Keyifli okumalar...
3 Yıl Önce (O Gün)
Saat kaçtı bilmiyordum, gerçi Elfin yanımda olduğu için pek de umurumda değildi. Hava iyice kararmıştı, tahmin ediyorumki saat 21:00'i çoktan geçmişti ama biz yinede eğlenmemize bakıyorduk.
Birazdan olduğumuz mekandan çıkacağımız için Elfin lavaboya gitmişti, onu gelmesini beklerken olduğum yerde hafifçe sallanıyor ve çalan şarkıya, herkes gibi, ayak uydurmaya çalışıyordum. Hareketli bir şarkı mekanı inletirken kimse bundan rahatsızlık duymuyordu, aksine herkes dans etmeye devam ediyordu. İçeceğimden bir yudum daha alırken yanıma gelen Elfin ile ceketimi giydikten sonra elini tutup mekandan çıktık. Elleri buz gibiydi, yüzünün rengi hafiften atmış gibiydi.
"İyi misin küçük yaramaz?" Diye sordum, kolumu omzuna atıp onu kendime çektiğimde. İsminin anlamını kullanmam çok hoşuna gidiyordu. Mekandan çıkıp sokakta yürümeye başladığımızda başını salladı. "İyiyim, neden?"
Omuzlarımı silkip onu kendime doğru çevirdim ve ceketinin fermuarını sonuna kadar çektim. "Yavaş oğlum, boğacaksın beni. Gül gibi yaşımda ölmemi mi istiyorsun?" Elime vurup fermuarı biraz açtığında sırıtıp kısa, siyah saçlarını bozdum. "Ölmezsin sen maşallahın var," dediğimde kaşlarını çattı. "O ne demek şimdi?" Diye sordu sahte bir kızgınlıkla.
"Ne ne demek?" Saf ayağına yatıp onu kızdırmak o kadar hoşuma gidiyordu ki. Bir daha saçlarını karıştırdığımda birkaç adım uzaklaştı. "Bozma ya saçlarımı kabarıyor sonra!"
"Bozulmuyor ki hayatım, bak düpdüzgün. Hem kabarsa bile güzel duruyor." Bozduğum saçlarını düzeltirken birkaç adım daha uzaklaştı. Kaşlarını çattı bir daha. "Bakma kız öyle, vallaha güzel duruyor, düpdüzgün, mis gibi," dediğimde gülmeye başladı; gülüşünden öpmek istiyordum.
Aramızdaki mesafeyi kapatmak için onu kendime çektiğimde başını kaldırıp çenemin altına bir öpücük kondurdu. "Hanımcılık kazanacak bir gün biliyorsun değil mi?"
"Hanımım sen olacaksan hanımcılık kazansın güzelim," diyerek sırıttığımda uzanıp benim yapmak isteyip yapmadığımı yaptı ve beni gülüşümden öptü. İçim hoş olurken onu öpmek için başımı eğmiştimki telefonuna gelen bildirimle benden ayrılıp telefonunu çıkardı. Arkasını dönüp telefona baktıktan sonra, telefonu cebine koyup tekrar bana döndü.
Koluma girip yürümeye devam ettiğinde bende yürümeye başladım. Nereye gittiğimizi bile bilmeden yürüyorduk ve ana caddeye çıkmak yerine az önce çıktığımız mekanın caddesinde yürümeye devam ediyorduk. Koluma girmesine rağmen başını omzuma yaslayarak yürüyen Elfin'e baktım. Sanırım 18 yıllık hayatımda, aşkı gerçekten tattığım ilk kişiydi, özeldi ve güzeldi...
Siyah, dalgalı saçları, küçük yüzüne göre iri olan gözleri, minik burnu, yüzündeki küçük sivilceler, benden kısa olan ama kadınlara göre uzun olan boyu, boyuna göre orta kilosu. Kusurları ile bile kusursuz görünüyordu. Onun en büyük kusuru sevginin ne demek olduğunu ailesinden ve benden başka kimseden öğrenmemiş olmasıydı ama ben ona sevgiyi de aşkı da sonuna kadar öğretecektim ki bence şimdiden öğretmiştim. Galiba o benim ilk aşkım, bende onun en büyük şansıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Zincirleri
Teen FictionMilyonlarca insanın olduğu yerde, varlığımdan sadece birkaç insan haberdar olsa bile şuan, küçük bir sokakta, büyük bir şehirde, bir sürü ses ve gürültünün arasında, tek başımaydım. Sadece ben ve ölüm korkum vardı. Karanlık bana kollarını açarken ke...