G.Z 15

29 11 0
                                    

İki katlı, kırık beyaz rengi, büyük bir bahçesi olan evin dıştan görünüşü son derece mütevazıydı fakat yanındaki evleri rahatsız edecek kadar yüksek olan şarkı sesi de bu evden geliyordu. Görünüşünün aksine içerisi pek mütevazi ve sakin değildi aksine içerisi kahkahalar atan, bağıran çağıran ve dans eden gençler ile doluydu. Büyükçe bir ses sisteminden ayrılıp evin içinde yankılanan şarkılar, loş bir görüntüye sahip olsada durmadan yanıp sönen ve dönen renkli ışıklar ise cabasıydı. Aynı zamanda ter ve parfüm ile karışan ağır içki kokusunu unutmamak lazımdı.

Tuhaf tuhaf dans eden ve kimseyi umursamayan insanları görmek açıkçası garipti, ilk kez bir partiye gitmiyordum ama daha önce bu kadar kalabalık bir şekilde dans eden umursamaz insanlar görmemiştim. Partinin sahibi her kimse gerçekten sevilen biri olmalıydı. Gerçi biz tanımıyorduk ve buna rağmen gelmiştik; yani bizim gibi parti sahibini tanımayıp parti için gelmiş olan insanlar da elbette vardır. Evin içinin aksine bahçede daha az ışık vardı, ağaçlardaki birkaç sarı led ışık, havuzun suyundan yansıyan mavi ışık ve bahçeye çıkan kapının üstünde olduğunu düşündüğüm bir lamba dışında pek ışıklandırma yoktu ve eminim ki orası daha sessizdi. Bu yüzden orada pek insan yoktu, onun yerine daha çok tek takılan insanlar veya sevgililer vardı orada.

Oturduğum taburenin alt çıkıntısına koyduğum ayağımın üstüne diğer bacağımı kabaca attıktan sonra sırtımı arkamdaki geniş, sonradan kurulma portatif tezgaha yasladım. Elimde bizimkilerin alkolsüz sandığı bir kokteyl vardı ve yarılamıştım. Yanımda tezgaha dönük oturan Faraz arada bir beni kontrol ediyor ardından tezgahın arkasında servis yapan kızla sıradan bir şekilde konuşmaya devam ediyordu. Sanki benimle konuşamayacağını anlamış ve tek kalmamak için konuşuyormuş gibi bir havası vardı.

Uzakta bir yerlerde gözüme çarpan Birkan, gözüme olması gerekenden daha büyük geldiğinde birilerinin omzunda olduğunu anladım. Başımı hafifçe eğip kimin onu taşıdığını görmeye çalıştım ama kalabalığın içinde kalan kişiyi göremedim. Onu taşıyan kişi Ekin değildi çünkü hemen köşede bir kızla flört ediyor gibi duran şahıs tam olarak oydu. Arada bir elini sarı saçlarından geçiriyor, saçlarını düzeltiyordu. Kız ise göz süzüp hülyalı bir şekilde konuşuyordu. Açıkçası kızı etkilediği gün gibi ortadaydı.

Her duvar köşesinde olup U şeklini alan ve altı tahta üstü kumaş olan bitişik taburelerin ortasında dans pisti vardı ve kalabalığın çoğu oradaydı. Taburelerin bitişik olması onlara koltuk havası veriyor bu yüzden hoş duruyordu. Fazla kalabalık olmayan başta oturup sırtını duvara yaslayan ve elindeki viskiyi ağır ağır içen Mert'in gözleri tek bir noktaya bakıyordu. Gaye'ye... Gözleri bir tek onu görüyormuş gibi her hareketini izliyordu. Dalgalı sarı saçlarını savurup duran ve ikide bir kahkaha atan Gaye'nin ise şuanlık ondan haberi yoktu. Görmüş olsaydı çoktan bakışmaya başlamış olurdu.

Sezai ise pek parti adamı olmadığı için geldiğimiz ilk an sadece bir içecek almış ve bahçeye çıkmıştı direkt olarak. Bir daha içeriye girmemişti ama arada sorun olup olmadığını anlamak için burayı kontrol ettiğini biliyordum. Şuan ise havuzun kenarında durmuş, havuzu izleyerek telefonla konuşuyordu.

İçeceğimden bir yudum aldığımda Elfin ve o gereksizin hâlâ gelmemiş olması canımı sıkmaya başlamıştı. Ben buraya onun için gelmiştim, ondan gerçekleri duymaya ve hesap sormaya gelmiştim. Hayatımı mahvetmesinin sebebi neydi? Bir insanı ölümün kollarına bıraktıracak hangi sebepleri vardı? Ama hissediyordum o gece bu geceydi, bugün kartlar tekrar dağıtılacak ve eski defterler açılacaktı. Canımız yanacak gibi hissediyordum, gizli bir gerçek vardı ve o bizim canımızı yakacaktı. Derin bir nefes aldım ve sinirden geri kalan içeceği tek yudumda içtim. Ondan nefret ediyordum.

Geçmişin Zincirleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin