Bölüm 12

2.8K 119 32
                                    

Bavuluna son parçasını da koyduktan sonra köşedeki şifonyerin yanına sürükleyip bıraktı. Geniş eteğini toparlayarak yatağa oturdu ve kafasını karanlık gecede ay ışığının aydınlattığı penceresine çevirdi. Burada geçirdiği dört ayı düşünüyordu. Öyle hızlı geçmişti ki sanki Ceylan yaşamamış da uzaktan izlemiş gibiydi. Çok yükseklerden uçmuş sonunda da yerle bir olmuştu. Ama alışmayı ne yazık ki kendi kendine öğretmişti. Çok zordu içinde çığ gibi büyüyen şeylere yokmuş gibi davranmak, ama başka türlüsü de güçtü artık. Ne zaman odasına girse, ne zaman yatağına uzansa hatıralar bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor aldığı her nefes bıçak gibi göğsüne saplanıyordu.

Bu odanın her santimetre karesinde izi vardı, yokluğunda bile sürekli Ceylan'a kendini hatırlatıp duran. Ama en çok ağır gelen sevgisizlikti. Yaşanması mümkün, ellerinin içinden kayıp giden bir sevgi. Bununla başa çıkamıyordu çünkü her seferinde kendini suçluyordu. Üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin Giray'ın onu affetmeyeceğini biliyordu. Tüm gemileri çok canı acısa da bile isteye yakmıştı nasıl geri dönüşü olacaktı ki? Düşündükçe ona hak vermemesi imkansızdı. Çoktan hayatına devam etmiş olmalıydı, etmeliydi de zaten. Ona kırılmayı ya da kızmayı kendinde hak olarak görmüyordu. Sadece yeniden karşılaştıklarında nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranacağını bilmiyordu. Yarın öğleden sonra İstanbul'a uçuyordu ve o kaçınılmaz sonun çok yakında geleceğinin farkındaydı.

Odasının kapısı açılıp anneannesini kafasını kapı aralığından uzattığında hızlıca gözlerindeki yaşı silip toparlandı.

"Gel anneanneciğim."

Melahat hanım gülümseyen gözlerle içeri girdi ve Ceylan'ın yanına oturdu. Ceylan gözlerini kaçırsa da anneannesi bir bakışından bile hüzünlü olduğunu anlayacak kadar iyi tanıyordu torununu.

Melahat hanım Ceylan'ın çenesinden tuttu ve kendine çevirdi.

"Bana bak bakayım, ağladın mı sen yoksa?"

Gözyaşları boncuk gibi dökülmeye başladığında dudağını büktü.

"Ablama kavuşacağım için sanırım biraz duygusalım."

Melahat hanım şüpheyle kaşlarını kaldırdı.

"Ablana kavuşacağın için ağladığına inanayım mı peki?"

Ceylan'ın omuzları düştü ve kafasını öne eğdi.

"Bilmiyorum anneanne.. Sadece.." Hıçkırmaya başladığında konuşmak güçleşiyordu. "Sadece artık dayanamıyorum.. Neye dayanamadığımı da bilmiyorum.. Ben.. Ben çok aptalım."

Melahat hanımın gözleri dolarken Ceylan'ın başını kendine çekip göğsüne yasladı. Neler olduğunu tam olarak bilmese de az çok tahmin ediyordu. Torunu gözlerinin önünde aşk acısı çekiyordu ve o hiçbir şey yapamıyordu. Sessizce Ceylan'ın saçlarını okşadı. Elinden gelen tek teselli şekli buydu.

Ceylan biraz daha anneannesinin göğsünde kaldı ve hıçkırıkları tamamen kesildiğinde kafasını kaldırıp gözlerini sildi.

"Daha iyi misin meleğim?"

Evet anlamında aşağı yukarı salladı kafasını.

"Peki anlatmak ister misin?"

Bu sefer kafasını hayır anlamında iki yana salladı.

AŞK YÜZÜNDEN +18 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin