G.Z 21

7 3 0
                                    

Boşluk vardı, büyük ve doldurulamaz gibi görünen bir boşluk. Hayatımı tanımlayacak olsaydım sadece boşluk kelimesini söylemem bile yeterdi çünkü hayatımın en kusursuz anında büyük bir boşluğa düşmüştüm. Hayır, düşmemiştim; ben o boşluğa itilmiştim. Sevdiğim tarafından ihanetle ben o boşluğa bırakılmıştım. Sonra toparlamaya çalıştım, hâlbuki koca bir hiçliği toplayamazdınız. Bunu kimse bana söylemedi, belkide söylemeye cesaret edemediler. Ama unuttukları bir şey vardı; eğer bir boşluğu doldurursanız onu toparlayabilirdiniz. Bende öyle yaptım, önce o boşluğu doldurdum, hiçliği yeni bir şeye dönüştürdüm. Artık boşluk yoktu, safi doluluk vardı; zorlanmış ve bütünleşmemiş bir doluluk.

Sevginin her hâlinden çokça ekledim, sonra biraz saygı ve çok kez kabulleniş ile doldurmaya çalıştım. Yeteri kadar çok gelmedi gözüme bunun için elimden alınan en büyük şeyi güveni zorla da olsa ekledim. Zaten eğer bir boşluk doluysa, bir hiçlik her şeye dönüşmüş ise bunun en önemli sebebi güvendir. Çünkü güven öyle büyüktür ki her şeyi kapsayabilir.

Güveniyordum; bir zamanlar küstüğüm hayatıma ve nefret ettiğim insanlara, suçu olmayan arkadaşlarıma ve aileme güveniyordum. Ve az da olsa Elfin'e tekrar güveniyordum. Belki onu hiçbir zaman affedemeyecektim, sürekli onu suçlu bulacaktım ama yinede bir aptal gibi içimde güven kırıntılarını taşımaktan vazgeçmeyecektim. Belki yine ona tercihler sunulacaktı; kendi hayatı ve sevdiği birinin hayatı üzerine. Ve yine ihanet edecekti. Bunu bile bile içimde oluşmaya başlayan kırıntıları savurmadım. Çünkü ben bir zamanlar ona kendimden bile çok güveniyordum. Tek kalemde silip attığım güveni bir zamanlar hiç saymıştım ama şimdi yapamıyordum. Nedenini ise kendi içimde bile dillendiremiyordum.

Biliyordum ve hissediyordum sona yaklaşıyorduk. Bizim için ne yazıldığını bilmediğim o meçhul sona yaklaşıyorduk. Birimiz birimizin hayatından çıkıp gidecekti ve her şey tekrar düzene oturacaktı. Biliyordum ve hissediyordum.

Tavanda dönüp duran ve binbir renkle şov yapan disko topundan gözlerini alırken elimdeki bardaktan bir yudum daha aldım. Ekşi ve acı olmasına rağmen alışık olduğum tat bende etki etmezken etrafta yanıklanan yüksek sesli şarkı bedenimi sardı. Dağılan saçlarımı bir kez daha elimle karıştırırken telefonumu sıkıştığı yerden, cebimden çıkardım. Bizimkilerin olduğu gruba mesaj yazarken ekrana odaklanmaya çalıştım. Hayır, sarhoş değildim ama etraftaki ses ve ışık görüşümü zorluyordu. Ya da ben öyle hissediyordum.

*1 Normal 5 Anormal*

Fırat: *Konum*
Bekliyorum, beyler.

Faraz: "Bar mı orası?"

Birkan:"Oo hemen geliyoruz, kardeşim."

Faraz: "İçiyor musun sen?"

Fırat:"Yok, dans ediyorummmm."

Ekin:"Sarhoş olmuş ahahaha."

Fırat: "Ne münasebo???"

Kendi yazdığıma gülerken kendimi deli gibi hissettim ama gülmeye devam ettim. Telefonu tekrar cebime atarken köşeye koyduğum bardağıma uzandığımda bir el benimle beraber bardağı tuttu. Başımı kaldırıp bordo ojeli parmakların sahibine baktım. Gazel umursamadan bardağımı kendime çekip yudumladı. Yüzünü buruştururken onu izlemek dışında bir şey yapmadım. "Viski mi bu?"

Başımı olumlu bir şekilde sallarken tiskinmiş gibi bardağı bana geri uzatınca elinden aldım. "Ne işin var burada?" Diye bağırdım sesimi duyurmak için. Şaşırmış gibi yüzüme bakarken önemsizmiş gibi davranamadım çünkü dün geceyi hatırladım. "Hikaye atmışsın ya burayı etkileyerek?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geçmişin Zincirleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin