Bölüm 19

1.6K 76 35
                                    

Öyle bi' içimden geldi aslında bu yoktu bölümü, keyifli okumalar.:)


Eve dönüş yolunda yolculuğu suskunlukla geçirmeyi tercih etti. Başını arabanın camına yaslayıp usul usul yolu seyrediyordu. Sanki herkes her şeyi anlamış gibi kimseden de çıt çıkmıyordu ya da Ceylan suskunluğunu onlara da bulaştırmıştı. Bu bir yandan işine de geliyordu çünkü kafası herhangi bir gürültüyü kaldıracak halde değildi.

"Ceylan telefonun çalıyor."

Ceren'in arkasına dönüp seslenmesiyle daldığı alemlerden ayrılıp kendine geldi. Çantasından telefonunu çıkardı, arayan yabancı bir numaraydı ve haliyle rehberinde kayıtlı değildi. Ceylan aramayı reddedip telefonunu sessize aldı. Kimseyle konuşmak istemiyordu.

Kısa bir süre sonra eve vardıklarında Ceylan ablası ve Kaan'a iyi geceler dileyip odasına girdi ve kendini hemen duşa attı. Bugünü unutmak istiyordu. Bu kadar değersiz hissettirilmeyi, böylesine hafife alınmayı, tüm saflıklarını, kocaman sevgisini hepsini unutmak istiyordu. Tek isteği minicik, çok basit bir mutluluktu ama belki de bunun için kendinden çok fazla ödün verip her zaman taktiksel davranmak gerekiyordu. Öyleyse Ceylan bunu reddediyordu. Kendi olarak kazanamadığı hiçbir şeyin ısrarcısı değildi, bunlara ayıracak zamanı da yoktu.

Sabah gözlerini karanlık bir havaya açmıştı. Yağmur damlaları hızlı hızlı cama vururken çıkardığı ses ve odanın içindeki karanlık Ceylan'a garip bir huzur veriyordu.

Yatakta birkaç saniye gerindi ve kalkarak terliklerini giyip perdeleri açtı. Telefonu açmak hiç içinden gelmese de kendisini arayabileceğini düşündüğü anne babasını endişelendirmek istemiyordu. Telefonun olduğu komodinin üzerinde küçük bir not kağıdı gördü.

"Kaan'ın yakın bir arkadaşına kahvaltıya gidiyoruz. Gelmek istemeyeceğini düşündüğümüz için rahatsız edip uykunu kaçırmak istemedik. Yalnızlığın tadını çıkar. Seni seviyoruz.
Ceren&Kaan."

Ceylan notu gülümseyerek okuduktan sonra telefonu alıp odadan ayrıldı. Kendine mini bir kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdi. Düşünceli davranışlarından dolayı Ceren ve Kaan'a minnettardı. Ceylan'a en iyi gelecek şey pazar günü yalnız geçirmek olabilirdi.

Kahvaltısını hazırlayıp masaya oturdu ve telefonunu açtı. Ailesini arayıp bir yandan kahvaltı yaparken diğer yandan tatlı tatlı anne ve babasıyla konuşuyordu. Onlara İstanbul'da olmaktan ne kadar mutlu olduğunu ve burada geçirdiği güzel günlerden bahsediyordu. Aslında öyle olmasa da anne ve babasına anlatırken öyle olduğuna kendi de inanmıştı. Uzun süren telefon görüşmesi sonrası Ceylan kahvaltısını da bitirmişti. Telefonu kapattı, kahvaltı masasını topladı ve kendine bir kahve yapmaya koyuldu. O kasvetli hava ve yalnız olmak onu gerçekten iyi hissettiriyordu. Kahvesi pişince salona girdi ve yağmuru izleyebileceği bir köşeye geçip oturdu.

Bu Londra'dayken de yapmaktan keyif aldığı aktivitelerden bir tanesiydi. Gözlerini kapattı. Bir anlığına İstanbul'da değil de Londra'da olduğunu hayal etti. Şemsiyesi yoktu ve yağan yağmur damlaları yüzünü okşarken bir akşam vakti Oxford caddesinde bir başına yürüyordu. Bu anı hayal ederken yüzünde bir tebessüm belirdi. Kendisini öylesine huzurlu ve öylesine mutlu hissetmişti ki bir an bunu hayal etmemiş de sanki yaşıyormuş gibiydi.

Bir anda aklına gelen bir fikirle hızlıca ayaklanıp odasına geçti ve üzerine alelade bir şeyler geçirdi. Böyle güzel bir havayı evde oturarak geçirmeyecekti. Hem İstanbul'a evde pineklemek için mi gelmişti?

Evden çıkmak için tam kapıyı açtığı sırada Giray'la burun buruna geldi.

Bu beklemediği bir şeydi. Şaşkınlığını gizleyemese de hemen toparlanıp aklına gelen ilk şeyi söyledi.

AŞK YÜZÜNDEN +18 (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin