Bölüm 16

1.6K 88 21
                                    

Ceren'i ikna etme girişimlerinin hepsinde başarısız olduktan sonra pes ederek kaderine boyun eğdi, uzunca bir süre odasına kilitlenip tek başına kaldıktan sonra akşam için çaresiz ve umutsuzca hazırlanmaya başladı. Neye tutunacağını seçmekte zorlanıyordu Ceylan. Bazen en olmadık şeylere öyle anlam yüklüyordu ki o minicik umutla dünyayı yerinden oynatabilir zannediyordu, bazense böyle en saçma şeylere takılıp bedenini ve ruhunu tükenmiş hissediyordu.

Kalbe söz geçirmek mümkün olsaydı, bunu ne pahasına olursa olsun yapardı. Ama kalbe söz geçmiyordu. Üstelik tüm bunların yanında her şeyi berbat eden taraf olmanın verdiği pişmanlık da en fenasıydı.

Ceren'in geçen gün söylediklerini düşündü bir an. Ablasını gerçekten hiç suçlamamış mıydı? Buna net bir cevap vermek mümkün değildi Ceylan için. Ara ara Ceren'le o konuşmayı yapmasalardı her şey yine böyle mi olurdu yoksa şu an Giray'ın yanında mı olurdu diye düşündüğü oluyordu. Ama ihtimallerle yaşamak çok yorucuydu ve sabahleyin gerçekten bilinçli söylemişti: Olacak olan olmuştu.

Bavulunda biraz giyecek düzgün bir şeyler aramaya koyuldu. Yanına az ama şık parçalar almaya özen gösterse de akşam için nasıl bir şey giyinmesi gerektiğine karar veremiyordu. Önce siyah bir pantolon ve beyaz bir gömlek geçirse de çok basit kalacağını düşünerek üzerinden çıkardı. Zaten olası iş görüşmeleri için getirmiş olduğu kıyafetlerdi bunlar, Ceylan bu akşam parlamak istiyordu.

Bavuluna tekrar kısa bir göz gezdirdikten sonra siyah, derin yakalı mini bir elbisede karar kıldı. Kombinini boynuna taktığı kısa kırmızı renkli fularla tamamladı. Saçlarına özenle dalgalı bir şekil verdi, ten ve göz makyajını doğal renklerle yapıp dudaklarına sürdüğü kırmızı rujla bitirdi. İşte şimdi kendini hazır hissediyordu. Yüzüne güçlü bir gülümseme takındıktan sonra odadan ayrıldı.

Yavaş adımlarla salona girdiğinde koltukta bir başına oturan Kerem'i gördü.

"Oo kimleri görüyorum!"

Ceylan Kerem'e yaklaştığında Kerem ayaklanmıştı. Bir yandan da "Ben senden hiç kurtulamayacak mıyım acaba?" diye söylenirken Kerem Ceylan'ı kollarının arasına almıştı bile.

"Beni bu kadar sevdiğini belli etme."

Ceylan Kerem'in koluna hafif bir yumruk indirdi.

"Sen tam bir baş belasısın Kerem."

"Farkındayım prenses!" Sinsi bir gülümseme gönderdikten sonra Ceylan'ı baştan aşağı süzdü. "Ayrıca bu ne güzellik böyle, gözlerim kamaşıyor."

Ceylan gözlerini devirse de dudakları hafifçe kıvrılmıştı. "Aman sen de. Her zamanki halim, farklı bir şey yok."

"Emin miyiz?"

"Eminiz."

Kerem kaşlarını kaldırdı. "Bu akşam davetli olduğumuz yerle bir alakası yok yani? Ya da davet sahibiyle mi demeliydim?"

"Kerem kaşınıyorsun bak."

"Ne dedim ki canım?"

"Deme bir şey."

Ceylan kaçamak cevaplarla Kerem'i geçiştirebildiği için şükrediyordu. Ayrıca dışardan gerçekten umursamıyormuş görünümü vermek için de büyük bir çaba harcıyordu.

"Eee İzmir'de durumlar nasıl? Şey havalar yani anlarsın ya.."

Ceylan gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Kerem'in tam olarak neyden bahsettiğini biliyordu, şimdi eğlenme sırası Ceylan'daydı.

"Durumlar ne olursa olsun hava hep güneşli."

"O ne demek oluyor şimdi?"

Kerem'in aklı allak bullak olurken odalarından çıkan Ceren ve Kaan'ın sesiyle birlikte sorusu cevapsız kaldı.

AŞK YÜZÜNDEN +18 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin