Selam, n'aber?
Bugün kafamın içi hariç her şey çok sessiz, kafamdaki sesleri birlikte susturalım mı?
Bu bölümün hem OnYaz hem de AnSel kısmını çok severek yazdım, umarım siz de severek okursunuz.
İyi okumalar.
🖤⛓️
Kameraman karşısında duran Onur ve Yazgı'ya umutsuz vaka bakışları attıktan sonra kamerayı uzaklaştırdı kendinden ve "Tezkere ne zaman? Şafak kaç?" dedi. Karşısındakiler sessiz kalınca oflayarak "Ya neden asker arkadaşı gibi duruyorsunuz?" diye devam etti. "Hayır daha önce verdiğiniz pozları bilmesem tamam da daha zor çekimler yaptınız, şimdi neden kastığınızı anlamadım."
"Tamam," dedi Onur, Yazgı'ya bir bakış attıktan sonra. "Sen nasıl bir şeyler görmek istediğini söyle, biz ona göre poz verelim." Genç fotoğrafçı, ona kafa sallayarak cevap verdikten sonra "Yazgı, sen biraz yaklaş Onur'a." dedi. "Ya yaklaşsana biraz daha, tamam, oldu. Onur, sen de at elini Yazgı'nın beline. Şöyle klasik pozlardan başlayalım."
Yazgı "Çekim bitene kadar mecbur katlanacaksın artık bana." diyen Onur'a baktıktan sonra "Ya öyle, mecbur katlanacağım." dedi kinayeyle. Onur'un elini belinde hissettiğinde gözlerini kapattı birkaç saniye. Onur, onu biraz daha kendisine yaklaştırırken evinde hissetti kendini.
Birkaç kare çekildikten sonra "Birbirinize bakmanızı istiyorum ama şey gibi, sanki dünyanın tüm güzellikleri karşınızdakinin yüzünde toplanmış gibi, onun yüzünden daha güzel hiçbir şey yokmuş gibi." diyen fotoğrafçı ile Yazgı'nın dudakları yukarı kıvrıldı. Göz ucuyla Onur'a baktı, dünyanın tüm güzellikleri yüzünde toplanmıştı, onun yüzünden daha güzel hiçbir şey yoktu.
Bakışlarını Onur'a çevirdiğinde kendisini izlediğini görünce gülümsemesini bastırmaya çalışarak vücudunu ona çevirdi ve kafasını kaldırıp göz temaslarını sağladı. Birkaç saniye sonra beline sarılan kolu hissederken bedeni Onur'a yaklaştı onun bu hareketiyle. Sağ elini Onur'un göğsüne dayadığında avcunun altında atan kalbi hissetti. Hızlıydı kalp atışları, göğsünü delip teniyle buluşacak gibiydi. Eskisi gibiydi tekrar, eskiden her göz göze geldiklerinde attığı gibiydi.
Ona doğru bir adım daha atarken Onur'un diğer eli yüzüne çıktı, usul usul severken ikisinin de hareketleri kendilerinden bağımsız gibiydi, düşünerek yapmadıkları çok açıktı. Eğer düşünselerdi kalpleri yerinden çıkacakmış gibi atarken bu kadar yakın durmazlardı şu an, ya da uzun zaman sonra birbirlerinde kaybolurken bu kadar uzun süre tutsak olmazlardı birbirlerine.
Ama kalplerinin aynasıydı gözleri, aşka açılan pencereleriydi ve sadece birbirleriydi baharları, sadece diğeri varken çiçekleniyordu ikisinin de dalları. Kalpleri aşklarıyla yanarken, ruhları birdi işte, onun kanıtıydı bu, yine birlikte atıyordu kalpleri, birbirleri içindi.
"Çok iyi ya, işte görmek istediğim enerji bu. Sakın bozmayın, birkaç kare daha çekeceğim." diyen genç sesi duyduklarında oldukları yeri hatırladılar. Onur hafifçe Yazgı'dan uzaklaştıktan sonra "Yetmez mi?" deyince "Yeterli." dedi fotoğrafçı.
"Şimdi birbirinize sırtınızı dönmenizi istiyorum ama uzaklaşmayın. Çünkü ne kadar yakın olsanız da zıtsınız, amaçlarınız da yolunuz da farklı."
Bu cümle ile belli belirsiz yutkundu Onur, içini yine bir hüzün kapladı. Az önce gözlerinde kaybolduğu kadın, kendisine arkasını dönerken belli etmemeye çalışarak onu izledi. Böyleydi işte, önce aşktan kalpleri yanmış, sonra ise sırtlarını dönmüşlerdi birbirlerine, yolları bile ters olmuştu. İki insan birbirini seviyorsa yollar hep birbirine çıkar, demişlerdi? Hangisi yalandı? Söylenen mi, yoksa sevgileri mi?
![](https://img.wattpad.com/cover/300929183-288-k514973.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSULA ✓
FanfictionYıldızı birlikte parlayan iki genç oyuncu: Onur Seyit Yaran ve Su Burcu Yazgı Coşkun... Peki beraber parlamaya bu kadar alıştıktan sonra birbirlerinin ışığı olmadan yollarını bulabilirler mi? Yoksa bir pusulaya mı ihtiyaç duyarlar? "Yönüm Sana..." �...