yu falan mı gördün?"

"Minho hyung çoktan kendini belli etmişti."

"Görmedin yani?" Dediğine kafa salladıktan sonra Jisung ve Jeongin'e doğru döndüm. Jeongin, gülerek Jisung'a bir şey anlatıyordu, Jisung'da kendi bacağına vurarak ona gülüyordu. Birkaç saniye daha onları izledikten sonra önüme dönerek yürümeye ve Hyunjin'i  sürüklemeye devam ettim.

"Şuradakiler kalkacak galiba." Parmağıyla ağacın dibindeki bankta oturanları işaret etti. "Oraya gidelim ve yanlarında ayakta durarak kalkmıyorlarsa bile kalkmalarını sağlayalım."

"Anlayamadım?" Bu Hyunjin ne diyordu yine?

"Şimdi anlayacaksın." diyerek az önce gösterdiği banka doğru yürümeye başladı ancak daha Hyunjin bankın yanına gitmeden oturanlar kalktı. Bana bakmadan, "Şimdi anlayamadın ama ben sana başka bir zaman anlatacağım." dedi ve oturdu.

"Sen bilirsin." diyerek yanındaki boşlukta yerimi aldım. "Ben az önce dediğini biraz anlamıştım ama." Banka oturduğumda vücudum gevşemişti.

Yorulmuşum galiba.

"Felix," Hyunjin'in ismimi söylemesiyle ona döndüm. "Başımı omzuna yaslayabilir miyim?" Duyduğum bu ani istek kıkırdamama sebebiyet verdi. Şu an bu bana biraz garip gelmişti çünkü Hyunjin ile çok yakın değildik. Ama bu isteğini reddedecek değilim. 

"Ya-Yaslayabilirsin."

Kusura bakmayın biraz heyecanlandım.

Cevabımı alan Hyunjin vakit kaybetmeden başını omzuma yasladı. "Teşekkür ederim." Hyunjin'e herhangi bir tepki vermeyerek parktaki ağaçları ve etrafta uçuşan yabani kuşları izlemeye başladım. Hyunjin omzuma yaslanmıştı. Küçükken hep yabani kuşları yakalamayı denerdim ama hiç yakalayamazdım. Hyunjin omzumda. Ama bir kere yakalamıştım. Onu da üç saniye tutabilmiştim zaten.

"Felix." Hyunjin'in konuşmasıyla takip ettiğim kuşu kaybetmiştim.

"Efendim?"

"Rahatsız ediyor muyum seni?"

"Hayır."

"Tamam o zaman." dedikten sonra biraz duraksadı. "Koştuğumuz için yorulmuş olmalısın."

"Biraz."

"Ben yorulmadığımı düşünmüştüm ama bu banka oturunca anladım yorulduğumu." dedi ve parmaklarını çıtlattı. "Birazdan bana yemek alınca düzelirim."

"Yanımda hiç para yok."

"Öyleyse düzelemeyeceğim."

"Düzelmezsen parkta kalırsın."

"Fena fikir değil." dedikten sonra oturduğu yerden kalktı ve tam önümde durdu. "Hadi gezelim."

Hayır.

"Yorgun değil misin?" dedim ve dilimle dudağımı nemlendirdim.

"Parkta kalma düşüncesi yorgunluğumu geçirdi."

"Tamam, boş boş oturmaktan iyidir." Cevabını verdikten sonra ayağa kalktım. "Nereyi gezelim?"

"Daha karar vermedim. Senin gitmek istediğin bir yer var mı?"

"Şimdilik yok."

"Anladım. Biraz düşünelim o zaman." dedikten sonra bileğimi tutmasıyla yürümeye başladık.

*

homework // hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin