16. Bölüm: Psikoloji

632 94 17
                                    

Taksiden indiğimde bizi karşılayan beyaz renginde müstakil iki katlı bir evdi. Şık görünüyordu ve bahçedesi genişti. Ben eve bakarken Çınar bana döndü. "Burası mı?"

Başımı aşağı yukarı salladım. "Evet."

Ben eve doğru ilerlerken Çınar da arkamdan geliyordu. Şık bir görünüme sahipti ve dışarda masa ve sandalyeler bulunuyordu. Kapıya vardığımızda saksının altında olduğunu tahmin ettiğim anahtara yönelecektim ki arkamızdan gelen ses ile irkildim.

"Gençler? Nasıl yardımcı olabilirim?"

Arkamızda bahçıvan kıyafetiyle yaşlı bir adam olduğunu fark ettiğimde kibarca konuşmaya başladım. "Merhaba. Burayla siz mi ilgileniyorsunuz?"

"Evet? A bir dakika. Umut bahsetmişti. Sen..." dedi ve işaret parmağını bana doğrulttu. "Selin olmalısın."

Başımı aşağı yukarı salladığımda adam bu sefer soran gözlerle işaret parmağını Çınar'a doğrulttu. "Seni tanıyorum. Bekle çıkaracağım." dedi ve gözünü kapattı. Biz adamı izlerken bir süre sonra adam beyninde ışıklar yanmışçasına gözlerini açtı. "Uğur Bey'in oğluydun değil mi?"

Çınar'ın gülümseyen yüzü aniden düşerken başını aşağı yukarı salladı. "Evet."

"Uğur Bey'in bahçıvanı da benim. Seni de orada görmüştüm oğlu demişlerdi."

Çınar'ın moralinin düştünü fark ettiğim için araya girdim. "Iım adınız neydi?"

"Mehmet."

"Memnun olduk Mehmet Bey-"

"Abi. Mehmet Abi."

"Peki Mehmet Abi. Evin anahtarları sizde mi?"

"Evet bende. Sen anahtarları saksının altında arıyordun sanırım?"

"Yani. Bir ihtimal orada olabilir diye."

"Herkes bakar oraya. Riskli."

Mehmet Abi cebinden anahtarı çıkarıp bana uzattıktan sonra devam etti. "Benim işim bitti. Tekrar görüşürüz çocuklar."

"Hoşçakalın."

Bahçıvan bizden uzaklaşırken elimdeki anahtarla kapıyı açtım ve içeri girdim. Çınar arkamdan içeri girip kapıyı kapatırken ben ışıkları açtım ve etrafı incelemeye başladım. Bej ve beyaz renklerde duvarlara sahip olan bu evin arada sade ve şık süslemeleri bulunuyordu. Tam annemin tarzı bir evdi. Şık ve sade. Gülümsedim. Çantamı yere bırakırken yavaşça yürümeye başladım evin içinde.

İlk karşılaştığım yer salondu. Sade güzel bir salondu. Kenardaki duvarı kaplayan enine uzun raflarda çerçeveler olduğunu görünce oraya yöneldim. Annemle olan fotoğraflarımı görünce gözümden akan yaşa engel olamamıştım. Birlikte pikniğe gittiğimiz günden bir kareydi bu. Çerçeveyi elimden bırakıp diğerini aldım usulca. Bu küçüklük fotoğrafımdı. İlk defa bisiklet sürmüştüm ve o gün çekilmişti. Annem çekmişti. Gözümden akan yaşlar artarken bulanık görmeye başlamıştım. Gözümü elimin tersiyle silip diğer çerçeveye baktım. Elimde ben küçükken ölen kedimle çekilmiş olduğumuz bir fotoğraf vardı. Annem, ben ve kıpır... Kıpır'a iki ay bakmıştık ve sonra hastalanıp ölmüştü. Öldüğü gün canlandı gözümde.

•••

"Ağlama ama Selin. Kıpır çok üzülür."

Nefesimi düzene sokup konuşmaya başladım. "Ama anne ben onu çok seviyordum."

Annem elleri ile yüzümü okşadı. "Biliyorum bebeğim. O da seni çok seviyordu. Ama şimdi böyle ağladığını görse ne kadar üzülürdü düşünsene. Ağlamanı istemezdi Kıpır, ağlama."

KARANLIK ÖĞRENCİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin