Hayatım sürekli beklemediğim olaylar çevresinde gelişiyordu ve bu beklenmedik olaylar karşısında sürekli bir şok yaşıyordum . Çoğu zaman nasıl davranmam gerektiğini veya ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Hayatımda planlı yaşadığım sayılı günler vardı, durmadan alışılmadık olaylar yaşayan biri olarak hayatımı ya da günlerimi planlamayı bırakalı çok oldu. Çünkü ben ne yaparsam yapayım, ne tasarlarsam tasarlayayım, bu aniden gelişen olaylar planımı bozmayı başarıyordu. Bu da bana yıkılacağını bildiğim bir kuleyi inşaa etmek gibi geliyordu.
Yattığım yerden doğrulurken zaten dağınık olan saçlarımı karıştırdım. Yarım saattir bakıştığım ranzanın üst katına kafam neredeyse değmek üzereydi. Kollarımı büktüğüm dizime koyarak ellerimle yüzümü kapatıp öylece bekledim birkaç saniye. Ardından yataktan çıkıp üstüme sadece bir ceket geçirerek saate baktım ve telefonumu cebime atarak kahvaltıya inmek üzere hareketlendim.
"Nereye?" Arkamdan kısık ve uykulu bir ses duyduğumda başımı çevirip tanıdık sesin sahibine baktım. Kafasını ranzanın üstündeki demir korkuluğa yaslayarak bana bakarken esnedi. "Kahvaltıya ineceğim, gelecek misin?"
"Bu saatte mi?" Diye sorarken kolundaki demir saate baktıktan sonra sorgular şekilde tekrar bana baktı. Sürekli beraber ve geç saatlerde kahvaltıya indiğimiz için şaşırmış duruyordu. "Gerçi dün, akşam yemeği yemeden direkt uyuduğun için acıkman normal." Doğrulup merdiven inmeden atlayarak yere indikten sonra kapıya gitti. "Bekle, yüzümü yıkayıp geleceğim."
Başımı salladıktan sonra odadaki sandalyelerden birine oturup telefonumu çıkardım ve saatler sonra ilk kez telefonuma baktım. Sınıf grubundan birkaç mesaj bildirimi, arkadaş grubunda ise yüze yakın bildirim vardı. Gazel'den bir ve Elfin'den bir mesaj ve bir arama olmak üzere iki bildirim vardı. Önce Elfin'den gelen mesaja tıkladım.
*Cevapsız arama*
Elfin: "Konuşmamız lazım, acil!" (01:30)
Ne olduğunu anlamaya çalışırken kaşlarım benden bağımsız çatıldı. Gecenin yarısı mesaj attığına göre bir şey mi olmuş olmalıydı.
Fırat: "Günaydın, sorun ne? Bir şey mi oldu?"
Mesajım tek tik olduğunda aramayı düşündüm ama sonra vazgeçerek ve iyi düşünmeye çalışarak kendimi dizginledim. Ama neden gece böyle bir mesaj atmıştı? Kesinlikle bir şey olmuştu ya da o gün sahneye çıkması hakkında da konuşmak istemiş olabilirdi. Elfin geç uyuyan biriydi fakat bana önemli şeyler için yazmıştı bu zamana kadar. Bana ilk yazdığı zaman bile kendince önemliydi, belki de bu da "kendince" önemli bir şeydi ve ben boşuna evham yapmaya başlıyordum.
Kapı açıldığında başımı kaldırıp Faraz'ın ceketini alışını ve tek hamlede üstüne giymesini izledim, ayağa kalktığımda beraber yürümeye başladık. "Dün gece boş yapmışsınız yine grupta," dedim ceketimin fermuarını çekerek merdivenleri inerken.
"Ne oldu bir bilsen, her şeyi kaçırdın oğlum." Kaşlarımı çatarak yarı alaylı yarı ciddi ifadesine bakarak konuştum. "Neden, ne oldu ki?"
"Dün akşam, yemekten sonra Birkan, Ekin ve ben odalarımıza dağılacaktık ama tutturdu 'Ben çok yedim, yürüyüş yapacağım,' biz hepimizde yorgunuz diye karşı çıktık. Onu tek bırakıp dağıldık, ne olduysa o zaman oldu." Gülmeye başladığında kafasını iki yana salladı, o sırada binadan çıkıp yemekhaneye yürüyorduk.
"İki saat sonra geri dönmeyince Ekin merak edip bunu arıyor, öğreniyoruz ki revire gitmiş." Derken yurdun kapısını gösterdi, yurttan çıkınca hemen çaprazda maç sahası olduğu için reviri gösteriyordu. "Neden?" Diye sordum hâlâ olayı anlamadığım için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Zincirleri
Teen FictionMilyonlarca insanın olduğu yerde, varlığımdan sadece birkaç insan haberdar olsa bile şuan, küçük bir sokakta, büyük bir şehirde, bir sürü ses ve gürültünün arasında, tek başımaydım. Sadece ben ve ölüm korkum vardı. Karanlık bana kollarını açarken ke...