Keyifli okumalar...
Her insanın sahip olduğu on binlerce duygu vardır; iyi - kötü, masum - canice vb. şekilde ayrılacak çok fazla duygu ve hise sahip insanlar. Mutluluğu, korkuyu, hüznü, şaşkınlığı, özlemi, aşkı yansıtan bir sürü duygu; boşluk hissi, kelebek hissi, kötü bir şeylerin olacağı hissi ve anlamlandırılamayan bir sürü his vardı. Duygular ve hisler insanların var olmasını sağlayan, insanları yansıtan şeylerdi. Duygular kontrol edilemeyebilirdi belki ama hisler kontrol edilebilirdi bence. Duygularını, hislerini kontrol edebilenler, onları bastırabilenler ya da gizleyebilenler en büyük saygıyı hak edenlerdi. Önemli olan duyguların veya hislerin var olması değildi önemli olan yeri geldiğinde o hislere karşı çıkabilmekti.
Elfin ise o duygulara karşı gelememişti, hislerine yenik düşmüştü ve öylece çekip gitmişti. Hâlbuki aklını kullanıp, duygularına ve hislerine karşı gelseydi gözünün önünde duran gerçeği fark edebilirdi. Ama duyguların onu içine çekmesine izin verdi; izin verdiği içinde bu hâldeydik.
Şimdi karşı karşıya oturmuş birbirimiz hariç her yere bakıyorduk, ben ellerimle oynarken o, görebildiğim kadarı ile, botunun ipleri ile oynuyordu. Bana geçmişi anlatmasını istemiyordum çünkü ben zaten her gün geçmişi yaşıyordum. Her gece tekrar tekrar ölümden dönüyor, kendimi boşluğun içinde bir oraya bir buraya sallanırken buluyordum ve buna karşı koyamıyordum. Geçmişi silip atmak, zincirlerimi kırmak istiyordum ama bu bana göre dünyanın en zor şeyiydi ama artık daha iyiydim, duygularım o kadar da yoğun değildi, sanırım... Bir uçurumun kenarından atlamak bile, geçmişin zincirlerini kendime çekerek onu aşmaktan daha kolay geliyordu.
Elfin ise geçmişin zincirlerini kırmaya çalışmıyordu, aksine daha farklı bir yol deniyordu. Benim gibi zincirin en kalın yerinden tutup kırmaya çalışmaktansa zinciri kendine çekiyordu böylece zincirin başını bulup en ince yerinden kırmayı hedefliyordu. Geçmiş ile, benim ile yüzleşmeye korkmuyordu. Her ne kadar kendi çıkarı için bunu yapsada geçmişten korkmuyordu.
"Bana geçmişten bahsetmeni istemiyorum," diyerek sağ kolumdaki, siyah bileklikle oynamaya başladım. Başını kaldırdığını ve bana baktığını hissettiğimde gözlerimi bileklikte sabit tutmakta zorlandım. "Sana geçmişten bahsetmek zorundayım."
"Değilsin, bırak nasıl biliyorsam öyle kalsın; sonuçta fikrim değişmeyecek. Yaşadığım şeyler fikrimi değiştirmemi engelliyor. Her senin bir suçun olmadığını kendime anlatmaya çalıştığımda o gün gözümün önünden kayıp gidiyor. Geçmiş gözümün önünden kayıp giderken senin suçsuz olduğun bir anı yakalamaya çalışıyorum ama olmuyor. Her karede suçlu gibi görünüyorsun gözüme. Gözümün önünden kayıp giderken aynı zamanda elimden de kayıp gidiyor."
Yüzümü ellerimle sıvazlarken ağzımdan çıkan kelimelerin ne olduğunu bile bilmiyordum. Derin bir nefes alıp başımı arkadaki duvara yaslarken ona baktım. "Eğer çok fazla anlatmak istiyorsan, bugün olmaz, bugün olmamalı," dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı. "Bu bir daha görüşeceğimiz anlamına mı geliyor?" Diye sorduğunda cevap vermedim. Onu bir daha görmek istiyor muydum? Hayır. Onun kendince gerçeği anlatmasını istiyor muydum? Hayır. Kendime sorduğum tüm soruların cevabı hayırdı; tüm cevaplarım hayır ise neden böyle dediğimi bilmiyor olmalıydım.
"Söylediklerimden bir anlam çıkarma," diye onu azarladığımda dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı. "O zaman 1 hafta sonra, yine burada tüm gerçekleri konuşmak için buluşalım mı?"
Yine cevap vermedim. 1 hafta sonranın tarihine bakılırsa gün seçimini bilerek yapmıştı ama bana göre çok yanlış bir zamandı. 1 hafta sonraya verdiği tarih 'o güne' aitti. Bazı tarihler istememize rağmen unutulmuyordu, bende o tarihi unutamıyordum. Her anı, her saniyesi kafamın içinde bir yere kazınmıştı bu yüzden silinmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Zincirleri
Novela JuvenilMilyonlarca insanın olduğu yerde, varlığımdan sadece birkaç insan haberdar olsa bile şuan, küçük bir sokakta, büyük bir şehirde, bir sürü ses ve gürültünün arasında, tek başımaydım. Sadece ben ve ölüm korkum vardı. Karanlık bana kollarını açarken ke...