Bir yılan gibi, yavaş yavaş ve gizlice kanımda geziyormuş gibi hissettirmeden dolaşıyordu içimde duygular. Bilinmezlikler vardı, cevabı bir türlü alınamayan sorular vardı, kabullenilen gerçeklerin sahteliği vardı. Tüm bunların ardında ise bombayı bırakıp kaçan, ulaşılamayan bir kadın vardı. Hayatımı mahvettiği gibi duygularımı, düşüncelerimi değiştirmiş, benliğimi kaybettirmişti bana. Elfin, güzelliğinin arkasındaki çirkinliği ile bir zamanlar aşık olduğum kız. Elfin, narin çiçek iken, zehirli sarmaşık olan kadın. Hayatımın neşesi iken mutsuzluğumun sebebi olan kadın. Ona adadığım hayatı mahveden kişi.
Fırat'ın NotlarındanTüm gece zihnimi kurcalayıp duran bir gerçek ile beraber damarlarımda bir ateş gibi gezen düşünceler beni geçmişe götürüp durmuş, saniyelik uykulara sebebiyet vermişti. Doğru düzgün uyuyamadığım bir gecenin sabahına ulaşmak için saatleri beklemiştim. Akrep ve yelkovan birbirini daha hızlı kovalasın istedim. Düşüncelerim ya sussun ya da beni öldürsün istedim. Sahi düşünceler insanları öldürebilir miydi onu bile bilmiyorum.
Bilinmezlik ve gerçekler. Elfin hayatımda olduğu sürece, düşüncelerimden hiç eksik olmayan o iki kelime. Düşüncelerimin başlangıcı ve sonu, doğumu ve ölümü gibiydi bu iki kelime. Bilinmezlikler; hasta bir kadının doğum yaparken ki hâline benzer bir şekilde doğardı; sancılı, acılı. Ve yine hasta bir bebek gibi doğardı zihnine; ağrılı, ağlamaklı. Bir olay, bir kelime ya da bir cümle ile doğan bilinmezliklerden sonra gerçekler çıkardı ortaya ve bilinmezliklerin ölümü olurdu.
Netti her şey, aslında olayın özeti bu kadardı. Ama doğru diye kabul edilen gerçeklerin ardındaki bilinmezlikler... İşte en kötüsü buydu çünkü bilinmezliklerin ölümü olan gerçekler bu sefer onları saklıyordu. Doğruları arayıp bulmak, cevapsız sorularına cevap vermek başka bir sancılı süreçti aslında.
Yıllarca kendimi kandırmıştım, evet kendimi kandırdığımı yeni fark ediyorum. Hastanelerde kaldığım sürece gelmesini beklediğim Elfin, sorularımı cevapsız bıraktığı için onu suçlamak kolay olmuştu. O gün beni ölümle baş başa bıraktığı için, hastanede beni tek bıraktığı için, sorularıma cevap vermediği için onun kötü biri olduğuna kendimi ikna etmiştim. Yaptıkları ile o kötü biriydi, dürüst olmayan, sevgiyi hak etmeyen biriydi. Yıllarca bunu söylemiştim kendimi. Elfin'in cevap vermediği soruları kendimce cevaplamıştım. Ama düşünemediğim bir olasılık vardı, canımı sıkan bir düşünce vardı.
Tüm gece içimden o düşünce doğru olmasın diye dua etmiştim, bırakayım da o kötü biri olarak kalsın istedim. Çünkü düşüncelerim doğru çıktığında kötü olan ben mi olacaktım bilmiyordum. Yıllarca kötü olduğunu düşündüğüm Elfin değil de ben miydim yoksa?
Sabah erkenden dersimiz olmamasına rağmen Faraz'a söylediğim birkaç bahane ile yurttan çıkmış üniversiteye gelmiştim. Bütün gün kendi bölümüden Elfin'in bölümüne kadar olan bölümleri gezmiş, kampüsün hangi bölgelerinde olabileceğini düşünerek Elfin'i oralarda aramıştım. Saatler geçmesine rağmen onu bulamamanın verdiği sinirle kafeteryaya girdiğimde gözüme tanıdık biri çarptı. Ben içeri girerken Cenker kafeteryadan dışarı çıkıyordu. Anında peşine takılıp ardından yürümeye başladım, hızlı yürüdüğü için çoktan bahçeye çıktığından onu bahçede yakaldım.
"Cenker," diye seslendiğimde durmasını beklerken durmadan saniyelik başını bana doğru çevirdi ve beni görünce burun kıvırıp yürümeye devam etti. "İnsan gibi sesleniyoruz, hata bizde," diye söylenirken bozulmuş sinirlerim ayarları ile oynayıp daha çok sinirlenmeme sebep olduğu için hızlı adımlarına ayak uydurup omzunu tuttum. "Sana sesleniyorum koçum, sağır mısın diyeceğim de aval aval bakıp yürümeye devam ediyorsun. Hayırdır?"
![](https://img.wattpad.com/cover/309944914-288-k396787.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Zincirleri
Teen FictionMilyonlarca insanın olduğu yerde, varlığımdan sadece birkaç insan haberdar olsa bile şuan, küçük bir sokakta, büyük bir şehirde, bir sürü ses ve gürültünün arasında, tek başımaydım. Sadece ben ve ölüm korkum vardı. Karanlık bana kollarını açarken ke...