Bölüm 4

5K 145 19
                                    


Odadaki kapalı perdelere rağmen gün ışığı içeri vuruyordu, yüzünde hissettiği aydınlıkla açamadığı gözlerini sıkı sıkı yumdu. Kendini oldukça yorgun hissediyordu ve uyanmak istemiyordu. Yatağın içinde kıvranınca dün gece aklına geldi. Giray'la beraber saatlerce seviştikten sonra yorgun düşüp uyumuşlardı. Acaba hâlâ onunla beraber mi yatıyordu? Gözlerini açmaya korktu bir an. Elleriyle önce yatağı sonra yastığı yokladı. Bomboştu. Gözlerini hayal kırıklığıyla beraber açtı. Demek gitmişti yanından. Ceylan'ı neden uyandırmamıştı giderken? Uyandığında ilk gördüğü şeyin onun yüzünün olmasını nasıl istediğini fark etti Ceylan. Herhalde ailesinden kimsenin görmesini istememişti, o yüzden erkenden kalkıp gitti diye düşünmüştü.

Elini yüzünü yıkayıp üzerine bir kot şort ve askılı bluz geçirdikten sonra hemen aşağı indi. Şu an görmek istediği tek şey Giray'dı. Ceylan salona indiğinde kimseyi göremedi, herhalde bahçelerdi. Koşar adım bahçeye vardığında kahvaltı masası toplanmış, kahve keyfi yapılıyordu. Uyandığında saat öğleyi geçiyordu, tabi bu saate kahvaltı kalmazdı. Kendisini uyandırmadığı için Giray'a kızmadan edemedi.

Masada oturan herkesin yüzüne tek tek bakma ihtiyacı hissetti birden, ama hiçbirinde Giray'ı göremedi. Nereye gitmişti? Sorsaydı şüphe uyandırır mıydı acaba, şu an çok merak ediyordu nerede olduğunu. Tüm huzuru kaçmıştı, geceyi o kadar harika geçirdikten sonra sabahında böyle bir şey yaşamak canını sıkıyordu.

Giray'ın telefonu bile yoktu. Bunu hiç akıl edememişti, tabi nasıl edecekti ki iki seferdir birbirlerini gördüklerinde yaptıkları şey ya çok uzak olmak ya da çok yakın olmaktı.
Huzursuzca bulduğu sandalyeye çöktü. Yüzü asılmıştı.

"Kahvaltıya keşke beni de uyandırsaydınız." Geç uyandığı zaman iştahı da olmuyordu.

"Lütfen beş dakika daha sayıklıyordun, biz de kıyamadık tekrar uyandırmaya." Cevap veren Ceren'di, ne zaman uyandırmıştı hiç hatırlamıyordu. Daha önce hiç böyle kendinden geçercesine uyumamıştı, uykusu çok hafifti.

"Gece uyku tutmadı, sabaha karşı uyudum sanırım, odaya geldiğini hatırlamıyorum bile."

Bu tabii ki bir yalandı. Gerçeği onlara söyleyemezdi elbette.

"Hatırlamazsın tabii, çok yorgun görünüyordun." Evet yorgundu, nedeni de belliydi. Şimdi de başına ağrılar giriyordu ama uykusuzluktan değildi. Kimseye bir şey soramıyordu ve Giray'ın nerede olduğunu merak ediyordu.

"Başım felaket ağrıyor, evde ağrı kesici var mıydı?"

"Ecza dolabında olması gerek hayatım, ama önce bir şeyler ye lütfen. İyi görünmüyorsun, senin için yapabileceğim bir şey var mı?"

Şu an onun için yapılabilecek en iyi şey Giray'ın nerede olduğunu söylemeleriydi, ama bunu Ceylan soramazdı.

"Teşekkür ederim anneciğim, kendim hallederim."

••

Aradan saatler geçmiş, ne ağrı kesici fayda etmişti, ne de Giray gelmişti. Ne olmuştu şimdi, birden bire ortalıktan kaybolmakta neyin nesiydi? Kendisine bedel mi ödetiyordu bu adam? Başına giren ağrı birden şiddetlenir gibi oldu. Galiba sert bir kahve içse iyi olacaktı.

Mutfakta tabureye oturmuş, boşluğa dalıp gitmişti, kettle'dan çıkan sesle beraber kendine geldi. Kahve yapacaktı, unutmuştu tabi. Kendine hemen güzel bir kahve hazırladıktan sonra taburesine geri döndü. Hiçbir şey düşünemiyor gibiydi, zihni mi durmuştu ne. Aklından hiçbir şey akmıyordu. Kahvesinden bir yudum aldı, iğrençti. Midesi bulanmıştı. Halbuki gün içinde yapmayı sevdiği şeylerden biri kahve içmekti. Ama İngiltere'deyken ve Giray hayatına henüz girmemişken. Arkadan birinin seslendiğini duydu.

AŞK YÜZÜNDEN +18 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin